Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı olan bireysel borçluluk, endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Yüksek enflasyonist ortamda gelirleri giderlerini karşılamakta zorlanan milyonlarca vatandaş, çözümü banka kredileri ve kredi kartlarında arıyor. Ancak bu durum, sürdürülebilir bir çözüm olmaktan çok, daha büyük bir borç krizinin habercisi haline geliyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi tarafından açıklanan en güncel veriler, tablonun vahametini net bir şekilde ortaya koyuyor. Haziran 2025 itibarıyla, bireysel kredi veya kredi kartı borcunu zamanında ödeyemediği için borcu devam eden kişi sayısı 4 milyon 143 bini aşmış durumda. Bu rakam, ülkedeki milyonlarca hanenin ağır bir finansal baskı altında olduğunu gösteriyor. Borç sarmalının en kritik göstergelerinden biri de batık durumdaki kredi kartı sayısı. Verilere göre, yaklaşık 1 milyon 774 bin kredi kartı tamamen batık durumda ve tahsil edilemiyor. Bu durum, sadece bireylerin değil, aynı zamanda finansal sistemin de üzerinde büyük bir yük oluşturuyor.

Yasal takipteki artış durdurulamıyor

Borçlarını ödeyemeyen vatandaşların karşılaştığı en zorlu süreç ise yasal takip. TBB verilerine göre, 2025 yılının sadece ilk altı ayında (Ocak-Haziran) yasal takibe düşenlerin sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 35'lik rekor bir artışla 1 milyon 201 bin kişiye ulaştı. Geçen yılın aynı döneminde bu sayı 890 bin kişi olarak kayıtlara geçmişti. Bu çarpıcı artış, borç ödeme güçlüğünün ne denli yaygınlaştığını ve derinleştiğini kanıtlar nitelikte. Haziran ayında yasal takibe alınan kişi sayısı ise tek bir ayda 258 bini buldu. Bu kişilerin 148 binden fazlası bireysel krediler, 161 binden fazlası ise kredi kartı borçları nedeniyle icralık oldu. Ekonomik sıkıntıların bir sonucu olarak tasfiye olunacak, yani bankaların tahsil etmekten umudunu kestiği bireysel kredilerin toplam tutarı da 212 milyar TL'ye yükseldi. Bu rakam, bir önceki yıla göre yüzde 176'lık devasa bir artışa işaret ediyor ve borç krizinin ulaştığı boyutu gözler önüne seriyor.

Sadece vatandaş değil, şirketler de alarmda

Borçluluk krizi sadece bireylerle sınırlı kalmıyor; reel sektör de benzer bir baskı altında. TBB verilerine göre, Haziran 2025 itibarıyla bankaların toplam takipteki alacakları 427 milyar TL'ye fırlamış durumda. Geçen yılın aynı döneminde 211 milyar TL olan bu rakamın bir yılda yüzde 101 artması, ekonomik çarkların ne denli zorlandığını gösteriyor. Özellikle tüketici kredilerindeki bozulma dikkat çekici. Takipteki tüketici kredileri, bir yıllık süreçte yüzde 165 gibi fahiş bir oranda artarak 182,5 milyar TL'ye ulaştı. Sektörel bazda incelendiğinde ise "tasfiye olunacak krediler" kaleminde toptan ve perakende ticaret sektörü 68 milyar TL'lik batık krediyle ilk sırada yer alıyor. Bu sektörü, Türk ekonomisinin lokomotiflerinden biri olarak kabul edilen inşaat sektörü 64 milyar TL'lik batık krediyle yakından takip ediyor. Bu veriler, hem bireylerin harcama kapasitesinin düştüğünü hem de ticari işletmelerin nakit akışında ciddi problemler yaşadığını gösteriyor.

