Osmanlı geleneği, padişah kafası, din bağlantısı, Anadolu insanının yufka yürekliliği ülke insanını “itaatkar’’ duruma getirmiştir.
Öyle ki, bu “itaatkar insan’’ durumu giderek “köleler’’ üretmeye başlamıştır.
“Aman sus’’, “Sesini çıkarma’’, “İşini kaybedersin’’, “Aç kalırsın’’, “Hapislere düşersin’’, “Sen mi kaldın toplumu  düzeltecek’’, “Sen anlamazsın’’, “Başın belalara girer’’ gibi daha üretilebilecek bir dolu örnek ile öğrencisi, öğretmeni,
işçisi, memuru, yazarı, çizeri, gazetecisi susturularak; “itaatkar’’ duruma, bir sonraki aşamada da “köle’’ durumuna getirilmek istenecektir.
Değil köleliği kabul etmek “itaat’’ bile etmeyenler işsiz bıraktırılacak, sürgünler yaşayacak, zindanlarda, Silivrilerde çürütülecektir.
“İtaatkar’’ ve “köle’’ yaratmak isteyenlere “Bir Gazetecinin Kısa Ölüm Notları’’nda Aykut Poturoğlu en güzel yanıtı verecektir:
“Ölüm son değildir, yorgunluk gidermektir belki sadece.’’
Yaşamın her alanında işçisi, memuru, öğretmeni, öğrencisi, aydını, gazetecisi, sporcusu, spor yöneticisi ile yiğitçe, korkusuzca halkının ve sınıfının çıkarları doğrultusunda uğraş verenler için ölüm; sadece bir hasbahçedir!
Ölümü bir hasbahçe belleyenler de düşmanları ve saldırıları arttıkça güç kazanırlar.
Rolland’a göre güç, düşman saldırısı arttıkça artar.
Sırtı yere gelen adam ayağa kalktı mı, artık tek bir insan olmaktan çıkmış kahramanlık senfonisinin harekete geçen ordusu olmuştur.
Kahramanlık senfonisinin harekete geçen ordusunun sözcülüğünü üstlenen -günümüzde bir avuç da kalsa- namuslu basın ise “ucuz habercilik’’, “kolay yazarlık’’, “lotaryacılık’’ anlayışından uzak, emekçi halkın çıkarları doğrultusunda kavgasını
sürdürürken Hüseyin Avni Dede’nin şu dizelerini unutmaz!:

“hiçbir zaman hepimize mangal yürek/
hepimize kağıt kalem/yazacağız yazacağız yazacağız/
uzun zaman.’’