Sayıştay’ın denetimi, İzmir’in Ege, Dokuz Eylül, Katip Çelebi, Demokrasi, Bakırçay Üniversitelerinin içerisinde bulunduğu durumu gözler önüne serdi. Vatandaş vergilerinden ayrılan kaynaklarla eğitim, araştırma ve sağlık hizmetleri sunan üniversiteler, Sayıştay incelemesinde mali disiplin ve denetim yönünden eleştirildi. Özellikle ihale yapılması gereken durumlarda, alımların bölünerek aynı gün, aynı firmadan doğrudan teminle gerçekleştirilmesi raporlarda özel olarak belirtildi.

Sayıştay’ın Ege Üniversitesi’ne yönelik önemli tespiti mal, hizmet ve yapım işlerini ihale yapılmadan kısımlara bölünerek doğrudan teminle gerçekleştirildiği belirlendi. Denetçiler, ihale yapılması gerekirken aynı firmaya aynı gün içinde üç ayrı doğrudan temin yapıldığını, bu yöntemin yıl boyunca tekrarlandığını ve alımların çoğunun birkaç firma üzerinden sağlandığını tespit etti. Harcamaların, bütçeye konulan 155 milyon liralık ödeneğin %10’unun aşılması durumunda Kamu İhale Kurulu’ndan uygun görüş alınması gerektiği hatırlatılan raporda, harcamaların 135 milyona ulaşmasına rağmen uygunluk görüşünün alınmadığının da altı çizildi.

Raporda üniversitenin borç kısmı da ayrıca ele alındı. Ege Üniversitesi’nin Döner Sermaye İşletmesi dönemi 3 milyar 99 milyon TL zarar ile kapattı, sosyal tesislerin de ciddi mali sorunlarla boğuştuğu SGK’ya 39 milyon TL, vergi dairesine 15 milyon TL, tedarikçilere 3 milyon TL ve üniversite bütçesine 8 milyon TL borcunun bulunduğuna yer verildi.

Üni2

DEÜ’DE HASTALARDAN KAR
Sayıştay’ın tespitlerinden en dikkat çekici bulgulardan biri ise üniversite hastanesinde yürütülen “tıbbi danışmanlık” uygulaması oldu. Sağlık mevzuatında yeri bulunmamasına rağmen, online görüşmeler için hastalardan 20 dakikalık seans başına 3 bin TL alındığı, oysa Sağlık Bakanlığı tarifesinde bu hizmetin yalnızca 300 TL olduğu ifade edildi. Ayrıca bu tahsilatların üniversite yerine aracı bir firma üzerinden yapıldığı kaydedildi.

Raporda şu ifadelere yer verildi:

“Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinin ücret talep edebilme imkânı olmuş olsaydı dâhi talep edebileceği ücret, Sağlık Bakanlığının fiyat tarifesi ile belirlemiş olduğu 300 TL’dir. Sağlık Bakanlığının uzaktan hasta değerlendirmeye yönelik sağlık hizmeti fiyatını 300 TL belirlediği durumda, Üniversite Hastanesinin 3.000 TL belirlemesi de ayrıca hukuki dayanaktan yoksundur. Ayrıca, online “Tıbbi Danışmanlık“ hizmetinin verildiği zaman dilimi, içeriğinin ne olacağı, neleri kapsadığı belli değildir. Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmemiş Üniversite hastanesinin, “Tıbbi Danışmanlık” adı altında sağlık hizmeti sunması mümkün olmadığı gibi hastalardan Sağlık Bakanlığının belirlediği fiyatın üzerinde ücret talep etmesi ve elde edilen ücreti de ek ödeme olarak dağıtması ve bu hizmetini aracı bir kurum eliyle yapması mümkün değildir.”
Ağız ve Diş Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi için gerekli malzemelerin doğrudan satın alınmak yerine üniversitenin %99,88'ine sahip olduğu kooperatif üzerinden temin edildiği tespit edildi. Kooperatifin firmalardan aldığı ürünleri üzerine kâr koyarak hastalara sattığı, bu yolla 2,8 milyon TL gelir elde ettiği, ancak bu tutarın döner sermaye işletmesine aktarılmadığı kaydedildi. Ayrıca Dokuz Eylül Öğretim Bilimsel Araştırma Proje ve Eğitim Kooperatifi’nin, kullandığı 21 taşınmaz için kira, elektrik, su ve KDV dahil üniversiteye toplam 5,7 milyon TL borcu bulunduğu ortaya çıktı. Üniversiteye ait olup diğer kurumlara tahsis edilen toplam 917 milyon TL değerindeki, 42 bin 598 m² taşınmazın da mali tablolara yansıtılmadığı tespit edildi.
Denetçiler, 2024 yılında hastanede sigorta yaptırmakla yükümlü olan 929 tabip, diş tabibi ve uzmandan 888'inin geçerli bir sigorta poliçesi yaptırdığına dair herhangi bir kanıtlayıcı belge sunamadığını tespit etti. Yani, hastanede görev yapan hekimlerin %95'inden fazlasının, olası bir tıbbi hata durumunda hastaların zararını karşılayacak olan bu zorunlu sigortayı yaptırmadığı anlaşıldı.

