Geçtiğimiz aylarda Türkiye'nin gündemine oturan ve aralarında akademisyenlerden Osmanlı Hanedanı torununa kadar birçok kişinin adının karıştığı sahte diploma skandalının yankıları sürerken, emniyet güçleri benzer bir yöntemle çalışan yeni bir suç örgütünü daha deşifre etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü titiz soruşturma, kamu görevlilerine ait kimlik bilgileriyle onların adına sahte e-imza alındığını ve bu elektronik imzalarla devletin resmi sistemlerine girilerek usulsüz işlemler yapıldığını ortaya çıkardı.

Kültürpark dünyanın en iyi parkları arasında: İzmir’e Yeşil Bayrak gururu
Kültürpark dünyanın en iyi parkları arasında: İzmir’e Yeşil Bayrak gururu
İçeriği Görüntüle

Ankara Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin aylarca süren teknik ve fiziki takibi sonucunda, suç örgütünün kimlikleri ve faaliyetleri tek tek belirlendi. Delillerin toplanmasının ardından, bu sabah şafak vakti operasyon için düğmeye basıldı. Ankara merkezli olmak üzere tam 22 ilde, önceden belirlenen adreslere eş zamanlı baskınlar düzenlendi. Başsavcılık tarafından, biri örgüt yöneticisi, 18'i örgüt üyesi ve geri kalanı da bu çeteden usulsüz belge temin eden kişiler olmak üzere toplam 125 şüpheli hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Yapılan baskınlarda şu ana kadar 92 şüphelinin yakalanarak gözaltına alındığı, firari olan diğer şüphelilerin yakalanması için çalışmaların sürdüğü bildirildi.

Sahte ehliyet ve mesleki yeterlilik belgesi basmışlar

Siber polisin yaptığı ilk incelemeler, çetenin faaliyetlerinin boyutunu gözler önüne serdi. Çökertilen suç örgütünün, ele geçirdikleri sahte e-imzaları kullanarak, para karşılığında çok sayıda kişiye hak etmedikleri belgeleri düzenlediği tespit edildi. Yapılan ilk belirlemelere göre, çetenin bu yöntemle en az 33 kişiye sahte sürücü belgesi (ehliyet) ve 72 kişiye de çeşitli alanlarda sahte mesleki eğitim sertifikası ürettiği anlaşıldı. Bu belgelerle kişilerin haksız kazanç ve menfaat temin ettiği değerlendiriliyor. Gözaltına alınan şüphelilerin, bu belgeleri kimlere, ne kadar ücret karşılığında sağladığı ve sistemin diğer ayrıntıları, yapılacak sorgulamaların ardından netlik kazanacak.

İlk skandalın bir kopyası: Sistem nasıl işliyordu?

Ortaya çıkarılan bu yeni çetenin kullandığı yöntem, geçtiğimiz aylarda deşifre edilen ve 220 kişi hakkında işlem yapılan ilk büyük sahte diploma şebekesinin çalışma prensibiyle birebir aynı. İddianamelere de yansıyan bilgilere göre şebeke, inanılmaz bir organizasyonla devletin en tepesindeki kurumları hedef alıyordu. Çete üyeleri, bazı elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının farklı illerdeki ofislerini kullanarak, sahte kimlik kartlarıyla kamu görevlileri adına e-imza başvurusu yapıyordu.

Aralarında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı, YÖK Eğitim Öğretim Daire Başkanı gibi kritik isimlerin yanı sıra, 14 farklı üniversitenin öğrenci işleri daire başkanları ve personelinin de bulunduğu yüzlerce kamu görevlisinin elektronik imzası bu yöntemle kopyalandı. Çete, ele geçirdiği bu e-imzalarla, YÖKSİS gibi kritik kamu sistemlerine yetkisiz erişim sağlayarak adeta bir "hayalet üniversite" gibi çalışıyordu. Bu erişimlerle, hiç üniversiteye gitmemiş kişilere sahte mezuniyet belgeleri oluşturuluyor, başarısız sınav sonuçları başarılı gibi gösteriliyor, hatta bazı kişilere sahte doçentlik ve profesörlük unvanları veriliyordu.

Osmanlı torunu da mağdur olmuştu

Geçtiğimiz aylarda sonuçlanan ilk soruşturma, kamuoyunda büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Hazırlanan iddianamelerde, sanıklar için 6 yıldan 50 yıla kadar değişen hapis cezaları istenmişti. Skandalın en çok konuşulan detayı ise, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'in dördüncü kuşak torunu olan Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu adına da sahte bir diploma düzenlendiğinin ortaya çıkmasıydı. Şebekenin, Osmanoğlu adına İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü'nden yasa dışı bir mezuniyet kaydı oluşturduğu tespit edilmişti. YÖK, yaptığı incelemede Osmanoğlu'nun herhangi bir mezuniyet ya da öğrenci kaydının bulunmadığını açıklamış, Osmanoğlu da kişisel verilerinin kullanılarak adına sahte belge düzenleyenler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıklamıştı. Bu yeni operasyon, dijitalleşen dünyada kimlik hırsızlığının ve e-imza sahteciliğinin ne kadar büyük bir ulusal güvenlik tehdidi haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Kaynak: HABER MERKEZİ