Röportaj/ SİNAN KESKİN

Korona virüs salgını ile birlikte beslenme tercihlerimizi de değiştirmeye başladık. İnsanın özellikle salgın hastalıklara karşı direncini öncelikle sağlıklı ve gerekli temel gıdalarla beslenmesinin sağladığı tüm dünya tarafından daha ciddi anlaşıldı. Avrupa Birliği geçtiğimiz temmuz ayında üye ülkelerindeki yüzde 2.5 olan organik tarım potansiyelini 10 yıl içerisinde 10 kat artırarak yüzde 25'e çıkarmayı hedeflediğini duyurdu ve eylem planları hazırlamaya başladı. Son yıllarda popüler olmaya başlayan organik tarım ürünlerine olan talep salgınla birlikte hızla yükselmeye başladı. Büyük kentlerde neredeyse her semtte bir organik ürün pazarı kuruluyor.

Peki organik üretim her yerde yapılabilir mi? Organik denilen her ürün organik midir? Bir ürünün organik olması için ne gibi şartlar aranır? Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Handan Güven ile organik üretimi konuştuk.

Günümüzde özellikle kentli, eğitimli kesim son yıllarda organik ürünlere yönelmiş durumda. Bu talep birçok organik pazarın da açılmasına vesile oldu. Peki ülkemizde organik tarım hakkıyla yapılıyor mu?

Dünya nüfusunun hızla arttığı bir gerçek. Besin ihtiyacının karşılanması ise, tarımsal üretimin eksilmeden sürmesi, artması, doğal çevrenin, tarım topraklarının korunması sürdürülebilir tarımsal yöntemlerin yaygınlaşması, tarımsal ürün ve gıda israfının azaltılması ile sağlanır.

Tarımsal üretimin artırılması adına da çare olarak sunulan GDO’lu tohumlar ve ne yazık ki kontrolsüz ve aşırı kullanılan sentetik tarım kimyasalları doğayı tahrip edip ürünün gıda güvenliğini yok ediyor.

Monokültür ve gereksiz tarım kimyasalı kullanma dayatmaları ile toprağın üretkenliği yok ediliyor, çoraklaşıyor. Su kaynakları, insanlar ve diğer tüm canlıların yaşam alanları kirleniyor.

Tarımsal üretiminde dışarıdan yoğun sentetik girdi kullanmak zorunda bırakılan, ürününü maliyeti üzerinde satamayan üretici yoksullaşıyor.

Organik tarımsal üretimde toprağın ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği sağlanıyor. Sağlık, çevre ve hayvan refahını korunurken, sosyo-ekonomik olarak tarımsal faaliyetlerin sürmesi sağlanıyor. Ancak bu sadece tarım ve gıda sektör bileşenlerinin çabasıyla değil, tüketicilerin taleplerinin yönünü değiştirmeleri ve yaşam tarzlarını sorgulamalarıyla mümkün olmaktadır.

Günümüzde tüketicilerin sağlıklı ve güvenli gıda tüketme çabası yanında tercih ettikleri organik tarımsal ürün/gıda ile tarımın sürdürülebilirliği, hayvan refahı, doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasına katkı bilincinin de arttığını görmek sevindirici. Tüketicilerin sertifikalı organik tarımsal ürünlere taleplerinin artması üretiminin artmasına ve satış fiyatlarının da dengelenmesine neden olacak. Daha çeşitli ürünlerin bulunabilirliğinin sağlandığı kurumlar ve Organik Ürün Pazarı standartı olan sektör dernekleri tarafından kontrol altında tutulan ve aracısız direk üreten tarafından satış yapılan organik ürün pazarlarının artması gündeme gelecek.

Bilindiği gibi ülkemizde Sertifikalı Organik tarım, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki almış ve her yıl bakanlık tarafından denetlenen kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının Organik Tarım Yönetmeliği şartları altında üretim materyalinden tüketiciye ulaşana kadarki tüm aşamaların (yetiştiricilik, işleme, ambalajlama, etiketleme, depolama, taşıma ve pazarlama) kontrol ve sertifikasyonuyla gerçekleşmekte. Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik kurallarına uygun olarak organik tarım yapan müteşebbisler ürünlerini sertifika ile pazarlamaya hak kazanmakta, yönetmelik şartlarını sağlamayanlar sertifikasyon dışında kalmakta.