169036

DEMİRBAŞLAR TÜKENDİ

İzmir Demokrasi Üniversitesi’nin 2024 yılı Sayıştay denetim raporu, üniversitenin mal ve hizmet alımlarında mevzuata aykırı uygulamalara imza attığını ortaya koydu. Rapora göre, doğrudan temin ve pazarlık usulüyle yapılan harcamaların, bütçeye konulan ödeneğin %10’luk sınırını aştığı ancak Kamu İhale Kurulunun uygun görüşü alınmadığı belirlendi.

Sayıştay denetçilerinin, İzmir'in genç üniversitelerinden biri olan İzmir Demokrasi Üniversitesi'nin 2024 yılı hesaplarında yaptığı incelemeler, kamu kaynaklarının muhasebeleştirilmesinde ve takibinde akıl almaz bir yöntemin kullanıldığını ortaya çıkardı. Rapora göre, üniversitenin uzun yıllar kullanması gereken ve amortismana tabi tutulması zorunlu olan milyonlarca liralık mobilya, masa, sandalye, ofis koltuğu, yazıcı gibi demirbaş niteliğindeki varlıklar, sanki bir yıl içinde bitip tükenecek bir kırtasiye malzemesiymiş gibi kaydedildi ve yıl sonunda "tüketilmiş" gibi gösterilerek üniversitenin mal varlığından düşürüldüğü anlaşıldı. Üniversite yönetimi, hatayı fark ettiklerini ancak "sene sonu işlem yoğunluğu" nedeniyle demirbaş hesabına yeniden girişlerinin yapılamadığını belirtti. Ancak Sayıştay, bu savunmayı yeterli bulmadı..

Ortaya çıkarılan bir diğer önemli durum ise, üniversite binalarında yapılan ve değeri milyonlarca lirayı bulan onarım harcamalarının muhasebeleştirilme şekli oldu. Hatalı uygulama, üniversitenin mali tablolarının gerçeği yansıtmamasına neden oldu.

