Röportaj / Canberk BEYGOVA

Basılı yayınlar gün geçtikçe kan kaybetse de özellikle pandemi sonrası dijital tarafta olumlu gelişmeler oluyor. İnternet devlerinin telif ödemelerinde geri adım attıkları bir sürecin başındayız, dijital içerikler için ödeme yapmaya razı olan okuyucular da giderek artıyor. Öyle ki The New York Times, dijital gelirlerinin tarihte ilk defa basılı yayın gelirlerini geçtiğini duyurdu.[1] Bu, “önce dijital ve önce aboneler” sloganlı dönüşümün ilk 10 yılının da başarıyla tamamlandığı anlamına geliyordu. Bu yeni dönem, pek çok gazeteciye ve gazetecilik inisiyatifine de deneme şansı veriyor.

2016’da bir grup Hollandalı üniversite öğrencisi tarafından kurulan Brüksel merkezli Are We Europe (AWE) da çeşitli gelir modellerini deneyen genç bir medya kuruluşu. Avrupa kimliğini sorgulayan ve Avrupa’nın az haberleştirilen yerleri ve topluluklarının hikayelerine yer veren, özgün gazetecilik projelerini destekleyen AWE; 1 Şubat itibariyle üyeler tarafından fonlanan medya olma yolunda bir adım attı ve kampanyaya[2] başladı. Üyelerinin destekleriyle yayına devam etmeyi hedefleyen AWE, internet sitesinde de yıllık finansal raporlarını[3] yayımlıyor. Raporlarda AWE’nin kadrolu çalışanlarının maaşları, dışarıya ödenen telif ücretleri ve kira gibi çeşitli kalemlerin oranlarını görmek mümkün. Gelirler arasındaysa en ilgi çeken kalem ise serbest çalışanların kullanımına açık olan paylaşımlı ofisleri olan KANO.

AWE’nin hikayesini dört kurucusundan biri olan yazı işleri müdürü Kyrill Hartog ile konuştuk.

Are We Europe’u (AWE) nasıl tanımlayabiliriz? Yalnızca bir dergi mi, bir vakıf mı ya da içerik pazarlama ajansı mı; yoksa hepsi birden mi?

Hukuki varlığımız, 2016’da Hollanda’da kurulan Are We Europe Vakfı. Bu hikâye anlatıcıları ile her tür ve her büyüklükte gazetecilik prodüksiyonlarını destekleyen, kâr amacı gütmeyen bir organizasyon. Resmi olarak kâr amacı gütmeyen kurum olarak kayıtlı olduğumuz için bize yapılan bağışların vergiden düşülmesi de mümkün. Bundan başka, üçüncü partiler için giderek daha fazla içerik üretiyoruz. Çoğunlukla bizim gibi sivil toplum kuruluşları ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ile bazen Welcome to the Jungle ve TooGoodToGo gibi sosyal sorumlu şirketlerle çalışıyoruz. Partnerlerimizi de misyonlarını desteklediğimiz kurumlar arasından seçiyoruz. Bu da üç ayda bir yayımladığımız basılı ve online dergide işlediğimiz temaya odaklı oluyor. Örneğin iklim değişikliği sayımızda, gıda israfını önlemek için çalışan bir uygulama olan TooGoodToGo tarafından hazırlanan bir makale vardı.

KANO ise bizim merkezimiz. Avrupa gençlik dergisi olan Cafebabel ile beraber yürüttüğümüz ayrı bir organizasyon. KANO Brüksel’de kültürel etkinlikler düzenliyor ve yaratıcı kişilere uygun fiyatla çalışma alanları kiralıyor.

Bireylere odaklanıyoruz

Derginizin ismi aslında bir soru. Neden böyle bir tercih yaptınız?

Kurucular olarak ben, Marije Martens, Mick ter Reehorst ve Ties Gijzel Amsterdam’da üniversite okuyorken Avrupa’nın, ulusal medyada nasıl işlendiğini üzülerek fark etmiştik. Avrupa’nın milletler, nesiller ve kimlikler arasında iş birliği sağlayacak bir gazeteciliğe ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Bu ortak meselelerimizin çözümünü vurguluyor ve insanlara odaklanıyor.

