Türkiye, bir yanda artan hayat pahalılığı ve milyonlarca vatandaşının temel gıda ürünlerine erişimde yaşadığı zorluklarla boğuşurken, madalyonun diğer yüzünde ise akıl almaz boyutlara ulaşan bir gıda israfı gerçeğiyle yüzleşiyor. Bu trajik paradoksu en net rakamlarla ortaya koyan açıklama, sektörün en önemli paydaşlarından Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar'dan geldi. Sidar, son verilerin ışığında Türkiye'nin israf tablosunu çizerken, rakamların birer istatistik olmanın çok ötesinde, derin bir toplumsal ve vicdani soruna işaret ettiğini vurguladı.

Açıklanan verilere göre, ülkemizde her yıl tam 23 milyon ton gıda, sofralara dahi ulaşamadan veya tüketilmeyerek çöpe gidiyor. Bu devasa rakamı daha anlaşılır kılmak için bireysel düzeye indirgediğimizde ise tablo daha da vahim bir hal alıyor: Türkiye'de her bir vatandaş, yılda ortalama 102 kilogram yiyeceği israf ediyor. Bu, neredeyse her gün bir porsiyon yemeğin çöpe atılması anlamına geliyor. Kaan Sidar, bu durumu, "Ülkemizde her yıl 23 milyon ton gıdanın israf edildiğine ve kişi başına yıllık 102 kilogram yiyeceğin çöpe gittiğine ilişkin veriler son derece endişe verici" sözleriyle özetlerken, bu israfın sadece milyarlarca liralık bir ekonomik kayıp olmadığını, aynı zamanda dünyada ve ülkemizde açlık ve yoksullukla mücadele eden milyonlarca insanın varlığı düşünüldüğünde, büyük bir vicdani sorumluluk olduğunu belirtti.

Tarladan sofraya kaybolan servet: meyve ve sebzenin yüzde 35'i hiç uğramıyor

Gıda israfı denildiğinde akla ilk olarak genellikle evlerde tüketilmeyen ve çöpe atılan yemekler gelse de, asıl büyük kayıp, üretimden tüketime uzanan uzun ve meşakkatli yolda yaşanıyor. TÜGİS Başkanı Sidar'ın dikkat çektiği en kritik noktalardan biri de, tedarik zincirindeki bu "görünmez" israf oldu. Rakamlar, üretilen meyve ve sebzelerin yüzde 35'inin, yani neredeyse üçte birinden fazlasının, tarladan soframıza ulaşamadan, tedarik zincirinin çeşitli aşamalarında kaybedildiğini gösteriyor.

Bu korkunç oran; hasat sırasındaki yanlış uygulamalar, depolama koşullarının yetersizliği, soğuk zincirin kırılarak ürünlerin bozulmasına neden olan lojistik sorunları ve perakende noktalarındaki hatalı sergileme gibi birçok faktörden kaynaklanıyor. Bu durum, çiftçinin emeğinin, kullanılan suyun, enerjinin ve toprağın büyük bir kısmının boşa gitmesi anlamına geliyor. Sidar, bu verilerin, "tedarik zincirindeki süreçleri yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini ortaya koyuyor" diyerek, israfla mücadelenin sadece tüketici bilinciyle değil, aynı zamanda üretim ve dağıtım süreçlerindeki köklü reformlarla mümkün olabileceğinin altını çizdi. Bu, tarladan çatala uzanan tüm süreçte, daha akıllı, daha verimli ve daha az kayba yol açan bir sistemin kurulmasının ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Sanayiden vicdani çağrı: 'israfa karşı mücadelede sorumluluk hepimizin'

Bu büyük sorun karşısında, gıda sanayiinin kendisini eleştirilerin dışında tutmadığını, tam aksine çözümün bir parçası olmak için sorumluluk üstlendiğini belirten Kaan Sidar, sektör olarak bu mücadelede ön saflarda yer almaya kararlı olduklarını ifade etti. "Gıda sanayiinin üretimin ilk halkasından tüketicinin sofrasına kadar olan zincirin en kritik aktörlerinden biri olduğunu belirten Sidar, “Bu nedenle, gıda israfıyla mücadelede en büyük sorumluluklardan birini taşıdığımızın farkındayız" dedi.