Merkez Bankası'nın kasasındaki erime sürüyor

Ekonominin genel sağlığına ilişkin önemli bir gösterge olan Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinde de endişe verici bir gerileme yaşanıyor. Beş haftalık artış trendinin ardından rezervlerde yeniden düşüş başladı. 1 Ağustos 2025 haftasına ait verilere göre, TCMB'nin toplam brüt rezervleri yaklaşık 2,9 milyar dolar azalarak 168,9 milyar dolara indi. Bu düşüşte hem döviz hem de altın rezervlerindeki gerileme etkili oldu. Brüt döviz rezervleri 1,7 milyar dolar azalışla 84,9 milyar dolara gerilerken, altın rezervleri de 1,1 milyar dolar düşüşle 84 milyar dolara indi. Swap (para takası) anlaşmaları hariç tutulduğunda ortaya çıkan net rezerv pozisyonu ise 45,5 milyar dolar seviyelerinde bulunuyor. Rezervlerdeki bu erime, ülkenin dış şoklara karşı kırılganlığını artırırken, kur üzerindeki potansiyel baskıyı da beraberinde getiriyor.

Bakan Mehmet Şimşek'in İzmir ziyareti ertelendi
Bakan Mehmet Şimşek'in İzmir ziyareti ertelendi
İçeriği Görüntüle

İhracat artıyor ama açık kapanmıyor

Türkiye ekonomisinin en yapısal sorunlarından biri olan dış ticaret açığı konusunda ise karmaşık bir tablo söz konusu. Ticaret Bakanlığı'nın öncü verilerine göre, Temmuz 2025'te dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre daralarak 6,4 milyar dolara geriledi. Bu olumlu gelişmenin arkasında, ihracat kalemindeki yüzde 11'lik artışla tüm zamanların rekoru olan 25 milyar dolarlık seviyeye ulaşılması yatıyor. Ancak ithalatın da yüzde 5,4 artışla 31,4 milyar dolar olması, açığın tamamen kapanmasını engelliyor. Yılın ilk yedi aylık dönemine bakıldığında ise tablo daha netleşiyor. Bu dönemde toplam dış ticaret açığı 55,86 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise Temmuz 2025 itibarıyla yüzde 75,3 seviyesinde bulunuyor. Uzmanlar, ihracattaki artışa rağmen ithalatın da yüksek seyretmesi nedeniyle dış ticaret dengesinde kalıcı bir iyileşmenin henüz sağlanamadığına dikkat çekiyor. Yıllıklandırılmış dış ticaret açığı Haziran 2025 itibarıyla 89,2 milyar dolar seviyesindeydi.

Vatandaşın tercihi liradan yana mı?

Yatırımcıların ve vatandaşların tasarruf eğilimleri de ekonomik gidişata dair önemli ipuçları veriyor. Türk lirası (TL), yılbaşından bu yana reel olarak değer kaybetmeye devam ediyor. Tüketici Fiyat Endeksi'ne (TÜFE) göre TL'nin yılbaşından bu yana reel değer kaybı yüzde 4,3 olurken, Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) baz alındığında bu kayıp yüzde 4,7'ye ulaşıyor. Bu durum, yatırımcıların bir kısmını döviz bazlı fonlara yöneltse de genel mevduat kompozisyonunda ilginç bir değişim yaşanıyor. 1 Ağustos haftası itibarıyla bankalardaki toplam mevduat içinde TL'nin payı yüzde 59,9'a yükseldi. Bir dönem ekonominin en çok konuşulan enstrümanı olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının payı ise yüzde 2'ye kadar gerilemiş durumda. Yabancı para mevduatlarının toplam içindeki oranı ise yüzde 38 seviyesinde bulunuyor. Bu veriler, yüksek faiz ortamının ve liralaşma stratejisinin mevduat tercihlerinde TL lehine bir değişime yol açtığını gösteriyor.

Borsaya yabancı ilgisi umut veriyor

Makroekonomik tablodaki zorluklara rağmen Borsa İstanbul cephesinde olumlu bir gelişme dikkat çekiyor. Yabancı yatırımcıların Türk hisse senetlerine olan ilgisi artarak devam ediyor. Pazarlama ve İşletme Uzmanı Volan Soykan'a göre, yabancı yatırımcılar 1 Ağustos ile biten haftada net 135,5 milyon dolarlık hisse senedi alımı gerçekleştirdi. Bu alımla birlikte, yabancılar üst üste altı haftadır net alım pozisyonunda kalarak borsaya olan güvenlerini göstermiş oldu. Uzmanlar, para politikasında atılan adımların ve potansiyel faiz indirimlerinin devam etmesi halinde, yabancı ilgisinin daha da artarak Borsa İstanbul'a sermaye girişi sağlayabileceğini ve bu durumun piyasalar için bir umut ışığı olabileceğini belirtiyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