Emekli Hava Astsubay Kıdemli Başçavuş Yılmaz Çayırezmez’den Kıbrıs Barış Harekatı hazırlığı sırasında silah sistemi olmayan eğitim uçağına, roketatar sisteminin montajını kısa sürede yapmasına yönelik, “Kurtuluş Savaşımız nice yaratıcı olaylarla dolu. Gücümüzü eğitimden ve buradan alıyoruz” diyor.

Bugün Kıbrıs Türk Barış Harekatı’nın 44’üncü yıldönümü. 20 ve 21 Aralık 1963’de Akdeniz’de bir ada olan Kıbrıs’ta toplumlararası çatışmalar başladı. Çatışmalarda 364 Kıbrıs Türkü ve 174 Kıbrıs Rumu hayatını kaybetti. 21, 22 Aralık’ta Ayvasıl’da Türklere saldırılması, 24 Aralık’ta yapılan Kumsal baskını... Kıbrıslı Türklere karşı başlatılan silahlı saldırılar tarihte Kanlı Noel olarak anılıyor. 25-26 Aralık 1963'te Lefkoşa'da geçen olaylarda, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı'nda görevli Binbaşı Nihat İlhan'ın iki ay önce yanlarına aldırdığı ailesinin içinde bulunduğu ev, EOKA'ya bağlı Rum çeteciler tarafından basıldı ve ailesi burada kurşuna dizilerek öldürüldü. Katliamın yapıldığı bu ev, Barbarlık Müzesi olarak yaşananlardan bugün de ders çıkarılmasını sağlıyor. Kıbrıs'ta var olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ayıran bölge saptanarak 30 Aralık 1963’de Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan hükümetleri Yeşil Hat Antlaşması’nı imzalandı. Yeşil Hat’ın bugünkü sınırları 1974 yılındaki Kıbrıs Harekâtı ile belirlendi.
“Biz aslında savaş için değil, barış için, yalnız Türkler’e değil, Rumlar’a da barış getirmek için Ada’ya gidiyoruz. Türkiye’nin Kıbrıs’ta barış, kardeşlik ve özgürlük için giriştiği harekât, bu sabah erken saatlerde başlamıştır.” Bu sözleri 20 Temmuz 1974 sabahı, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Bülent Ecevit söyledi.
Bu harekatın hazırlığının yapıldığı sıralarda Konya’da yaşayan ve eğitim uçaklarının her türlü bakım, kalite kontrol, montaj gibi birçok alanında uzman olan Astsubay Kıdemli Başçavuş Yılmaz Çayırezmez’den Hava Kuvvetleri Komutanlığının bir talebi oldu. Yılmaz Çayırezmez, Kıbrıs Barış Harekatı hazırlığı sırasında, silah sistemi olmayan eğitim uçağına, roketatar sisteminin montajını, çok kısa bir zamanda atış testini yaparak kazandırdı. Daha sonra diğer 25 uçağa da bu sistem uygulandı.
Çayırezmez, “Kurtuluş Savaşımızda, top namlularına uymayan mermi kovanları, torna edilerek kullanıldı. Kurtuluş Savaşımız, bu örnek gibi gibi nice yaratıcı olaylarla dolu. Biz de inancımızı ve gücümüzü eğitimimizin yanı sıra buradan alıyoruz” diyor. Yıllarca yaptığı hizmetlerden dolayı Hava Kuvvetleri Komutanlıkları’ndan çok sayıda teşekkür ve takdir belgeleri alan Emekli Astsubay Kıdemli Başçavuş Yılmaz Çayırezmez, 9 Eylül Gazetesi'ne konuk olarak o günleri anlattı.

Sizi okurlarımıza tanıtalım.

1935 yılında Samsun'un Çarşamba ilçesinde doğdum. Babamın kütüğü nedeniyle doğum yerim Ünye diye geçiyor. İlkokul, ortaokulu Ünye'de okudum. 1955 yılında Hava Teknik Okullar Komutanlığı Uçak Makinist Okulu 74’üncü dönem mezunuyum. Hava Kuvvetleri’nde Bandırma, İzmir, Merzifon’da uzun yıllar çalışıp ülkemiz savunmasına hizmet ettim. Savaş uçaklarının bakımlarının yanı sıra bu alanda atölye şefliği, montaj, teknik kontrol ve kalite kontrol şefliği, eğitmenlik yaptım. 1987 yılında emekli oldum.