Arazinin konumu önemli

Otoyol kenarındaki tarlalarda üretilen ürünlerin organik olması mümkün mü?

Yürürlükteki Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğe göre otoyol kenarlarındaki arazilerde, Karayolları Genel Müdürlüğü ağındaki ana yollara yakın arazilerde organik bitkisel üretim yapılmasına engel bulunmamakta. Ancak burada kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun sahada gerçekleştirdiği kontrolde riskleri değerlendirmesi ile arazinin, ürünün organik tarıma uygun olup olmadığı kararını vermesi zorunluluk.

Araçların egzoz gazında bulunan en başta kurşun, bitkilerde ağır metal olarak biriktiği için, arazinin yola yakınlığına ve yoldan geçen araç sayısına bakılıyor, şüpheli ve riskli bir durumda üründe ağır metal analizi yapılarak kurşun kalıntısının mevzuat limitlerinden sapması durumunda ürüne organik sertifikasyon gerçekleştirilmiyor. Ağır metal kalıntısı açısından aynı risk değerlendirmesi organik tarım yapılacak arazinin çevresindeki diğer kirletenler içinde gerçekleştiriliyor.

Yan komşuların yoğun sentetik tarımsal girdili üretim yapıyor olması ve izolasyon mesafelerinin olmaması, araziye risk yaratan tehlikeli atıkları (katı-sıvı-gaz) olan fabrika, maden ocağı, tesis bulunması, sulama suyunun temiz olmaması, arazi ve bölge verilerine göre alınan verim karşılaştırması, organik tarımsal üretimdeki bitki koruma, bitki besleme ekipmanlarının ortak kullanılması gibi durumlar, üretimin organik tarıma uygun olmadığı yönünde birer şüphe konusu olabilir.

Ceviz, kestane, kuşburnu, defne gibi türler dağlarda, ormanlarda, bayırda, yol kenarlarında kendiliğinden de yetişebiliyor. Ama otoyola, karayollarına yakın oluşları (egzoz gazı vb. etkiler nedeniyle), yan araziden üzerlerine ilaç bulaşıp bulaşmadığı, sentetik kimyasal gübre atılıp atılmadığı gibi değişkenlerin durumuna göre kontrolde riskler ve diğer gereklilikler değerlendirilerek organik sertifikasyon uygun ya da uygun değil olarak gerçekleştiriliyor.

Organik hayvansal üretimde de örneğin, arıcılıkta kovanların, kirlenmeye yol açabilecek kent merkezleri, otoyollar, sanayi bölgeleri, atık merkezleri, atık yakma merkezleri, termik santraller gibi tarım dışı çevresel kirlilik kaynaklarından da uzak olması gerekiyor.

'Organik' ibaresi tüketiciye güven vermeli mi?

“Organik” ifadesi tek başına değil de, ürünün “organik tarım sertifikalı” olması güven vermektedir.

Eğer bu organik ürün etiketinde müteşebbisin ürününe ait güncel geçerliliği ve izlenebilirliği olan müteşebbis veya ürünün sertifika numarası ile Tarım ve Orman Bakanlığı TR organik tarım logosu, kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun logosu var ise güven vermelidir.

Bir çok satış yerinde gördüğümüz organik, doğal gibi tanımları olan ürünler Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş bir kuruluş tarafından kontrol ve sertifikasyona tabi tutulmadığından güven vermez.

Organik besleniyoruz sanırken sağlığımızı kaybetme riski var mı?

