YAĞMUR KARADAĞ/İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz 9 Eylül TV’de ‘Yazı İşleri’ programına katılarak, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, Başkan Yardımcısı Mehlika Gökmen, 9 Eylül Gazetesi Sorumlu Müdürü Serdar Yılmaz ve Avukat Birgül Değirmenci’nin gündeme dair sorularını yanıtladı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON’a yönelik kooperatif davası hakkında gözlemlerini anlatan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Biz herhangi bir şüpheli ya da sanıkla ilgili bir vekalet ilişkisi kurmasak da İzmir'i çok yakından ilgilendirdiği için, İzmir Barosu olarak hem hak ihlallerini hem de yargılamanın devamında yaşananları ortaya koymak açısından başlangıçtan beri izliyoruz. İlk olarak 200'e yakın gözaltı vardı. Yaklaşık 100'e yakında tutuklu olmuştu. Sonrasında birtakım tahliyeler oldu ama ne yazık ki belli alanlardaki isimler üzerinde yoğunlaşan suçlamalar nedeniyle de tutukluluklar devam ediyor. Aslında hukuken bu suçlamalara bağlı tutukluluk kararı verilmesi mümkün değil. TCK'da yer alan düzenleme, gerekse CMK'da yer alan düzenlemeler içerisinde bu suçlar tutuklamayı gerektiren suçlar değil” dedi.

“TUTUKLAMALARI NORMAL GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR”

İzmir’in son dönemde merkezi yönetim tarafından ihmal edildiğine dikkat çeken İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Şimdi içeride tutuklu olanlar, yıllarca İzmir'e hizmet etmiş belediye başkanları ve siyasi kimliği olanlar. Aslında muhalif olanlar ve sözünü söylemekten geri durmayanlar. Bu gözaltıların, tutuklamaların, hukuki şiddetin yansımasının bir yönü de belediyelerin borç içinde olduğu gerekçesiyle SGK ve vergi borçları nedeniyle bütçelerine el koyulması. Böylece belediyeler hizmet edemez hale getirilmek isteniyor. Önceden çalışan bürokratların ya da başkanların, halen çalışanların içeriye alınması ile insanlar artık imza atmaktan korkar hale geliyorlar. Belediyelerde iş yürümüyor artık. Araçsallaşan bir hukuk, siyasallaşan bir hukuk var. Böyle baktığınız zaman bu tutuklamaları bize normalmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bizi alıştırmaya çalışıyorlar” diye konuştu.

CEZAEVİNDE YARGI

TBMM yeni yasama yılına yoğun gündemle başlıyor
TBMM yeni yasama yılına yoğun gündemle başlıyor
İçeriği Görüntüle

Ülkede ekonomik, sözel, fiziksel şiddet olduğuna dikkat çeken Sefa Yılmaz, “Şimdi de hukuki şiddet. Uzunca bir zamandır hukuk bir sopa olarak kullanılıyor. İzmir'de özellikle Mart ayından sonra başlayan sıkıntılardan nasibini aldı. İzmir için önemli hizmetler yapmış ve yapmaya devam edecek olan insanlar şu an tutuklu olarak, çok zor koşullarla yargılanıyorlar. Şakran'da cezaevi içerisinde bir adliye oluşturdular. Yargıyı cezaevinin içinde gerçekleştiriyorlar” dedi.

“BENCE İHBAR DURUMU YOK”

Davanın açılması noktasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden bir belge gidip gitmediği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Sefa Yılmaz, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iç denetim raporları hazırlaması kadar doğal bir şey olamaz. Bu raporların ne şekilde, nereye yansıdığı, ne kadar etkisi olduğu konusunu ise yargılama bittiğinde göreceğiz. CHP Sözcüsü Deniz Yücel’in tespitleri doğrudur. Bu durum iç denetim raporlarının yansıması olabilir. Çünkü iç denetim raporlarından sonra dosya bağımsız bir bilirkişi heyetinden rapor almak amacıyla Ankara'ya gönderildi. Ankara'dan gelen raporda o iç denetim raporlarındaki iddiaları kapsıyor. Ancak bence bu durum bir ihbar değil” diye konuştu.

