Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon, artan hayat pahalılığı ve düşen alım gücünün yarattığı sarsıntılarla boğuşurken, vatandaşın cüzdanındaki yangın, Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) açıkladığı son verilerle adeta resmiyet kazandı. Mayıs ayına ilişkin yayımlanan kartlı ödeme istatistikleri, Türkiye'de milyonlarca hanenin, ay sonunu getirebilmek için nasıl bir mücadele verdiğini ve bu mücadelenin merkezinde kredi kartının nasıl bir "can simidine" dönüştüğünü çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Rakamlar, sadece bir harcama artışını değil, aynı zamanda nakit paranın eridiği, geleceğin gelirlerinin bugünden tüketildiği ve bireysel borçluluğun endişe verici boyutlara ulaştığı bir ekonomik iklimi resmediyor. Bu tablo, hükümetin uyguladığı sıkı para politikalarının, henüz vatandaşın günlük hayatına olumlu bir şekilde yansımadığını ve harcama alışkanlıklarının, ihtiyaç ve zorunluluk ekseninde, borçlanma üzerine yeniden şekillendiğini gösteriyor.
Rakamlarla kartlı harcama çılgınlığı
Mayıs 2025 verileri, Türkiye'de kartlı ödeme sisteminin ulaştığı devasa hacmi ve bir önceki yıla göre yaşanan dramatik artışı gözler önüne seriyor. BKM'nin raporuna göre, kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlarla mayıs ayında yapılan toplam ödeme tutarı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 57 artarak 1 trilyon 993,1 milyar liraya ulaştı. Neredeyse 2 trilyon liraya dayanan bu rakam, Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının önemli bir bölümünün, artık bu plastik kartlar üzerinden döndüğünü gösteriyor.
Bu devasa harcamanın detaylarına inildiğinde, tablonun daha da netleştiği görülüyor:
-
Toplam kartlı ödemelerin 1 trilyon 698 milyar liralık aslan payı, kredi kartlarıyla yapıldı. Bu, toplam harcamaların yaklaşık yüzde 85'inin borçlanarak, yani gelecekteki geliri kullanarak yapıldığı anlamına geliyor.
-
Banka kartlarıyla yapılan ödemeler 275,7 milyar lirada kalırken, ön ödemeli kartlarla yapılan harcamalar ise 19,4 milyar lira olarak gerçekleşti.
Sadece ödeme tutarları değil, kart sayıları da artmaya devam ediyor. Mayıs ayı itibarıyla Türkiye'de toplam kart sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 artarak 450,3 milyona ulaştı. Bu kartların dağılımı ise şöyle:
-
Kredi Kartı Sayısı: Yüzde 9 artışla 134,3 milyon adet.
-
Banka Kartı Sayısı: Yüzde 11 artışla 213,4 milyon adet.
-
Ön Ödemeli Kart Sayısı: Yüzde 8 artışla 102,6 milyon adet.
Bu rakamlar, Türkiye'de neredeyse her yetişkin bireyin cebinde birden fazla kart taşıdığını ve finansal hayatın merkezine kartların oturduğunu bir kez daha teyit ediyor.
Veriler, kartlı ödeme sisteminin genel yükselişinin yanı sıra, bu yükselişin lokomotifinin açık ara farkla kredi kartı olduğunu gösteriyor. Kredi kartıyla yapılan ödemelerdeki yıllık büyüme oranı yüzde 58'e ulaşırken, banka kartıyla yapılan ödemelerdeki artış yüzde 56'da kaldı. Bu durum, vatandaşın harcama yaparken kendi mevcut parasını (banka kartı) kullanmak yerine, bankadan borçlanmayı (kredi kartı) daha fazla tercih ettiğini ortaya koyuyor.
Peki, kredi kartı neden bu kadar baskın bir rol oynuyor? Bu sorunun cevabı, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda gizli.
-
Eriyen Alım Gücü: Yüksek enflasyon ve maaşların reel olarak erimesi, vatandaşın ay sonunu getirmesini zorlaştırıyor. Nakit parası veya banka hesabındaki mevduatı, temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen milyonlarca kişi için kredi kartı, market alışverişinden fatura ödemelerine, kira ödemesinden çocukların okul masraflarına kadar her alanda bir "kurtarıcı" rolü üstleniyor.
