Tunç Soyer, İzmir'de gerçekleştirilecek bir ekonomi toplantısının ön hazırlıkları hakkında bilgiler verdi.

Soyer, Mustafa Kemal Atatürk'ün 100 yıl önce yeni kurulacak olan Türkiye'nin ekonomi politikalarını geliştirmek için sivil bir inisiyatif oluşturmaya çalıştığını ve bugün de benzer bir yol izlediklerini dile getirdi.

Soyer, çiftçiler, işçiler, sanayiciler ve tüccarlar ile yaptıkları müzakerelerin, bugünün Türkiyesi yerine geleceği planlamak üzere gerçekleştiğini söyledi. Ayrıca, katılan sivil toplum kuruluşlarının siyasi görüşlerinin önemsiz olduğunu, önemli olanın ortak hayaller kurarak sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek olduğunu belirtti.

Tunç Soyer, ekonomi ve ekoloji arasında bir bağ kurulması gerektiğine dikkat çekti.

Sanayicilerin almış olduğu bir kararı örnek gösteriyor ve bu kararın, hangi siyasal iktidar olursa olsun, gelecekte ilham kaynağı olabileceğini belirtti.

Soyer ayrıca, İzmir olarak bu konuda bir sorumluluk üstlendiklerini ve insanların hayallerini kaybetmemeleri gerektiğini söyledi.

Toplumun genetik kodlarının olduğunu ve bu kodların bizden sonra da var olacağını belirtiyor. Soyer, ekonomi politikalarının belirlenmesi için 15-21 Şubat arasında gerçekleştirilecek olan toplantılarla herkese davet ettiklerini ve dünyanın her yerinden önemli kişilerin katılacağını söylüyor.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer konuşmasına şöyle devam etti:

"BİZİM GÖREVİMİZ DOĞUMDAN ÖNCE BAŞLIYORMUŞ"

20 bebekten 12'si doğduğu anda yetersiz beslenmeden kuveze giriyor. İzmir'in arka mahallelerinde. Bir şey yapmamız lazım. İzmir 95 adını verdiğimiz çalışmayı başlattık. 95 cm. sağlıklı çocukta 3 yaşa tekabül ediyor. Gebeliğin 4. ayından sonundan itibaren annenin sağlıklı beslenmesi lazım. İyi başlangıç her çocuğun hakkı. Bizim çocukların küveze taşınmasını engellenmemiz lazım. Anneyi sağlıklı beslememiz lazım. Son derece bilimsel çalışma yaptık. Annelere 5. ayın başlangıcından itibaren nohut, mercimek, süt, zeytinyağı, ceviz, kuru kayısı, kuru üzümü protein ve vitamin hesabı yapılarak verildi. 27 kez sosyolog ve psikologlarımız o eve gitmeye devam ediyor. 3 yaşına kadar anneye çocuk nasıl beslenecek, nasıl eğitilecek anlatılacak. Bizim görevimiz doğumdan da önce başlıyormuş. Bunu bu yoksulluğu ve sefaleti gördükten sonra fark ettik.


"DEVLET BABA İSE BELEDİYELER ANADIR"

Masal evi çalışmamız var. Çocuğu alıp kreş hizmeti veriyoruz, annesine meslek eğitimi veriyoruz. Anne çocuğu bırakamadığı için çalışamıyor. Adını sevgili Sunay Akın koymuştu. Masal evinde hem çocuğa kreş hizmeti, anneye meslek eğitimi hatta üretim yaptırıyoruz. Örneğin çamaşır hane kuruyoruz. Bölgedeki restoranların, otellerin çarşaflarını yıkıyorlar. Hem anneye hem çocuğa sahip çıkıyoruz. Şu anda İzmir'de 16 tanesini açtık. Belediyeye ana diyoruz. Devlet baba ise belediye anadır diyoruz. Sorumluluğumuz 6 yaşına gelince bitmiyor. Beslenme çantasına destek vermeye çalışıyoruz. Kuru üzüm, meyve, ceviz, fındık bunları koyuyoruz. Kırtasiyecilerle anlaşıp, ihtiyaç sahibi ailelerin çocukların kırtasiye malzemesi alacakları kart veriyoruz. Üniversite girişlerine sıcak yemek arabası koyduk. Günde 15 bin üniversite öğrencimize sıcak yemek çıkartıyoruz.