“13 EKİM’DE TAHLİYE BEKLEMİYORUM”

13 Ekim’de gerçekleşecek kooperatif davasında maalesef hiçbir tahliye beklemediğini vurgulayan Sefa Yılmaz, “Dosyada değişen, katkı sunacak, yeni herhangi bir şey yok. O güne kadar bir belge gelirse belki değişebilir. Bu duruşmada mağdurlar dinlenecek. 23. Ağır Ceza Mahkemesi bu dava öncesinde tek heyet olarak çalışıyordu ama ikinci heyet oluşturuldu. Oluşturulan iki heyetten hangisinin davaya bakacağı yönünde görüş ortaya çıktı. Birtakım değişiklikler oldu. Usul, esas, vicdan, hukuk ve adalet açısından nereden bakarsak bakalım hiçbir gerekçesi olamaz. Kişiye göre adalet, hukuk sürecini yaşıyoruz. Diyorlar ki bu mahkemenin başına siz geçeceksiniz, tutukluluklara devam edeceksiniz. Tahliye kararı verilen mahkemeleri görevden alıyorlar, sanıkları itiraz üzerine yeniden tutukluyorlar” dedi.

HAKSIZ, HUKUKSUZ VE TUTUKLU YARGILAMA

Büyükşehir tarafından kişisel kazanç edinilmediği, kamu zararı olmadığına dair var ise belgelerin mahkemeye sunulması gerektiğini söyleyen Sefa Yılmaz, “Sunulmasa dahi mahkeme bunu kabul ederse sanık müdafileriyle ilgili mahkemeye bu yönde bir talepte bulunurlar. Mahkeme bu talebe uymazsa tarafların vekilleri bu bilgi ve belgeleri temin edip, mahkemeye delil olarak sunmalıdır. Çünkü bu insanlar haksız, hukuksuz biçimde tutuklu olarak yargılanıyorlar” diye konuştu.

20 YILDA 500’DEN FAZLA AVUKAT KATLEDİLDİ

Son 15 yıldır en çok sesi çıkan kurumlardan birinin Türkiye Barolar Birliği ve Barolar olduğunu hatırlatan Yılmaz şu ifadeleri kullandı:

“Birlikte çalışmalarımız var, Bakanla da bir araya geldiğimiz toplantıda avukatların, genç avukatların, baroların sorunları, hukuki değerlendirmeler, hukuk mesleğine giriş sınavıyla ilgili yapılması gerekenlere dair çalışmalarımızı yaptık ve anlattık. Toplantıda, ‘Bizden avukatların varolan sorunlarını cevap ve çözüm noktalarını istiyorsunuz. Biz buraya bu sorunları kimin yarattığını bildiğimizi bilin demeye geldik’ demiştim. Barolar boş durmuyor, emek ve mesai harcıyor. Sokağa da çıkıyoruz. Kime karşı hak ihlali olursa olsun insanların yanında olmaya ve onları bu çarpık hukuk düzeni içerisinde hukuken korumaya çalışıyoruz. Bu süreç içerisinde de sözel, fiziksel şiddete uğruyoruz. Son 20 yılda 500’den fazla avukat katledildi. Avukatlara karşı çok ciddi suçlar işleniyor ve bu suçları işleyenler cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Avukatsız yargılamayı, avukatsız yargıyı istedikleri için, Barosuz bir ülke ya da pasifleştirilmiş söz söylemeyen bir baro istedikleri için, muhalif bir baro istemedikleri için ne yazık ki hukuka, hukukçuya, barolara bu saldırılar etmeye devam ediyor.”

HUKUKSUZLUK BASINA KARŞI DA DEVAM EDİYOR

Basına karşı yöneltilen şiddetin devam ettiğini söyleyen ve cezaevindeki Gazeteci Fatih Altaylı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, “Basın bu ülkenin en önemli güçlerinden biri. Geçmişte de böyleydi, bugün de böyle. Ama yandaş olmadığınız süre içerisinde doğal olarak siz muhalif olarak kabul ediliyorsunuz. Hukuksuzluk her alanda olduğu gibi basına karşı da devam ediyor. Ne yazık ki Gazeteci Fatih Altaylı için de çok farklı bir şey söylemek mümkün değil. Sindiriyorlar, korkutuyorlar” dedi.