-
Taksitlendirme İmkanı: Kredi kartlarının sunduğu taksitlendirme seçenekleri, özellikle beyaz eşya, elektronik, mobilya gibi yüksek meblağlı harcamaların yapılabilmesini sağlıyor. Tek seferde ödeme gücü olmayan tüketiciler, borçlarını aylara yayarak, ihtiyaçlarını ertelemekten kurtuluyor.
-
Nakit Avans Kolaylığı: Acil nakit ihtiyacı duyanlar için kredi kartlarının sunduğu nakit avans seçeneği de, bu kartların kullanımını artıran bir diğer önemli faktör.
Bu nedenlerle, kredi kartı, artık sadece bir ödeme aracı olmaktan çıkıp, milyonlarca hanenin bütçe yönetiminde ve finansal hayatta kalma mücadelesinde merkezi bir rol oynayan, vazgeçilmez bir finansal enstrümana dönüşmüş durumda.
Enflasyonun gölgesinde bir yaşam: Alım gücü eridikçe borç artıyor
Kartlı ödemelerdeki yüzde 57'lik artış, ilk bakışta tüketicinin harcama iştahının arttığı ve piyasaların canlandığı şeklinde yorumlanabilir. Ancak bu, resmin sadece küçük bir parçası. Bu artışın temel nedeni, ekonomik refahtan ziyade, yüksek enflasyonun yarattığı yıkıcı etkidir. Bir yıl önce 100 liraya alınan bir ürün sepetinin bugün 150-160 liraya alınması, harcama tutarlarını otomatik olarak yukarı çekiyor. Yani, vatandaşlar daha fazla mal ve hizmet tükettikleri için değil, aynı mal ve hizmetlere daha fazla para ödemek zorunda kaldıkları için daha çok harcama yapıyorlar.
Bu durum, özellikle kredi kartı kullanımındaki artışla birleştiğinde, daha da endişe verici bir tablo ortaya koyuyor. Alım gücü eriyen tüketici, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için borçlanmaya yöneliyor ve bu da bireysel borç stokunun hızla artmasına neden oluyor. Bu, sadece bugünü kurtarma çabasıdır ve gelecekteki gelirlerin, bugünün borçlarını kapatmak için ipotek altına alınması anlamına gelir. Bu kısır döngü, Türkiye'deki milyonlarca aileyi, içinden çıkılması zor bir borç sarmalına doğru sürüklüyor.
Artan kart sayısı ve görünmez tehlike: Borç sarmalı
Rakamlar, sadece mevcut kart sahiplerinin daha fazla harcama yaptığını değil, aynı zamanda sisteme yeni giren kart sayısının da arttığını gösteriyor. Toplam kart sayısının 450 milyonu aşması, daha önce kredi kartı kullanmayan veya limitleri yetersiz kalan vatandaşların da, ekonomik zorluklar karşısında bu yola başvurduğunu gösteriyor. Ancak bu durum, "görünmez bir tehlikeyi" de beraberinde getiriyor: Borç sarmalı.
Kredi kartı borcunun sadece asgari ödeme tutarını yatıran bir tüketici, kalan borç için yüksek faiz ödemek zorunda kalır. Türkiye'de Merkez Bankası'nın sıkı para politikası gereği, kredi kartı faiz oranları da oldukça yüksek seviyelerdedir. Borcunun tamamını kapatamayan ve sürekli asgari ödeme yapan bir vatandaş, zamanla anapara borcundan çok, faiz öder hale gelir. Bir kartın borcunu diğer bir karttan çektiği nakit avansla kapatmaya çalışmak ise, bu sarmalı daha da derinleştiren ve kişiyi finansal bir çıkmaza sürükleyen en tehlikeli adımlardan biridir. Bu durum, önümüzdeki dönemde, bireysel iflasların ve yasal takibe düşen borçlu sayısının artmasına neden olabilir. Bu, sadece bireyler için değil, aynı zamanda bankacılık sistemi ve genel ekonomi için de ciddi bir risk oluşturmaktadır.