Usta kalem Sedat Kaya, unutturulmaya çalışılan Sivas Katliamı'nı çarpıcı bir yazıyla anlatıyor...

Lanet bir gündü, o gün.
İnsanlığın öldüğü gündü.
Tarih 1993’tü.
Temmuz’un 2’si.
25 yıl önce bugün.
Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri vardı.
Ülkenin aydınları orada toplanmıştı.
Yazarlar, düşünürler, şairler, ozanlar, fikir insanları.
Dönemin valisi özel davet etmişti onları.
Misafirdiler.



Madımak Oteli'ne yerleştiler.
Daha dışarı adım atmadan etrafları sarıldı.
Aziz Nesin'in din ile ilgisi sözlerini bahane eden yüzlerce gerici tekbir sesleriyle önce oteli taşladı.
Gazete okumayan, haber bile dinlemeyen bu insanların Aziz Nesin'den nasıl haberdar olduğunu kimse bilmiyordu
Onlara kimse müdahale etmiyordu.

Sanki Özel Harp Dairesi görevinin başındaydı.
Belki de bugünlerin zemini hazırlanıyordu.
Gericiler her geçen saat daha da kalabalıklaştılar.
“Ölüm naraları” atıyorlardı.
Otelin etrafındaki araçları yaktılar.

 

Kimse onları engellemiyordu.
O cesaretle otelin alt katını yaktılar.
Kısa sürede alevler büyüdü.
Sivas cehenneme dönmüştü.
Otel içindekiler dönemin hükümetine, siyasi parti yetkililerine, Sivas valisine ve emniyet müdürüne ulaşarak yardım istemişti.
Kendilerine “Korkmayın her türlü önlem alındı” denmesine rağmen, hiç bir önlem alınmadı.

Sonunda aralarında Nesimi Çimen, Metin Altıok, Asım Bezirci,Hasret Gültekin ve Muhlis Akarsu gibi aydınların bulunduğu 33 insan ya yanarak, ya dumandan boğularak öldü.
Kurbanlar arasında iki de otel çalışanı vardı.
Aziz Nesin’in de aralarında bulunduğu 51 kişi ise yangın ve linçten kendi imkanlarıyla kurtulmayı başardı.
Çoğu ağır yaralıydı.
Katliamı film izler gibi seyreden devlet 12 saat sonra Sivas’ta sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Asker nihayet tüm kentte hakimiyeti ele geçirmişti.
35 can yakıldıktan 12 saat sonra!

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olayı “ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş.Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır" diye değerlendirmişti,
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek adeta "saldırganlara bir mesaj" göndermişti.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ise, olaylar sırasında telefonla Aziz Nesin ile konuşup “En kısa zamanda takviye güç göndereceğiz” demesine rağmen, katliamdan sonra “ne yapayım, yetkim yoktu" ifadesini kullanmıştı.

Olaylardan bir hafta sonra dönemin valisi Ahmet Karabilgin görevden alındı.
Vali savunmasında “Asker, polis her yerden yardım istedim. Yardım iş işten geçtikten sonra geldi. Kimse taleplerimi dikkate almayanlara dokunmadı. Onlar resmen korundu, kollandı” demişti.



Dönemin yandaş medyasının manşetleri iğrençti.
HÜRRİYET: Sivas’ta “Aziz Nesin İsyanı; 35 ölü
TÜRKİYE: Sivas’ta fitne; 35 ölü
SABAH: Tahrik, İhmal.
ZAMAN; Birliğimize Tahrik Darbesi
MİLLİYET; Kanlı İsyan.
Tek Özgür Gündem Gazetesi’nin manşeti farklıydı.
Devlet Gözetiminde Katliam.
Bu manşetten sonra Özgür Gündem’in başına gelmeyen kalmadı.