“‘CEZAEVİNDE KALMASI, SAĞLIKLI YAŞAYABİLMESİ İÇİN UYGUN DEĞİLDİR’ DİYEMEZLER”

İzmir’de cezaevinde tutuklu bulunan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ın durumu hakkında da konuşan Yılmaz, “Vicdani olarak da hukuki olarak da bu durumun bir karşılığı yok. Ben Murat Bey'i birkaç kez ziyaret ettim. Gerçekten hasta. Bununla ilgili olarak İzmir Tabip Odası'nın da oluşturduğu bir rapor var. Bunu da biliyorum ama en son Adli Tıptan gelen rapor hakkında avukatıyla konuştuğumda mahkemenin sorduğu soruların cevabının olmadığını söyledi. Bu rahatsızlıkla cezaevinde kalmasının, tutuklu olarak kalma koşullarına uygun mu değil mi? Bunun cevabı yok. ‘Cezaevi koşullarında kalması, sağlıklı yaşayabilmesi için uygun değildir’ diyemezler. Dedikleri anda, başına gelecekleri bilirler. Bu tarafsızlık ve bağımsızlık sadece hukukta yerle bir edilmiş değil, ülkenin bütün alanlarında var” ifadelerini kullandı.

"TEK KELİMEYLE HUKUKSUZLUK"

Ayşe Barım’ın tahliyesinin ardından tekrar tutuklama talebi gelmesinin de tek kelimeyle hukuksuzluk olduğunun altını çizen Yılmaz, “Bu yaşananları, yapılanları, bu hukuksuzlukları kendim yorumlayamıyorum, kendime anlatamıyorum. Bu durum yargının araçsallaştığının, siyasallaştığının, talimat ve emirlerle iş yaptıklarının bir göstergesidir. Bizim cesur hakimlerimiz, cesur savcılarımız çok az. Hakim ve savcı olarak vicdanıyla cüzdanı arasına sıkışmayan insanlar tarafından bu işin yapılmasını sağlarsanız o zaman başarılı olursunuz. Bu nedenle her zaman hakim, savcılar ve avukatlar için mülakat değil liyakat diyoruz” dedi.

“SİYASAL İKTİDARIN ŞİDDETE BAKIŞI NEYSE ŞİDDET O KADAR ARTIYOR”

İzmir de suç oranlarının arttığına ve kentte maalesef ki kadın cinayetlerinin de öne çıktığını söyleyen Yılmaz, “Ülke genelinde olduğu gibi İzmir de göç alan kentlerden. Kadın cinayetlerine çare için 2011’de İstanbul Sözleşmesi’ni kabul ettik. Sonra 6284 sayılı yasamızı da İstanbul Sözleşmesi'yle entegre etmeye çalıştık. Ama 2023 seçimlerinden önce 2021'de bir gecede sözleşemeden ilk ve tek çıkan ülke biz olduk. Daha sonrasında kadın cinayetleri arttı. Bu işi alanda bu konuya yönelik çalışan STK’lardan, akademisyenlerle, Barolarla tartışmadan yaparsanız verimli bir karar almanız mümkün değil. Barolar hem kadın cinayetlerinde hem de sokak hayvanlarına yönelik şiddetle ilgili elinden geleni yapıyor. Siyasal iktidarın kadına yönelik şiddete bakışı neyse şiddet o kadar artıyor” dedi.

“ÇOCUKLARA SAHİP ÇIKMAMIZ LAZIM”

Yılmaz, çocuk yaşta suça karışanların cezalarının artmasına yönelik görüşülen düzenleme ile ilgili de şu değerlendirmede bulundu:

“Cezalar, o insanları topluma kazandırıcı özellikleri olması lazım. Çocuklara sahip çıkmamız lazım. Çocuklar sokakta kimsesiz bırakılıyor. Eğitilmiyor. Ekonomiyi, çocuk, kadın, eğitim, sağlık için kullanmak gerek. İzmir’de ortaokul seviyesine kadar inen çok ciddi anlamda bir uyuşturucu problemi de var. Her alanda mücadele etmek gerek.”

“SİYASETÇİ OLMAYI ASLA DÜŞÜNMÜYORUM”

Siyasetçi olmayı asla düşünmediğini de söyleyen Yılmaz, “Siyaset toplumu yöneten ve yönlendiren bir alandır. Biz bulunduğumuz yerden bu işin hukuk siyasetini yapıyoruz. İnsan hakları, çevre, sokak hayvanları, kadınlar için bir şeyler söylemezsem kente, ülkeye ve avukatlık kanunu ile onun verdiği görevlere uymamış olurum. Biz hak savunucuyuz. Ben bulunduğum zeminden savunuculuğumu sürdüreceğim” dedi.

"HALA TEHDİT ALIYORUM"

Zaman zaman birtakım yerlerden tehdit aldığını da dile getiren Yılmaz, daha önceden açılan tehdit davasının da hala devam ettiğini, sürecin hala yargıda sürdüğünü ifade etti.

Muhabir: Yağmur Karadağ