Aslında bu soru kasti: Kimse Avrupa’nın kim veya ne olduğunu gerçekten bilmiyor. Bizim medya organımız Avrupa kimliğini araştırma amacıyla başladı: “Biz Avrupa’yız” demek için veya kimin kulübün bir parçası olup kimin olmadığını söylemek için değil; kulübün temeli olan kurallar nelerdir, bu kurallar kalıcı mıdır değişebilirler mi diye sormak için.

Evet, Avrupa üye devletlerin oluşturduğu bir siyasi birlik ama aynı zamanda bir fikir, bir konsept ve bu, sosyal ve kültürel anlamlar içeriyor. Biz sormakla daha çok ilgileniyoruz. Çok sayıda farklı kültür ve dil yan yana yaşıyor, ama her nasılsa ortak mücadeleler ve ortak amaçlar doğrultusunda birleşmişler. Peki bizim ortak nelerimiz var?

Sözde “sınırsız” bir kıtada yaşamanın etkisi, kendi yerel ve bölgesel kimliğimize dair farkındalığımız, ayrıca komşularımızla ilişkilerimiz; yazdıklarımız bunları sorguluyor. Milli devletlerden veya siyasetçilerden çok bireylere odaklanıyoruz, gerçek insanlara.

AWE nasıl finanse ediliyor?

Kamu destekleri ve bağışlar, okur destekleri, üyelik aidatları ve diğer organizasyonlar için içerik üretimini içeren karma bir gelir modelimiz var. Okuyuculardan destek almak için Steady kullanıyoruz, Avrupa’da bağımsız medyayı desteklemek için var olan bir eklenti.

2021’deki temel gelirlerimiz yine destekler ve içerik üretimi olacak; ancak amacımız üyelerden gelen gelirin tüm gelirlerimiz içindeki oranını yüzde 10’dan yüzde 30’a çıkarmak. Tabii ki bu oran ne kadar yüksek olursa o kadar iyi olur. Bu bizim için büyük bir değişim, bunun için de 1 Şubat’ta üyelik kampanyamıza başladık. Bu şekilde aylık ödemeler yapan üyeler ve yeni okuyucular kazanmayı hedefliyoruz. Pan-Avrupa medya alanı kurmak ve okuyucuların ve yaratıcıların etkileşime girip fikir alışverişi gerçekleştirdikleri bir dijital alan yaratma misyonumuza ulaşmak için yeterli kişiye ulaşıp ulaşamadığımızı görmek için biraz beklememiz gerekiyor.

2020 en iyi yılımızdı

Peki AWE gazetecileri nasıl destekliyor, gazeteciler ağınıza katılarak neler kazanabilir?

Topluluğumuz, Are We Europe’un ruhu ve kalp atışları. 2016’da bir avuç blogger iken, Avrupa’nın dört bir ucuna ve ötesine de ulaşan geniş bir alana yayılarak yedi yüzden fazla yaratıcıya ulaşan canlı bir topluluk oluşturduğumuz için gururluyuz.

Başladığımız günden beri 500 hikâye anlatıcıya görev verdik ve onlarca gazetecilik projesi için ödeme yaptık. Yani mümkün olduğu kadar çok serbest yaratıcıyı imkân oldukça destekliyoruz. Özellikle Kovid-19 sırasında yayınlanan sayımızda[4] zor zamanlarda biraz rahatlık sağlayabilmek amacıyla finansal destek sağlamak için 50 hikâye anlatıcıyı üretime kattık.

Kariyerinin başındaki gazetecilere ve grafik tasarımcı, illüstratör ve fotoğrafçı gibi hikâye anlatıcılara bir alan sunuyoruz. Bu alanda sınırları aşan diğer hikâye anlatıcılarla birlikte çalışıp birlikte yaratabilir; topluluğumuzla etkileşime geçerek okurdan geri bildirim ve içgörü alarak kendi hikayeleri için kitlesel fonlama araştırmaları yapabilir, bilgi edinebilirler. Facebook grubumuz ve Slack kanalımızda etkileşime girebilirler. Yaratıcı formatları ve özgünlüğü cesaretlendiriyoruz, daha fazla editöryal özgürlüklerinin oldukları bir deneysel alanımız var. Aynı şekilde hızlı haber döngüsünden uzak, aylarca sürebilecek derinlemesine araştırmalar için düşünme alanımız var, ağımızla destekliyoruz. Son olarak editöryal destek sağlıyoruz; editörlerimiz kariyerinin başındaki hikâye anlatıcılarına podcast gibi yeni formatları öğrenmeleri için fırsat veriyor.