Bakan Şimşek'ten 'yoksulluk azaldı' açıklaması: 'Fiyat istikrarı kalıcı refahın ön şartı'
Bakan Şimşek'ten 'yoksulluk azaldı' açıklaması: 'Fiyat istikrarı kalıcı refahın ön şartı'
İçeriği Görüntüle

Bu sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini vurgulayan Sidar, son dönemde devletin en üst kademelerinde de bu konuya yönelik artan bir farkındalık olduğunu memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu’nun başlattığı gıda israfının önlenmesine yönelik çalışmaları ve bunu bir "milli uyanış hamlesi" olarak nitelendirmesini son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Sidar, "TÜGİS olarak, bu çalışmalara işveren sendikası olarak destek vermeye hazırız" diyerek, kamu ile özel sektör arasında kurulacak güçlü bir iş birliğinin, bu sorunun çözümünde kilit rol oynayacağını ifade etti.

Çözüm sadece bilinçte değil, teknolojide ve kanunlarda gizli

Peki, bu devasa israf çarkı nasıl durdurulabilir? Kaan Sidar'a göre çözüm, çok ayaklı ve bütüncül bir yaklaşımdan geçiyor. Sadece tüketicileri bilinçlendirmek yeterli değil; üretimden dağıtıma, yasal düzenlemelerden teknolojik yeniliklere kadar her alanda somut adımlar atılması gerekiyor.

Sidar, atılması gereken adımları şu şekilde özetledi:

  • Teknolojik Yatırımlar: Üretim, depolama ve lojistik süreçlerinde kayıpları en aza indirecek akıllı teknolojilerin ve otomasyon sistemlerinin teşvik edilmesi, kayıp-kaçak oranlarını düşürmek için kritik önem taşıyor.

  • Tüketici Bilinci ve Eğitimi: Hane halkı düzeyinde israfın önlenmesine yönelik, özellikle okullardan başlayan kapsamlı eğitim ve bilgilendirme kampanyalarıyla, "ihtiyacın kadar al, aldığın kadar tüket" kültürünün yerleştirilmesi gerekiyor.

  • Gıda Bankacılığının Güçlendirilmesi: Tüketilebilir durumda olan ancak ticari olarak satılamayan gıda fazlasının, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlayan gıda bankacılığı sisteminin önündeki bürokratik ve kanuni düzenlemelerin kolaylaştırılması ve bu süreci yönetecek operasyonel süreçlerin geliştirilmesi, israfı bir sosyal faydaya dönüştürebilir.

Bu adımlar, sorunun çözümünün tek bir kurumun veya kişinin omuzlarına yüklenemeyeceğini, devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve bireylerin ortak bir mücadele yürütmesi gerektiğini gösteriyor.

Sadece konuşmuyor, harekete de geçiyorlar: TÜGİS'in israfa karşı yol haritası

TÜGİS'in bu konuda sadece tespit yapmakla kalmadığını, aynı zamanda çözümün bir parçası olmak için aktif olarak çalıştığını da belirten Kaan Sidar, sendikanın yürüttüğü faaliyetler hakkında bilgi verdi. "Gıda israfını önlemek, hem ülkemizin ekonomisine katkı sağlamak hem de gelecek nesillere daha sürdürülebilir bir gıda sistemi bırakmak demektir. Bu mesele aynı zamanda gıda güvenliğimizin ve çevremizin de geleceğidir" diyen Sidar, bu bilinçle hareket ettiklerini söyledi.

Bu kapsamda, Sürdürülebilirlik Akademisi ile birlikte düzenledikleri Sürdürülebilir Gıda Zirvesi aracılığıyla, başta gıda israfı olmak üzere sektörün tüm sorunlarını masaya yatırdıklarını ve ortak akıl aradıklarını belirtti. Ayrıca, TÜGİS Bilim Kurulu aracılığıyla, güvenli gıdaya ulaşım ve "gıda okur yazarlığı" gibi konularda kamuoyunu aydınlatıcı çalışmalar yaptıklarını da ekledi.

Kaynak: HABER MERKEZİ