169036

6 YILDIR BİTMEYEN İNŞAAT

Sayıştay denetçilerinin İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’ne yönelik incelemesinde yıllardın inşaatı bitirilemeyen Diş Hekimliği Fakültesi yönelik tespitleri oldu. Normal şartlarda 700 günde tamamlanması taahhüt edilen inşaat, 14 Şubat 2019'da başlamasına rağmen aradan geçen yaklaşık 6 yıla (2.118 gün) rağmen hala bitirilemedi. Sözleşme bedeli yaklaşık 80,6 milyon TL olan proje için yüklenici firmaya bugüne dek 229,8 milyon TL gibi bir fiyat farkı ödendiği raporda belgelendi. İnşaatın bir türlü tamamlanamaması nedeniyle üniversite, fakültenin faaliyetlerini kiralık bir binada sürdürmek zorunda kaldı ve bu süre zarfında devletin kasasından 18,2 milyon TL kira bedeli çıktı. Ayrıca geçici kabul heyetinin yaptığı incelemelerde, binanın çatısında ve terasında su sızıntılarına yol açan yalıtım eksiklikleri, duvarlarda ve tavanlarda oluşan hasarlar, takılmamış havalandırma üniteleri, test edilmemiş elektrik hatları gibi tam 59 farklı kalemde ciddi imalat kusurları tespit edildi ve binanın mevcut haliyle kullanıma alınmasının mümkün olmadığı belirtildi. Sayıştay, yaşananlara rağmen Üniversite yönetiminin ihale sözleşmesini feshetmemesini ve firmanın teminatına el koymamasının mevzuata aykırı bularak sert bir dille eleştirdi. Hastane binası niteliğindeki bir yapıda denetim ve kontrol sürecinin bu denli sağlıksız yürütülmesinin, ileride telafisi imkânsız sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuldu.

TTO'DA BİLMECE

Sayıştay denetimi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun rekabet ve şeffaflık ilkelerinin nasıl devre dışı bırakıldığını bir örnek ortaya koydu. Üniversite yönetimi, 2024 yılı başında yüzde 100 sermayesi kendisine ait olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi AŞ (TTO) adında bir şirket kurdu. Hemen ardından, üniversitenin geliştirdiği yazılım projelerinin ticarileştirilmesi ve geliştirilmesi gibi tüm hakları bir yönetim kurulu kararıyla bu yeni şirkete devredildi. Bu hamleyle TTO, söz konusu projelerle ilgili "tek yetkili" haline getirildi. Bu yetki devrinin ardından üniversite, toplamda 35 milyon lirayı aşan yazılım ve teknoloji geliştirme alımlarını, rekabetçi bir ihale süreci yürütmek yerine, "ihtiyacın sadece tek bir gerçek veya tüzel kişi tarafından karşılanabileceği" gerekçesini öne sürerek doğrudan temin yöntemiyle kendi şirketi olan TTO'ya verdi. Ancak Sayıştay'ın yaptığı inceleme, TTO şirketinin bu işleri yapacak ne yeterli personeli ne de teknik altyapısı olmadığını ortaya çıkardı. Şirket, üniversiteden aldığı milyonlarca liralık işleri, kendisi yapmak yerine doğrudan üçüncü şirketlere yaptırarak arada sadece bir faturalandırma köprüsü görevi gördü. Sayıştay, bu yöntemin, TTO kurmanın ardındaki yasal amaçla bağdaşmadığını ve kamu ihale mevzuatını aşmak için kullanıldığına işaret eden son derece ağır bir usulsüzlük tespiti yaptı.

Üniversitenin hesaplarında yapılan inceleme, kurumun kâğıt üzerinde görünen mali başarısının aslında ciddi muhasebe hatalarıyla dolu olduğunu gözler önüne serdi. Ayrıca, üniversitenin taşınır mal kayıtlarının da güvenilir olmadığı tespit edildi.

KONTROL SİSTEMİ ZAYIF

Bakırçay Üniversitesi’ne ilişkin Sayıştay raporuna göre, üniversitede hem akademik hem de idari kadrolarda yüzlerce pozisyonun boş olması dikkat çekiyor. Rapor, toplam 927 akademik personel kadrosundan yarısından fazlasının boş olduğunu belgeliyor. 686 idari kadronun sadece 246'sı dolu. Sayıştay denetçilerinin en kritik bulguları, üniversitenin iç kontrol sistemindeki zafiyetler bölümünde kendini gösteriyor. Rapor, mali tabloların doğruluğuna şerh düşmese de, bu tabloların oluştuğu idari süreçlerin denetimsiz ve risklere açık bir yapıda işlediğini ortaya koyuyor. Sayıştay, üniversitede bir iç kontrol sisteminin kurulması için bazı adımlar atıldığını ancak bu çalışmaların hiçbirinin tamamlanmadığını tespit etti. Örneğin, kamuda suistimallerin ve usulsüzlüklerin önlenmesi için kritik öneme sahip olan "hassas görevlere" ilişkin prosedürlerin belirlenmesi çalışmalarının başlatıldığı ancak sonuca ulaştırılmadığı raporda açıkça ifade edildi.