"ÖYLE YOKSULLUK VAR Kİ NE YAPSAK YETİŞEMİYORUZ"

Bütün bunlar bizim boynumuzun borcu. O kadar yoksulluk, ağır bir yoksulluk varken bizim belediye başkanı olarak bunları görmezden gelmemiz mümkün değil. Vazifemiz ve vicdani sorumluluğumuz gereği yapıyoruz. Çok daha fazlasını yapmak mecburiyetindeyiz. Deprem zamanı olağanüstü bir kampanya açtık. 42 milyon liranın üzerinde büyük destek sağlamıştık. Her bir depremzedenin 5 ay kirasını ödeyeceği kampanyaydı bu. Şimdi bereket hareketini başlattık. Bizim yaptığımız yardım kadar vatandaş da yardım ediyor. Vatandaşa 'sen 1 erzak paketi al, 1 tane de belediye verecek' diyoruz. Şu anda o kadar büyük yoksulluk, sefalet var ki, ne yapsak az, yetişemiyoruz.


"GELECEĞİ KURTARMAK İÇİN ŞEHRİ DELİK DEŞİK ETTİK"

Taleplerden yana sıkıntımız yok. Şu pandemi, deprem, ekonomik, siyasal krize rağmen biz tarihin en büyük yatırımını başlattık. Narlıdere metroyu başlattık. Çiğli tramvayını bu sene içinde açacağız. Yağmur suyu pis suyu ayrıştırma kanalını yaptık. 200 kilometre şehir içinde bitmiş yollar, kaldırımlar yaptık. Bu toprağın altına gömdüğümüz 7 milyar lira gözükmüyor. Zaman zaman yaşanan koku sorununu tamamen ortadan kaldıracağız. Yağmur suyu, pis su aynı kanaldan akıyor. O suyu arıtmaya taşıyorsunu, tesisin kapasite 80 iken 120'ye çıkıyor. Arıtamadığı için Körfez kirleniyor, koku çıkıyor. Yağmur suyu ile pis suyu ayrıştırdığınızda bu engellenecek, koku sorunu bitmiş olacak. Bu hikaye şimdi gözükmüyor. Şehri delik deşik ettik, geleceği kurtarmak için. Bütün gücümüzle, olanca kapasitemizle yükleniyoruz. İzmir'de 1 metre metro tüneli yok hükümetin yaptığı.


"İZBAN'DA YÜZDE 50-50 ORTAKLIĞIMIZ VAR"

İzban, Devlet Demiryolları ile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yüzde 50, 50 ortak yapısı. İzban cumhuriyet tarihinden miras kalan trenin hatlarını verdi. Tren araçlarını yüzde 50-50 ortak aldık. İzmir'de merkezi hükümetin 1 metre metro tüneli yoktur. Tamamını İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi öz kaynaklarıyla yaptı. Buca metrosu için uluslararası bir kredi temin ettik. 490 milyon Euro kaynak yarattık. 4 yıl ödemesiz. İnşaat bittiğinde kendi kendini ödeyecek. Bu öyle bir hat ki, günde 400 bin kişiyi taşıyacağız. Yılda 45 milyon Euro gelir elde edecek. Bizim metromuz 13-14 sene içinde kendini amorti edecek. 4 sene içinde bitireceğiz. 3 ayrı tünel açma makinası şu anda aşağı iniyor. Biz üretmeye devam edeceğiz.


"4,5 KİLOMETREYİ HÜKÜMET YAPSIN İSTİYORUZ"

Hükümetle uyumlu çalıştığımız birçok alan var. Haksızlık edilen bazı noktalar var. Hükümetle her konuda kavga ediyoruz durumu yok. Gayet mantıklı anlayışlı bürokratlarımız var. Hamza Dağ Bey'i zikretmek isterim. Yapılan engellemeleri biliyoruz. Keşke bunlar da olmasa diyoruz. 9 sene önce hükümetin yatırım programına giren metroyu yapmıyorsanız. 4,5 kilometreyi bu hükümet yapsın istiyoruz. Hafif raylı tramvay hatlarımız var. Demirağlarla örmeye devam ediyoruz.


