Kadifekale'de yaşanan gelişmeler henüz tam anlamıyla netliğe kavuşmuş değil. Mescit olduğu uzun yıllar önce tespit edilmesine rağmen İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün neden şimdi bu mesciti envanterine kattığı hala belirsizliğini koruyor. Üstelik Kadifekale ile aynı parselde bulunan mescidi imar planında yapılacak bir değişiklikle kaleden ayırmak yerine tüm Kadifekale'yi envanterine almasının sebebini de henüz öğrenemedik. Zira İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü henüz bir açıklama yapmadı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ise gecikmeli de olsa bir cevap verdi ve Kadifekale'de yaşananları kendi cephesinden anlattı. Yapılan yazılı açıklamada uygulamanın maksadını aştığı ifade edilerek, “Dava konusu taşınmazla ilgili olarak sadece taşınmazın tapu kaydında 'Yusuf Baba Vakfı’ndan mukatalıdır' şerhi bulunması nedeniyle 109 bin metrekarelik alan, Yusuf Baba Vakfı adına tescil olunmuştur. Bu tescilin, yasaya aykırı olduğu gibi kamu hizmetlerinin aksamasına da neden olacağından hareketle İzmir Büyükşehir Belediyesi, 19 Nisan 2019 tarihinde Yusuf Baba Vakfı’na izafeten Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne dava açarak mescit kısmının ifraz edilerek tapuda geri kalan kısmın İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne tescilini istemiştir” ifadelerine yer verildi.

Büyükşehir Belediye'sinin iki sayfalık açıklamasının özeti şu; Yusuf Baba Mescidi'ni Kadifekale'den ayırın, Kadifekale'yi belediyeye devredin.

***

Bir de Pagos Üretici Pazarı sorunu vardı. Yargı sürecinde projenin sekteye uğramaması için Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile kira sözleşmesi yapıldığı ve pazarın devam edeceği de açıklandı.

Şimdilik Kadifekale'deki gelişmeler bu kadar. Ama benim aklıma takılan bir başka konu var. Kadifekale'deki mescidi vakfettiği söylenen Yusuf Baba kim? Böyle bir vakıf gerçekten var mı? Eğer varsa, ne zaman kurulmuştur? Vakıfnamesi var mıdır?

Zira var olduğu söylenen Yusuf Baba Vakfı ile ilgili kaynaklarda pek bilgi yok. Öte yandan 17'nci yüzyıl seyyahlarının seyahatnamelerinde geçen bazı bilgilere göre ise Yusuf Baba diye biri olmadığı iddia ediliyor. Araştırmacı Yazar İlhan Pınar'ın Hacılar, Seyyahlar, Misyonerler ve İzmir / 1608-1918 / Yabancıların Gözüyle İzmir kitabında 17'nci yüzyılda İzmir'e gelen seyyahlardan Richard Pococke'nin anlattığına göre bugün Yusuf Baba Türbesi olarak bilinen yerin aslında St. Polycarp'ın mezarı olduğu öne sürülüyor. 17'nci yüzyılda Rumların bu alanda toplanmalarından ve 'uygunsuz davranışlarda' bulunlarından rahatsız olan dönemin kadısının bu alana girişi yasakladığı, girecek olanlara ağır para cezaları verdiği ve nihayetinde mezar taşına yeşil sarık geçirerek bir Yusuf Baba hikayesi uydurduğu rivayet ediliyor. Kimi kaynaklara göre Yusuf Baba Türbesi, kimi kaynaklara göre St. Polycarp'ın mezarı olan alanın üzerinde ise şu an İnkilap Ortaokulu bulunuyor.

Türbe gitmiş ama görüldüğü gibi kavga bitmemiş. Gerçekten olup olmadığı hala soru işareti olan Yusuf Baba'ya atfedilen vakfa dayanarak M.Ö. 334'te Anadolu'yu Pers egemenliğinden kurtaran Makedonya Kralı Büyük İskender'in isteğiyle yapılan kale, vakıf malı haline getiriliyor.

Geçtiğimiz haftaki yazıda yönelttiğim, İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü neden 10 yıl bekledikten sonra mescidi bahane ederek Kadifekale'yi envanterine aldı? sorumuza henüz cevap alamazken bunlara yenilerini eklemek istiyorum.

Yusuf Baba kimdir?

Yusuf Baba Vakfı ne zaman kurulmuştur?

Vakıfnamesi var mıdır?

Geçtiğimiz haftaki yazının bir diğer konusu ise TRT'nin tam da bu süreçte Kadifekale'deki yapının bir mescit olduğunun tespit edilmiş olduğu ile ilgili bir haber yapmasıydı. Yazının yayınlanmasından sonra haberi yapan meslektaşım doğrudan bana olmasa da -ki benimle iletişime geçmesini tercih ederdim- sitem etmiş. Oysa ben yazımda haberin yanlış olduğunu söylemedim. Neredeyse 10 yıldır mescit olduğu bilinen bir yapının mescit olmasının yeni tespit edilmiş olduğu şeklinde haberleştirilmesini eleştirdim. Üstelik bu haberin tam da bizim Kadifekale'yi gündeme getirdiğimiz zamana denk gelmesini ilginç bulduğumu söyledim.

Özetle meslektaşımın haberi doğru. Evet, bu yapının mescit olduğu tespit edildi. Ama bu yeni olmadı. Hem çeşitli kaynaklar hem de kent tarihçileri bu yapının en az 8 yıldır İzmir'deki ilk müslüman ibadethanesi olduğunun bilindiğini söylüyor.