Organik tarım sertifikalı ürünler ile sağlığımızı kaybetme riski yoktur, sağlığımızı ve dayanıklılığımızı kazanma ve koruma olanağı vardır. Üretiminden tüketiciye ulaşana kadarki her aşamada izlenebilirliği sağlanan ürünün Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetkilendirilen kuruluşlarca gerçekleştirilen kontrol ve sertifikasyonu ile sertifikalanan organik ürünler güvenilir gıdaların başında gelmektedir. Üretim materyalinden başlamak üzere birincil (tarımsal üretim) ve ikincil (tarımsal ürünlerin işlenmesi) üretimin her aşamasında organik tarım yönetmeliği gereklilikleri üreticiler tarafından uygulanmakta ve bu uygulamaların doğrulamaları kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından yapılarak organik ürün olduğu onaylanmaktadır.

Sertifikaya dikkat

Organik ürün seçiminde nelere dikkat etmemiz gerekiyor?

Organik tarımsal ürün seçerken, ürünün “organik tarım sertifikalı ürün” olmasına dikkat etmeliyiz. Satış yerinde müteşebbis sertifikası ya da ürün sertifikasını görmeliyiz. Fiili olarak sertifika bulunmuyorsa etiket üzerinde müteşebbis veya ürün sertifika numarası, Tarım ve Orman Bakanlığı Organik tarım logos ile, Kontrol sertifikasyon kuruluşunun logosu mutlaka görmeliyiz. Müteşebbis sertifikasının son geçerlilik tarihine gelmemiş olmasına dikkat etmeliyiz. Olanaklı ise sertifikadaki üretici adını veya sertifika numarasını sertifika ya da etiket üzerinde logosu bulunan kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun web sayfasından sorgulatmalıyız.

Tüketim alışkanlıkları değişiyor, üretim yöntemleri değişiyor, son dönemde korona etkisiyle farklı bir yaşam tarzına geçiyor toplumlar. Bu bağlamda geleceğin tarımı nasıl olmalı? Yeni bir tarım modeli mümkün mü?

İnsanın özellikle salgın hastalıklara karşı direncini öncelikle sağlıklı ve gerekli temel gıdalarla beslenmesinin sağladığı tüm dünya tarafından daha ciddi anlaşıldı. Avrupa Birliği geçtiğimiz temmuz ayında üye ülkelerindeki yüzde 2.5 olan organik tarım potansiyelini 10 yıl içerisinde 10 kat artırarak yüzde 25'e çıkarmayı hedeflediğini duyurdu ve eylem planları hazırlamaya başladı.

Ülkemizde ise sürdürülebilir tarım ve tüketicilerin sağlıklı gıdalara ulaşmasının sağlanması için tarım politikamızda acil düzenlemeler yapılması gerektirmektedir.

İç tüketicilerin organik sertifikalı ürünlere ulaşabilmeleri, iç pazarın kalite, miktar ve fiyat açısından doyurulması, organik sertifikalı ürünlerin ihracatının sürekliliği için organik tarım sektörünün bileşenlerinin katılımıyla acil eylem planlamalarının yapılması ve uygulamaya başlanması gerekmektedir.

Pandemi nedeniyle bir çok ülke kapılarının kapatılması ve ithalat-ihracatların durması ile dışarıdan tarım ürünleri ithal eden ülkemizde gıda sıkıntısı yaşanmadı ancak bazı gıda ürünlerinin fiyatlarının yükseldiğini hepimiz gözledik. Bu nedenle doğru tarım politikalarının uygulanması ile tarımsal üretimin artırılması yeniden kendi kendine yeten ülke olabilme bilinci daha da stratejik bir önem kazandı.

Üretici tarımsal faaliyetlerini terk etmemeli, tarım toprakları tarım dışına çıkarılmamalı, ülkemizde öncelikle tarım sürmelidir. Yapılan tarımsal faaliyetlerde tarımsal üretim ile ilgili mevzuatların geliştirilerek uygulanması sağlanmalıdır.

Ülkemizde geleceğin tarımı, tarımsal kaynakların (başta toprak ve su) ve doğal çevrenin korunduğu, bilinçli uygulamaların gerçekleştirildiği, satış kârının üreticiler lehine dağıtıldığı kontrollü bir tarım olmalıdır.