Haber/ ŞENOL BALİ

Van’ın Çatak ilçesinde askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alınıp helikopterden atıldığı için yaşamını yitirdiği iddia edilen Servet Turgut ile Mersin’de evinde tedavi gören Osman Şiban’ın yaşadıklarını kamuoyuna duyuran Mezopotamya Ajansı muhabirleri Cemil Uğur, Adnan Bilen, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala, 9 Ekim tarihinde tutuklanmıştı.

Tutuklanan gazetecilerden Mezopotamya Ajansı muhabiri Adnan Bilen, “Tutuklanan hiçbir arkadaşımızın gazetecilikten başka 'suçları' yoktur. Eğer böyle bir 'suç' için bedel ödenmesi gerekiyorsa bugüne kadar nasıl bedeller ödendiyse bizler de payımıza düşeni vermeye hazırız” ifadelerini kullandı.

“Devlet aleyhine toplumsal olayları” haberleştirdiği için tutuklanarak Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne konulan Adnan Bilen, gönderdiği bir mektupla yaşadıklarını anlattı.

Tutuklanmalarını gerektirecek somut bir durumun olmadığını kaydeden Bilen, “Aylarca telefonlarımızın dinlenmesinden, gözaltına alınıp tutuklanmamıza kadar büyük bir haksızlık durumunun ortaya çıktığını söyleyebilirim. Evlerimizin basılması, gözaltına alınmamızı ve tutuklanmamızı gerektiren belge, ses kaydı veya suç unsurunun olmadığına sizler de şahitlik ettiniz. Bize yöneltilen suçlamalar bırakın gözaltına alınmayı ifadenin alınmasını gerektirecek bir iddia değildi. Son dönemlerde yaşanan halk ihlallerinin basında yoğunca yer almasının sonnucu olarak tutuklandık. Mahkeme, tutuklama gerekçesi olarak 'Sarı basın kartı' taşımadığımız halde çok haber yapmamızı gösterdi. Bu durum bile başlı başına yargının gazetecilere karşı tutumunu net bir şekilde ortaya koymuştur” ifadelerinde bulundu.

Teşekkür etmeleri gerekirdi

Bilen, “Demokratik ülkelerde böyle bir durum yaşansa mahkemeler gazetecilere böyle bir hak ihlalini ortaya çıkardıkları için gazetecilere teşekkür eder ve o hak ihlallerini yaratanlara karşı etkin ve şeffaf bir soruşturma yürütürdü. Ancak bizde tam tersi yaşanıyor” dedi.

Bilen şöyle devam etti; “Bu durumdan kurtuluşun yolu gazetecilerin özgürce ve hiçbir kalıba sıkıştırılmadan yargılamasının önündeki tüm engellerin kaldırılmasıyla mümkündür. Bu da ülkenin demokratikleşmesinden başka bir seçeneği önümüze koymamaktadır. Bir gazeteci tutuklandığında veya baskı altına alındığında bir daha haber yapamayacak mı zannediliyor? Biz dört gazeteci tutuklandıktan sonra o kentte haber yapılmayacak mı? Bizi özgürlüğümüzden, gazetecilikten koparıp, geride kalan vicdanlı gazetecilere göz dağı vermenin ilerisine gidilmeyecektir. Yaşam var oldukça, ihlaller var oldukça gazeteci de üzerine düşeni yapacaktır. Bir daha hiç bir gazeteci tutuklanmasın ve özgürce gazetecilik yapsın umudu taşıyoruz. Yalnız olmadığımızı ve vicdanlı gazetecilerin yanımızda olduğunu biliyoruz.”