Elbey Kale-2

“Rektörler fiilen dokunulmaz hale geldi”

Sayıştay raporlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin değerlendirmede bulunan Eğitim-İş Sendikası İzmir 4 No’lu Yükseköğretim Şubesi Başkanı Elbey Kale, birçok rektörün yargılanamadığını belirterek sürecin tıkanmasına tepki gösterdi.

“Ben bunu sadece bir denetim eksikliği olarak görmüyorum. Bu tür usulsüzlükler ortaya çıksa bile rektörlerin yargılanması YÖK’ün iznine bağlı. Maalesef rektörler, nasıl olsa izin verilmeyeceğini bildikleri için rahat davranıyorlar. İzin çıkmadığı sürece yargılanamıyorlar. Ancak görev süreleri bittikten sonra, eğer zaman aşımına uğramamışsa, o zaman yargılanma süreci başlayabiliyor. Fakat o aşamada da artık işin ciddiyeti kalmıyor.

Sahte diploma skandalında ikinci perde! 125 kişiye gözaltı
Sahte diploma skandalında ikinci perde! 125 kişiye gözaltı
İçeriği Görüntüle

Bugün birçok üniversitede Sayıştay raporlarında usulsüzlükler, kamu zararları açıkça yer alıyor. Bu noktada YÖK’ün derhal harekete geçmesi, bu üniversitelerle ilgili yargılama izni vermesi gerekiyor. Çünkü gerçekten suçsuz olanlar da varsa, bu şekilde aklanabilirler. Sayıştay raporları yıllarca ortada duruyor ama hiçbir sonuç alınamıyor.

Biz daha önce İzmir Demokrasi Üniversitesi’nin eski rektörü hakkında da Sayıştay raporlarına dayanarak birçok dava açtık. Ancak hiçbirinde izin çıkmadı, dosyalar kapandı kaldı. Yani aslında YÖK’ün yapması gereken şey çok net: Sayıştay raporlarında ortaya konan kamu zararı ve yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak rektörlerin yargılanmasının önünü açmak. Suçsuzlarsa aklansınlar; ama bu sürecin işletilmesi şart. Hem kamu vicdanı hem de üniversitelerin kurumsal itibarı açısından bu çok önemli.

Üniversite hastanelerinde ticari mantık hakim

Kale, kamu üniversitesi hastanelerinde hastalardan alınan yüksek ücretlerin kamusal sağlık anlayışıyla bağdaşmadığını söyledi:

“Örneğin Dokuz Eylül Üniversitesi’nde hastalardan yüksek ücretler alınması gibi uygulamalar ciddi bir risk oluşturuyor. Sonuçta üniversite hastaneleri de kamu kurumudur. Biz kamusal eğitimi ve kamusal sağlığı savunuyoruz. Sağlık ve eğitimin devlet eliyle, parasız ve erişilebilir biçimde sunulması gerektiğini düşünüyoruz. Hastalardan alınan yüksek ücretler, ameliyat ücretlerinin on binlerce liraya ulaşması, kamu hizmeti anlayışıyla bağdaşmıyor.

Bizim amacımız çok net: Devletin eğitim ve sağlık hizmetini tüm vatandaşlara eşit ve ücretsiz şekilde ulaştırması. Bu hem devletin görevidir hem de sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Eğitim-İş olarak bu anlayıştan asla vazgeçmeyeceğiz.”

Kaynak: özge uyanık