Haber / Pınar BAYRAM

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın yayınladığı verilere göre, koronavirüs pandemisi nedeniyle uzun sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı 2020 yılında 122 bin 302’ye düşen düzensiz göçmen sayısı, geçen yıl yüzde 33.2 artışla 162 bin 996’ya yükseldi. 2020 yılında 4 bin 282 olan göçmen kaçakçılığı olayı sayısı ise yüzde 84.9 artışla geçen yıl 7 bin 918 oldu. Göçmen kaçakçılığında, pandemi öncesi yıl olan 2019’da ise en yüksek seviyeye ulaşıldı. 2019 yılında 454 bin 662 düzensiz göçmen kolluk kuvvetlerince durdurulurken, 8 bin 996 göçmen kaçakçılığı olayı yaşandı.

SÖMÜRÜYE AÇIK BİR DURUM

Ortadoğu sosyolojisi ve antropolojisi üzerine çalışmalar yürüten bağımsız araştırmacı Dr. Tuba Çavuş, göçmen kaçakçılığının uluslararası bir insanlık suçu olduğunu vurgulayarak “Profesyonelleşmiş göçmen kaçakçılığı faaliyeti, düzensiz göçmenlerin hayatlarını riske atan bir durumdur. Dahası bir insanlık suçudur. Bu suçun hem uluslararası aktörler hem göçmenler açısından önemli sonuçları vardır” diyerek konunun önemine dikkat çekti. Türkiye’nin jeopolitik konumunun etkisiyle ülkede düzensiz göç ve göçmen kaçakçılığının yaygın olduğunu ifade eden Dr. Çavuş, “Türkiye’nin bulunduğu coğrafya açısından düşünülürse, savaş, çatışma ve yoksulluğun bulunduğu Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden, refah seviyesi yüksek Avrupa ülkelerine, düzensiz göç artarak devam etmekte ve bu göçlerin büyük çoğunluğu göçmen kaçakçılarından yardım alınarak yapılmaktadır” dedi.

Düzensiz göçmenlerin kaçakçılarla iletişime geçme biçiminin çoğunlukla kendi sosyal ağları vasıtasıyla olduğunu vurgulayan Dr. Çavuş, “Başka bir deyişle göçmenlerin sosyal ağları yani aile üyeleri, akrabaları, arkadaşları, göçmenlerin kaçakçılarla iletişime geçmesini kolaylaştırıyor. Göçmenlerin sosyal ağları, kaçakçılarla iletişime geçmelerinde yardımcı olmakla kalmayıp, faaliyetin başından sonuna destekleyen unsurlardır” diye konuştu. Yasadışı yolculuklara itilen düzensiz göçmenlerin mağduriyetlerine dikkat çeken Dr. Çavuş, göçmen kaçakçılığının bir insanlık suçu olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“Gizli ve yasadışı bir yolculuk olması nedeniyle göçmenler, kötü ve zor şartlarda bir yolculuk geçirmektedirler. Yolculuk esnasında hırsızlık, şiddet ve insan haklarına uygun olmayan muamelelere maruz kaldıkları görülüyor. Günlerce ve hatta bazen bir ayı geçen bir süre, şehirler ve ülkelerarası yürüdükleri, aç, susuz kaldıkları, hastalandıkları, yaralandıkları, zorlu ve tehlikeli bir yolculuk geçiriyorlar. Bilhassa kadınların ve çocukların sömürüye açık bir duruma düştükleri görülüyor.”

CAYDIRICI POLİTİKALAR

Göçmen kaçakçılığı suçunun sonuçları hakkında öncelikle mültecilerin bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Konak Mülteci Derneği Yönetim Kurulu üyesi Yalçın Yanık ise, “İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere mültecilerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki mahalle muhtarları, sivil toplum örgütleri ve medya bu konuyu daha kapsamlı olarak ele almalı ve elbirliği ile çözüm üretmelidir” dedi. Göçmen kaçakçılarının, güvenlik zaaflarından yararlandıklarını ifade eden Yanık “Güvenlik önlemlerinin artırılması, mültecilerin, göçmenlerin bilinçlendirilmesi ve caydırıcı cezalar bu suça karşı etkin mücadele yollarından bazılarıdır” diye konuştu. Göçmen kaçakçılığına ilişkin ceza sistemine işaret eden Yanık, Türk hukuk sisteminin uluslararası hukuk ile uyumlu olduğunu vurgulayarak, “Göçmen kaçakçılığına uygulanan cezalar her ülkenin kendi iç hukuk sisteminde değişiklik göstermektedir. Türk hukuk sistemi bu konuda uluslararası hukuk ile uyumludur. Fakat kaçakçılığı teşvik eden bazı yasal boşluklar olmaktadır. Öncelikle bu boşluklar giderilmeli ve bu suça karşı caydırıcı politikalar izlenmelidir. Göçmen kaçakçılığını engellemek için uluslararası mücadele şarttır. Bu konuda yerelden başlayarak uluslararası işbirliği politikaları üretilmedir” ifadelerini kullandı.