"İZMİR'İ DÜNYAYA ENTEGRE ETMEMİZ LAZIM"

Her bölgenin kendine özgü koşulları var. Burada da bir hiyerarşi var. Plan hiyerarşisi var. Merkezi hükümetin yaptıkları var. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin yaptıkları var. Bütün bunlar çok uzun zamana yayılan projeler. Askıya çıkıyorsunuz, itirazlar yapılıyor, dava açılıyor. Ortak akıl üzerinden gelecek inşasının önemi burada da ortaya çıkıyor. Yurt dışına çıkmakla ilgili şunu söylemek isterim. İzmir 1880-1920 tarihleri arasında yaklaşık 10-11 dilde onlarca gazete çıkıyor, onlarca sinema, tiyatro, balo salonları var. Kafeteryaları Amsterdam'la, Viyana ile karşılaştırılıyor. Bir dergi var, buharlı gemilerin reklamını yapıyor. İzmir yüzlerce yıl boyunca Akdeniz'in en önemli liman kentlerinden biri olmuş. Şimdi giderek içine kapanmış. O bereketli topraklar, o iklim, olağanüstü medeniyet, kültürel yapı olduğu gibi duruyor. İzmir hakikaten tarih boyunca Anadolu'nun lokomotifi olmuş. Hepsinin ilki İzmir'de. İzmir kalp gibi. Doğunun değerlerini almış, batıya pompalamış, batının değerlerini ürünlerini almış doğuya pompalamış. İzmir'i dünyaya entegre etmek lazım.


"YURT DIŞINA GİDİP 1 GÜN KALIP DÖNÜYORUZ"

Biz Avrupa Konseyi'nden ödül aldık. Binlerce yönetimler arasından bir şehre bu ödülü veriyor. İzmir dünya belediyeler birliğinin kültür zirvesine ev sahipliği yaptı. Bunlar tesadüfen olmuyor. Kapı tırmalamanız lazım, gidip ziyaret etmeniz, ikna etmeniz lazım. Ancak öyle olursa ticaret, turizm büyüyor. Gidiyoruz 1 gün kalıp, dönüyoruz. Biz Akdeniz dilleri merkezi açtık. Akdeniz'de konuşulan tüm dillerin ücretsiz kursunu veriyoruz. Bunu neden yapıyoruz? Arapça, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca var. Dünyayla entegre etmek meselesi diyoruz. Bir de bu memlekette yaşayan ve malesef başka dil konuşamayan özellikle arka sokaklarda insanlar var. Kürtçe biliyor, başka dil bilmiyor. Bir kentsel eşitlik ve adalet dairesi kurduk. Baro ile anlaşma yaptık. Hukuksal ihtiyaç duyan vatandaşlarımıza destek veriyoruz. Oraya otobüs koyduk. Mobil avukatlık hizmetleri var. Hukuksal danışmanlığı ayaklarına götürelim insanları d edik. Kimseyi dışarıda bırakmayan herkesi kucaklayarak yürütmemiz gereken hizmet var. Belediye ana boşa demiyorum. Ana hiçbir çocuğunu dışarıda bırakamaz.


"OPERAYI BİTİRMEK İÇİN CANLA BAŞLA ÇALIŞACAĞIZ"

Opera binası bizden önce başlamış. Çok büyük rakamlara çıkılmış, biz dtevam ettirdik. Sonra mimarla müteahhit arasında uzlaşmazlık çıktığı bilgisini aldık. Ondan sonrası hukuki sürece dönüştü. Hukuki haklarımıza dayanarak 'devam et' diyoruz. Karşı taraf zamana yaymaya çalışıyor. Yükümlülükleri hatırlatıyoruz. Maliyet yükseldiği için belediyeleri karşılamakta yetersiz. Biz bu hikayeyi sürdürmekten yanayız. Orantılı bir gidişe razıyız. Yeter ki devam etsin istiyoruz. Sonuna kadar zorlayacağız. Biz önce kendi imkanlarımızla başladığımız yolu bitirmek istiyoruz. İzmirli de bu konuda çok hassas. Yarım kalacak diye kaygısı var. Bitirmek için canla başla devam edeceğiz. Aşacağız bunu.