O günlerin anlı şanlı köşe yazarları, Aziz Nesin'i şeytan ilan etmişti.
Yalçın Doğan: Önce, Aziz Nesin’e ‘artık dur’ demek gerekiyor.”
Cengiz Çandar: Türk milletinin yüzde altmışından fazlasının aptal olduğu kanaatini her yerde tekrarlayan Aziz Nesin'in bu saptamasında doğru bir husus var: Aziz Nesin bunak değilse, Türk milletinin bir aptal ferdi.”
Mehmet Barlas: Laikliği, kitlelerin öfkesine sürmeyelim! Aydın olmak ve laik olmak inançlara saygısız olmak veya inanç sahiplerini küçümsemek değildir.’’
Oktay Ekşi: Halkta bir hazırlanmışlık olmasa, Aziz Nesin’in Pir Sultan Abdal şenliklerinde söylediği birkaç münasebetsiz cümle bu kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet, ‘Beyin damarlarının kireçlendiği’ izlenimi veren, öte yandan da bir ‘hırs-ı piri’ ile yanıp tutuşan birinin hezeyanları olarak değerlendirilir biterdi.”
Ertuğrul Özkök: "Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahrike varan sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde endişelendiren bu sonuç ortaya çıkıyor… Ama bir gün tarih yazıldığı zaman, bu katliamı gerçekleştirenler kadar, buna psikolojik zemin hazırlayan insanlar da sorumlu tutulacaktır. Bu, elinde benzinle otel lobisini yakan için de geçerlidir, ne yazık ki, Aziz Nesin için de...”
Necati Doğru: "Allah’a küfreden, kahrolsun İslam diyen birinin insanca bir yorum ve anlayış sergilediği söylenemez, sözlerine ve eserlerine değer verilemez.”

Kısa süre sonra 190 kişi tutuklandı.
Dava 9 yıl sürdü.
33 kişi idam cezasına çaptırıldı ama mahkeme bittiğinde Türkiye’de idam cezası kalkmıştı.
Haklarında yakalama kararı çıkarılan 8 sanık hiç yakalanmadı.
Dava zaman aşımına düşünce yargılanmaktan kurtuldular.
Dava düştüğü gün dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimize hayırlı uğurlu olsun" demişti.
O gün halkı kışkırtıp olayları tertipleyenlerin avukatlığını yapan Hayati Yazıcı, Kemal Kurt, Mehmet Bulut, Bülent Tüfekçi, Zeyid Aslan, Ali Aşlık, Halil Ürün ve Hüsnü Turan AKP'den milletvekili seçilerek, meclise girdi.



Biliyorsunuz.
Dönemin Refah Partili Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, son seçimlerde Saadet Partisi’nden Cumhurbaşkanı adayı olmuştu.
CHP'liler dahil bir çok kesimden övgüler yağdırılmıştı.
Ne güzellemeler yapılmıştı.
Millet İttifakı'nın içine alınmıştı.
Yüzbinlere umut olmuştu!
Oysa Karamollaoğlu, " “Sivas katliamı demekten imtina ediyorum, çünkü hakikaten katliam başka bir şey. Birisi gidip doğrudan insanları katlettiği zaman katliam olur. Orada bir kişinin gidip birisini doğrudan doğruya katlettiği vaki değil” demişti.



Sivas katliamında kaybettiklerimiz arasında Adanalı Halk Ozanı Nesimi Çimen de vardı.
Yaşamını yitirdiğinde 62 yaşındaydı.
Geride tek bir çocuk bırakmıştı.
O çocuk balerin ve müzisyen Mazlum Çimen’di.
1993’ün 2 Temmuz’unda babasının öldüğünü haberlerden öğrendi.
Yüreği dağlandı.
Dünyası yıkılmıştı.
Yüreğinden babasına şu satırlar döküldü.

“Öyle ağırım ki kendime
Sen benden gittin gideli.
Terim küs olmuş tenime
Sen benden gittin gideli

Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli.

Bir cefam vardı bin oldu
Aktı gözüm yaşı sel oldu.
Yaz baharım döndü kış oldu
Sen benden gittin gideli.”

Bu satırlar Mazlum Çimen’in yüreğinin sesiydi.
Bir süre sonra bu şiiri besteledi.
Türkü Edip Akbayram ile ünlendi.
Kısa sürede milyonların dilindeydi.

https://youtu.be/7RONbAy7nTE

Herkes bunu bir aşk şarkısı sanıyordu ama “Sen Benden Gitti Gideli” aslında babaya ağıttı.
Pinochet faşizmine direnen Şilili devrimcilerin şöyle bir sözü var.
"Un Pueblo Sin Memoria es Un Pueblo sin Futuro"
Türkçesi şu.
"Hafızası olmayan bir halkın geleceği de olmaz.”
Geleceğimiz için Sivas'ı unutma, unutturma.