Kıbrıs Barış Harekatı öncesi yaşanan gerginlikte sizden bir gecede yapmanız istenen neydi? Sekiz saat gibi bir zamanda sizden isteneni hangi koşullarda ve nasıl gerçekleştirdiniz?
1967 yılı Aralık ayında, Kıbrıs gerginliği yaşanıyordu. Durumlar kritikti. Benden istenen bir gecede T-37C eğitim uçağına roket atma kabiliyeti kazandırılmasıydı. T-37C eğitim uçakları, Konya Ussü’nde yer alıyordu ve mevsimin kış olması nedeniyle kar diz boyuydu. 25 T-37C uçağı ile birlikte Gaziemir'e geçiş emri verildi. Bakım ekibi olarak hemen geçiş sandıklarını, gerekli yedek malzemeleri ve takım çantalarımı hazırladım. Tüm bunları komutanlıktan gönderilen iki C-47'ye yükledik. Bu arada Gaziemir'e havadan götürülecek T-37C uçaklarının pistten kesilmesinin hemen ardından, biz de C-47’lerle kalktık. Gaziemir Meydanı’na indiğimizde hava kararmıştı. Gaziemir bu geçişin ani olması neden nedeniyle hazırlıksızdı. Misafir personel, akşam yiyecek bir şey dahi bulamamıştı. Üs fırını harekete geçirildi ve karınlarımızı doyurduk. Gelen personelin yatak sorunu da pilot adayları için yeni yapılmış yatakhaneler açılarak çözüldü. Bu koşuşturma ve yoğunluktan sonra iyi bir istirahat ortamı bulmak bizleri mutlu ettti. Bu duygular içerisinde yataklara girip tam uykuya dalmıştık ki, yatağımın sarsılmasıyla uyandım. Saat 24:00 civarıydı. Bir arkadaşım birlik komutanının beni acele çağırdığım söyledi. Giyinip komutanın yanına gittiğim. Komutan benden sabaha yetiştirilmek üzere 25 adet T-37C uçağına 2.75'lik roket atar sistemi yapmamı
istedi.


T-37C’nin bir eğitim uçağı olduğunu belirtmiştiniz ve sizden eğitim uçağının roket atar hale dönüştürmeniz mi istendi?
Evet. T-37C uçaklarında sağ ve sol kanat altında iki adet 125 Lb.lik bomba salanından başka savaş yükü taşıyacak hiçbir imkanı yoktu. Hemen Uçak Bakım Subayı Yüzbaşı Ferruh Sarıkaya ile uçağı açtık. Elektrik ve silâh sistemlerini inceleyerek bu tadilatın yapılabileceğini gördük. Ancak, bomba salanlarının sökülerek yerlerine 2.75’lik roket kızaklarının adapte edilmesi ve ihtiyaç duyulan elektirik sistemlerinin döşenmesi gerekiyordu. 25 adet T-37C uçağında bunu yapmak için zaman çok kısıtlıydı. Ancak elbirliği ile lüzumlu olan kablo, kablo başlığı gibi birçok malzemeyi tedarik ettik. Kaportacı bir arkadaşla birlikte işe koyulduk. Sabah saatler 8.00' i gösterdiğinde 25 adet T-37C uçağının her kanatı, 8'er adet olmak üzere 16 roketi atacak şekilde harekata hazır hale geldi.

Sekiz saatte yaptığınız bu çalışma ile hemen verim elde ettiniz mi?
Roketlerin atışını denemeliydik çünkü henüz uçağın süratine ve gücüne göre verimli olup olmayacağı meçhuldü. Bu denemenin de havada yapılması gerekiyordu. Nişan alma durumu denenmeliydi. Roketler uçaklara yüklendi. İzmir Körfezi'ndeki küçük bir adacığa emnivet tedbirleri alınarak, 220 lt.’lik hedef bidonları konuldu. Uçaklar havalandı. Uçaklar yarım saat sonra geri döndü ve bütün roketler atılmıştı. Teknik ekip olarak çok sevindik. Zorlu bir işi sekiz saat gibi kısa bir sürede, özveriyle başarmanın haklı gururunu yaşadık. İnişten sonra hemen pilotların etrafını sardık. Bütün personel sevinç içindeydi. Pilotlar roketlerin başarıyla atıldığını ancak değil bidonları vurmak, adaya dâhi isabet ettiremediklerini söyleyince moralimiz son derece bozuldu.



Bu moral bozukluğundan sonra nasıl başardınız?
Hemen Gaziemir Üs Bkm. Hangarı’nın ikmal hangarına bakan tarafında uçakları teker teker jak'a alıp teraziledikten sonra, karşıki hangarın bize bakan tarafına büyük bir hedef panosu astık.

Bir uçak neden ve nasıl jaka alınır?
Uçakta iniş takımı ve hidrolik sistem arızaları veya bakım işlemlerinin yapılabilmesi için uçağın jaklar üzerinde yükseltilmesi gerekir. Çünkü bu sistemlere yerde müdahale mümkün değildir. Personelin rahat çalışabilmesi için uçağı jaka almak gerekir. Uçağın jaka alınması işlemi; uçağın iniş takımlarının yer ile olan bağlantısının kesilmesiyle gerçekleştirilir.

Sonrasında neler yaşandı?
Silahçı arkadaşlarımız pilotlarla koordineli çalışarak nişangahları ayarladı. Türk keskin zekâ ve tecrübesini konuşturarak, pilotun oturuş durumuna göre, hedefin ortasına gelen noktaya nişangâh noktasını manuel kaydırarak çakıştırıp dermograf kalemiyle markaladık. Uçakların nişahgâh senkronizasyonları saat 14.00 gibi bitti. Uçaklar tekrar yüklenerek kalktılar. İndiklerinde pilotlarımızın yüzü gülüyordu. Çünkü adadaki bidonları paramparça yapmışlardı. Daha sonraki çıkışlarda adaya bidon dayandıramaz olmuştuk.