"TARKAN'A 1 KURUŞ PARA VERMEDİK"

Biz Tarkan'a hiç para vermedik. Sponsorlar Tarkan'a para verdi. Tarkan da o parayı vakıf ve derneklere girmedi. Tarkan'ın cebine kuruş girmedi, bizim cebimizden de bir şey çıkmadı. Yumurta kırılmadan omlet olmaz. Yolları kırıyoruz. Bu hikaye 1-2 sene sonra bitmiş olacak. Biz Körfez'i yüzülebilir hale getireceğiz. En son Güzelbahçe'de mavi bayraklı plaj açtık. Mavi bayrağı Körfez'in içine getireceğiz, göreceksiniz. Buna Bayraklı dahil. Bunun için önce bu yağmur suyu-pis suyu ayrıştırmamız lazım. Çiğli tesisinin imalatını yapmamız lazım. Çiğli'nin suyu iç körfeze akıyor, onu orta körfeze taşıyoruz. Kısacası bunları yapmak mecburiyetindeyiz. İzmir'in sabrına, tahammülüne ihtiyaç duyuyorum. Bunları yapacağız. Herkesin huzurlu yaşadığı şehri, yollarında çukur çamur olmayan şehri yapıyoruz, yapacağız.


"ARTIK ÇEVRE DEĞİL DOĞA DEMELİYİZ"

Bakanlıkla beraber çalışıyoruz. Balçova'da sona geldik. Çok iyi bir sonucu ortaya koyacağız. Biz kentsel dönüşümde ilginç uygulama başlattık. Aslında demokrasinin ekolojik ve ekonomik demokrasiyle ilişkilendirilmesinden yola çıkıyoruz. Doğanın haklarını da korumak gereken dönem içindeyiz. Çevre sözcüğünü terk etmeliyiz. Biz doğanın ta kendisiyiz, doğanın haklarını insan üzerinden değil doğanın üzerinden savunmak mecburiyetindeyiz.


"TOPLU TAŞIM VE KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KOOPERATİFÇİLİĞİ BAŞLATTIK"

Ekonomik demokrasi kooperatifler üzerinden şekillendirdiğimiz yapı. Tarımsal üretimde kooperatifçiliği destekliyoruz. Menemen, Seferihisar'da toplu taşıma kooperatifçiliğini başlattık. Oradaki kooperatiflere taşıma hakkını bırakıyoruz. Araçlarını yenileyecekler, benim standardıma uyğun hizmet üretecek, ücretsiz taşıdığımı ücretsiz taşıyacak, benim tarifeme göre taşıyacaklar. Biz bu hatlardan çekiliyoruz, büyük tasarruf etmiş oluyoruz. Vatandaş sıfır araçla hizmet almaya başlıyor. Kooparitif bu işin kaymağını yiyecek. Herkes kazançlı çıkacak. Kentsel dönüşümde kooperatifçilik yapıyoruz. Depremde yıkılmış bina. Yüzde 20 emsal artışı vermişiz. Yüzde 20 kurtarmıyor. Kat malikliğinden vazgeçin dedik, arsa hissedarı olun. Kendi arazisinizde arsa hissedarı olun. Bir yapı kooperatif kurdular. Biz de belediyenin şirketini yüzde 1 kârla müteahhitlik hizmeti veriyoruz. Müteahhit kârı kalktıkça çok daha düşük maliyetle kendi evlerine kavuşma imkanına sahip oldtular. 1300 bağımsız birimin inşaatı başladı. Tamamına talibiz. Yüzde 1 kârla vatandaşımıza müteahhitlik hizmeti veriyoruz. Bunu da her yere yayıyoruz. Kentsel dönüşümde yepyeni bir model çıkarttık. Kısacası ekonomik demokrasi diyoruz. Vatandaşı üretim öznesi hale getirerek refahtan pay almasını sağlıyoruz.


"KENDİ ARAMIZDAKİ SIKINTILARI PAYLAŞMAK İÇİN GİTTİLER"

Adaylık konuşulmak üzere gidilmeyecek. Yarın genel başkanla konuşulacak. Kendi aramızda bazı sıkıntılar var, bunlar paylaşılmaya gidilecek.

Editör: Kazim Bozkurt