Pandemi sizi nasıl etkiledi, Kovid-19 krizini nasıl yönettiniz?

Pandemi seyahat gerektiren birçok gazetecilik işini durdurdu. Edges of Europe sayımız[5] için Grönland, Bosna ve Kıbrıs’a gidilmesi gereken haberlerimiz vardı ancak hepsi kapatmalar ve seyahat kısıtlamaları yüzünden iptal edildi. Yine de dijital tarafta işler iyi gitti, 2020 boyunca areweeurope.com’da 125’ten fazla orijinal iş yayınladık. Çoğunluğu aldığımız destekler ve okurlarımızdan gelen gelirler olmakla beraber gelirler bakımından 2020 şimdiye kadarki en iyi senemizdi.

Dergi satmaktan çok yeni bir topluluk oluşturmaya çalışıyor gibi gözüküyorsunuz. Üyelerinizle, okuyucularınızla etkileşime geçmek için neler yapıyorsunuz?

Bu yıl bizim için gerçekten çok kritik. Aralık ayına kadar 2 bin 500 okuyucuya ulaşmak istiyoruz, çünkü okuyucularımızı yaptığımız her şeyin merkezine koymak istiyoruz. Gazetecilik tek yönlü iletişim olmaya daha fazla dayanamaz; insanlar haberlerden kaçıyor, çünkü çoğunlukla olumsuzluklara odaklanılıyor, ayrıca bu onları güçsüz hissettiriyor. Biz topluluğumuzu ortak sorunlarımıza karşı içgörü, hikâye ve çözümler paylaşarak güçlendirmek istiyoruz. Pan-Avrupa seviyesinde bir iletişimi kolaylaştırmak istiyoruz.

Etkileşim için soru cevap etkinlikleri ve workshoplar düzenliyoruz. Podcast, grafik tasarım gibi farklı hikâye anlatım tekniklerini öğretiyoruz. Üyelerimiz konu önerisinde bulunabiliyor ve favori temaları için oy kullanabiliyorlar. Bir bültenimiz ve üyelerimiz için özel aylık bir de podcastimiz var. Ayrıca Kovid-19 sonrası için buluşmalar planlıyoruz.

Türk medya profesyonelleri için söylemek istediğin bir şeyler var mı? Biz de size katkı sağlayıp ağınıza katılabilir miyiz? Biz de Avrupa mıyız?

Türk medya profesyonellerine mesajım şu; sizi duyuyoruz, sizi önemsiyoruz. Türkiye Avrupa Birliği’nde değil ama bu sizi unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Tabii ki işlerinizi bize gönderebilir ve ağımıza katılabilirsiniz. Avrupa Birliği dışından gazetecileri de bunun için cesaretlendiriyoruz, çünkü Avrupa’nın “sınırlarının” da bakış açısının çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden de Türkiye’den, Ukrayna’dan, Rusya’dan, Ermenistan’dan, Kuzey Avrupa’dan ve hatta Asya’dan bize katılanlar var. Düzenli olarak çağrıya çıkıyoruz ve en iyilerini seçiyoruz. Açık çağrı sonucu gerçekleştirdiğimiz gazetecilik projelerine bakmak isteyenler Edges[6] sayımıza ve summerofsolidarity.eu adreslerine bakabilirler.

Tek isteğimiz, konunuzun Avrupa kimliği temasıyla doğrudan ilişkisinin olması ve böylece haberini yaptığınız yerel meselenin neden daha geniş, sınırları aşan bir konu olduğunu göstererek örneğin Almanya’daki, İspanya’daki veya Birleşik Krallık’taki okuyucunun dikkatini çekebilmeniz.

Dipnotlar

1 - https://www.nytimes.com/2021/02/04/business/media/new-york-times-earnings.html

2 - https://2021.areweeurope.com/

3 - https://www.areweeurope.com/financial/transparent

4 - silverlining.areweeurope.com

5 - edges.areweeurope.com