Kısıtlı olanaklarla kısa zamanda başarılı sonuç alamayı neye bağlıyorsunuz?
Bu olay, Türk milletine ne kadar ambargo uygulanırsa uygulansın zora gelindiğinde kendi yağıyla nasıl kavrulacağına ve yaratıcı zekâsını nasıl harekete geçireceğine güzel bir örneğidir. Bu girişim, cesaret ve zeka; vatan ve bayrak aşkıyla atalarımızdan miras kalan genlerde ve kanımızda mevcuttur. Kurtuluş Savaşımızda, top namlularına uymayan mermi kovanları, torna edilerek kullanıldı. Kurtuluş Savaşımız, bu örnek gibi gibi nice yaratıcı olaylarla doludur. Ancak Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi „Yurtta Sulh. Cihanda Sulh.“ Savaş, ülke savunması dışında cinayettir.

Tahrip edilen uçağı 3 ayda onardılar


YILMAZ Çayırezmez'in yaptığı gönüllü hizmetler de var. Bu hizmetlerden biri de, tahrip edilen bir uçağı onarması. Çayırezmez, bu onarımı şöyle anlatıyor: „Türk Hava Kurumu’nun İzmir Delta Havacılık Kulübü’ne teslim edilen L 18 tipi pervaneli 2 kişilik uçak, Manisa Havaalanı’nda kimliği bilinmeyen kişilerce tahrip edilmişti. Delta Havacılık yetkililerince, İzmir Karşıyaka Örnekköye getirilen uçağın, Hava Pilot Albayı Ersoy Akdemir ile kritiğini yaptık.

ALDIĞIMIZ SONUÇ GURURLANDIRDI


Uçağın gövde, motor, uçuş kumandası, frenlerini, motorunu, göstergelerini kısacası tüm sistemlerini tamir ettik. Kalite kontrolünü, testlerini yaptık. Tırla Selçuk Havalimanı’na götürülen uçağın orada da kanatları takıldı. Uçağı faal duruma getirdik. Bütün bu yaptığımız çalışmalar ve harcadığımız emekler karşılığında tek bir kuruş almadığımız gibi zaman zaman kendi harcamalarımız da oldu. Çünkü tek amacımız; gençlere havacılığı sevdirmekti. Üç ay gibi bir sürede yaptığımız çalışma sonunda elde ettiğimiz neticenin hazzı ve gururunu hiçbir şeyle kıyaslamamız mümkün değil.“


Hava Kuvvetleri'ne kazandırılan 5 uçaktan ilki


Yılmaz Çayırezmez, kazandırdığı genç pilotların eğitim uçuşlarını sağlayan uçakların nasıl çoğaltıldığına dair, 1963 Aralık ayında T-37 C, uçak fabrikasından İzmir Çiğli 2. Ana Jet Eğitim Üssü’ne, ahşap konteyner içinde getirildi. Uçuş ve tecrübesini yaptık. Türk Hava Kurumu’ndakilere kazandırılan 5 uçaktan ilkiydi. Ardından 45 uçağın montajını ve diğer işlemlerini yaptık. Uçak sayısı 50’ye çıktı“ diyor

Anılarda modern havacılığa yolculuk


Hava Kuvvetleri'nde çalışanların anıları, iki ciltlik bir kitaba dönüştürüldü. Yılmaz Çayırezmez'in anıları da bu kitapta yer aldı. Çayırezmez, kitabın nasıl ve hangi hedeflerle basıldığına dair şunları söyledi: „Zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgenaral Sayın Aydoğan Bababoğlu'nun direktifleri doğrultusunda eskilerini tamamlayan yeni bir Unutulmayan Anılar kitabı hazırlanması kararı alındı. Bu vesile ile Hava Kuvvetleri Komutanlığ’nın hangi koşullarda bugünkü modern ve çağdaş havacılık seviyesine geldiği gözler önüne serilecekti. Bunun yanında personele ibret verecek, onlara ışık tutacak, yeni nesillere ders olacak nitelikteki anıların aktarılması hedeflenmişti.

ÇOK SAYIDA HATIRA


Şüphesiz ki Hava Kuvvetleri mensubu olup da, meslek hayatı boyunca başından sayısız olaylar geçmemiş bir personele rastlamak mümkün değildir. Bunların içerisinde kıssadan hisse, mesleki deneyime dayalı olaylar ve fıkra niteliğinde hoşça yâd edilen sayısız anılar mevcuttur. Ben de öncelikle mesleki Kıbrıs Harekâtı’nda, yokluklar içinde her rütbedeki şerefli Türk Silâhlı Kuvvetleri mensuplarının neler yapabileceğinin göstergesi olan birkaç anım ile yine görevde bulunduğum dönemlerde yarı fıkrayı andıran bir iki hatıramı genç silâh arkadaşlarımla paylaşmak istedim.