Yaklaşık 6,5 milyon memur ve memur emeklisinin iki yıllık maaş artışlarını, sosyal ve özlük haklarını belirleyecek olan 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmelerinde kritik bir eşik aşıldı. Aylardır süren hazırlıkların ve ön müzakerelerin ardından, hükümet kanadı 2026 ve 2027 yıllarını kapsayan ilk resmi zam teklifini masaya koydu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından kamuoyuyla paylaşılan teklif, milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisi tarafından hayal kırıklığıyla karşılandı. Hükümetin iki yıllık projeksiyonu, özellikle son yıllarda yüksek enflasyon karşısında alım gücü eriyen kesimlerin beklentilerinin oldukça uzağında kaldı.

Bakan Işıkhan, teklifi açıklamadan önce sürecin titizlikle yürütüldüğünü, sendikalardan gelen toplam 1048 teklifin tamamının değerlendirildiğini ve müzakerelerin devam ettiğini belirtti. Ancak bu yapıcı girizgâhın ardından açıklanan rakamlar, görüşme masasındaki havayı bir anda gerdi. Hükümetin önerisi şu şekilde oldu:

  • 2026 yılı için: İlk altı ayda %10, ikinci altı ayda %6 oranında maaş artışı.

  • 2027 yılı için: İlk altı ayda %4, ikinci altı ayda %4 oranında maaş artışı.

Bu teklif, kümülatif olarak 2026 yılı için yaklaşık %16,6'lık, 2027 yılı için ise yaklaşık %8,1'lik bir artışa tekabül ediyor. Rakamların açıklanmasıyla birlikte, gözler yetkili konfederasyon olan Memur-Sen'in vereceği tepkiye çevrildi.

Sendikadan jet hızıyla ret: 'bu teklif, yok hükmündedir'

Hükümetin teklifinin kamuoyuna duyurulmasından dakikalar sonra Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın kameraların karşısına geçerek, beklendiği gibi son derece sert bir açıklama yaptı. Yalçın, hükümetin masaya getirdiği rakamları "pazarlık etmeye değer bulmadıklarını" ve teklifi "yok hükmünde saydıklarını" net bir dille ifade etti. Teklifin, kamu görevlilerinin yaşadığı ekonomik zorlukları, piyasadaki gerçek enflasyonu ve alım gücü kayıplarını görmezden geldiğini belirten Yalçın, "Bu rakamlarla bir pazarlık masası kurulamaz. Hükümet, ya bu teklifi revize ederek gerçekçi bir öneriyle gelir ya da biz bu süreci farklı eylemlerle devam ettiririz" mesajını verdi.

Ali Yalçın, hükümetin teklifinin sadece yüzdelik artışlarla sınırlı kalmasını da eleştirerek, kendilerinin talep ettiği taban aylığa seyyanen zam, refah payı uygulaması ve kira yardımı gibi sosyal haklara ilişkin hiçbir kalemin teklifte yer almadığına dikkat çekti. Sendika başkanına göre, bu teklif, müzakere sürecini başlatmak yerine tıkama potansiyeli taşıyor ve milyonlarca kamu çalışanının beklentileriyle adeta alay ediyor. Bu sert çıkış, toplu sözleşme masasının önümüzdeki günlerde oldukça gergin geçeceğinin ilk işareti oldu.

Makas çok açık: hükümetin önerisi ve Memur-Sen'in talepleri

Hükümetin teklifi ile Memur-Sen'in talepleri arasındaki devasa uçurum, pazarlık sürecinin ne kadar zorlu geçeceğini gözler önüne seriyor. Memur-Sen, geçtiğimiz haftalarda kamuoyuyla paylaştığı talep paketinde, sadece yüzdelik zamlar değil, aynı zamanda alım gücünü koruyacak ve refah seviyesini artıracak formüller önermişti.

12 Ağustos 2025 altın fiyatları: Gram, çeyrek, yarım ve Cumhuriyet altını son rakamlar
12 Ağustos 2025 altın fiyatları: Gram, çeyrek, yarım ve Cumhuriyet altını son rakamlar
İçeriği Görüntüle

Memur-Sen'in 2026 ve 2027 yılları için masaya koyduğu talep paketi şöyleydi:

  • 2026 yılı için: İlk altı ay için 10.000 TL seyyanen zam, %10 refah payı ve %25 oransal zam. İkinci altı ay için ise %20 oransal zam. Bu taleplerin toplamda yıllık bazda %88'e varan bir artış anlamına geldiği hesaplanıyor.

  • 2027 yılı için: İlk altı ay için 7.500 TL seyyanen zam ve %20 oransal zam. İkinci altı ay için ise %15 oransal zam. Bu talepler ise yıllık bazda %46'lık bir artışa denk geliyor.

Hükümetin 2026 için önerdiği toplam %16'lık artış ile sendikanın talep ettiği %88'lik artış arasındaki makas, tarafların pozisyonlarının ne kadar uzak olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu tablo, uzlaşının kolay olmayacağını ve sürecin büyük ihtimalle son merciye kadar taşınacağını gösteriyor.

Uzlaşma olmazsa son sözü hakem söyleyecek

Yasal takvime göre, kamu işvereni ile sendikalar arasındaki müzakere sürecinin ağustos ayı sonuna kadar tamamlanması gerekiyor. Bu süre zarfında taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamazsa, süreç doğrudan Kamu Görevlileri Hakem Heyeti'ne taşınacak.

11 üyeden oluşan Kamu Görevlileri Hakem Heyeti, yapısı itibarıyla kritik bir dengeye sahip. Heyette; Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen bir başkan, bakanlıklar ve kamu kurumlarından temsilciler, akademik camiadan isimler ve en fazla üyeye sahip konfederasyonlardan temsilciler yer alıyor. Heyet, kendisine başvuru yapılmasının ardından dosyayı 5 gün içinde inceleyerek nihai kararını açıklamak zorunda.

Hakem Heyeti'nin vereceği karar, toplu sözleşme hükmünde sayılıyor ve kesin nitelik taşıyor. Yani, heyetin belirlediği zam oranlarına ve sosyal haklara karşı herhangi bir itiraz yolu bulunmuyor. Bu durum, Hakem Heyeti'ni sürecin en kilit aktörü haline getiriyor. Taraflar masada anlaşamadığı takdirde, milyonlarca memur ve emeklinin iki yıllık geleceği, bu 11 kişilik heyetin vereceği karara endekslenmiş olacak.

Ekonomik baskı ve önceki dönem sözleşmesi

Sendikaların bu denli yüksek taleplerle masaya oturmasının ardında, son yıllarda yaşanan ve kamu çalışanlarının maaşlarını eriten yüksek enflasyonist baskı yatıyor. Özellikle gıda, kira ve ulaşım gibi temel harcama kalemlerindeki fahiş artışlar, memur ve emeklinin alım gücünü ciddi şekilde zayıflattı. Memur-Sen, mevcut toplu sözleşmede 2025 yılı için ilk altı ayda %6, ikinci altı ayda ise %5 zamma imza atmıştı. Ancak aradan geçen süredeki ekonomik gelişmeler, bu oranların yetersiz kaldığını ve yeni dönemde kayıpların telafi edilmesi gerektiğini savunan sendikaların elini güçlendiriyor. Hükümetin ise bütçe disiplini ve enflasyonla mücadele programını gerekçe göstererek daha temkinli rakamlar önermesi, pazarlığın temel dinamiğini oluşturuyor. Önümüzdeki iki hafta, tarafların bu zıt kutuplar arasında bir orta yol bulup bulamayacağını veya son sözün Hakem Heyeti'ne mi kalacağını gösterecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