Röportaj/ Sinan KESKİN

Beslenme ve diyet konusunda her uzman kendi açısından bir takım uyarılarda bulunuyor. Birinin 'doğru' dediğine öteki 'yanlış' diyebiliyor. Cemal Süreya'nın da dediği gibi biz yıllardır kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olduğu düşünürken ve bir çok uzman kahvaltıyı günün en önemli öğünü olarak tanımlarken Dr. Mehmet Öz, kavaltının en gereksiz öğün olduğunu hatta yasaklanması gerektiğini iddia edebiliyor. Sabah programları her gün yeni yeni diyetlerle kadınları ekran başına kilitliyor. Peki nedir bu işin doğrusu?

“Her insanın beslenmesi parmak izi gibi kişiye özeldir” diye Uzman Diyetisyen Ceren Batmaz ile doğru beslenmenin püf noktalarını, sağlıklı kili vermenin ve bu kiloyu korumanın inceliklerini, yiyerek zayıflamanın mümkün olup olmadığını ve 2020 yılının beslenme trendlerini konuştuk.

Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?

1986 yılında İzmir’de doğdum. İlk ve orta öğrenimimi bu güzel şehirde tamamladım. 2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden mezun oldum. Eğitimimin üçüncü yılında Avrupa Birliği’nin desteklediği değişim programı ile Finlandiya Tampere’de Pirkanmaa Polytechnic Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde eğitim aldım. Bu eğitimim süresinde yetişkin ve çocuk hastalıklarının beslenme tedavisi, uluslararası mutfak, beslenme biyokimyası alanlarında çalışmalar yürüttüm. Üniversite eğitimim süresince Hacettepe Üniversitesi Yetişkin Hastanesi, İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin farklı kliniklerinde staj programlarımı tamamladım. 7 yıl iş hayatındaki tecrübemden sonra Acıbadem Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde yüksek lisans programını başarıyla tamamladım. Mesleğimin ilk 10 yılında uluslararası kurumsal firmaların hem ar-ge hem de iletişim departmanlarında Türkiye ve bölgesel beslenme ve sağlık müdürlüğü görevlerini yürüttüm.

Oğlumun dünyaya gelmesiyle birlikte tekrar eve (İzmir’e) dönme kararı aldık ve 2018 Ağustos’ta “Yeni Hayat” anlamına gelen Viva Nova Beslenme ve Diyet Danışmanlığımı kurdum. Bu kapsamda hem bireysel hem de kurumsal/marka beslenme iletişim danışmanlığı vermekteyim. Bugüne kadar mesleki anlamda birçok bilimsel kongreye konuşmacı veya katılımcı olarak katıldım. Türkiye Diyetisyenler Derneği ve Türk Kardiyoloji Derneği’nin üyesiyim. Evliyim ve enerjimi yüksek tutan ve hayata pozitif bakmamı sağlayan 2,5 yaşında bir oğlum var.

Yiyerek zayıflamak bir şehir efsanesi mi? Gerçekten yiyerek zayıflamamız mümkün mü?

Bir çok kişi zayıflama sürecinde aç kalacağını düşünür. Oysa ki yiyerek zayıflamak mümkündür. Hatta uzun süre düşük kalorili diyetlerin uygulanması veya sıklıkla sağlıksız kilo verilmesi ve tekrar kilo alımı (yoyo sendromu) bazal metabolizmayı yavaşlatır ve kilo vermeyi zorlaştırır.

Hayatın her alanında olduğu gibi beslenmenin de temelinde bazı kurallar yatıyor. Bu kurallar beslenmenin anayasası gibi..

Yeterlilik: İhtiyacınız doğrultusunda beslenmek

Çeşitlilik: İhtiyacınız olan besin öğelerini farklı kaynaklardan karşılamak

Denge: Beslenme düzeni içinde besin grupları ve besin öğeleri (protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineraller) alımı dengesine dikkat etmek

Beslenmenizi bu üç kural çerçevesinde doğru düzenlediğinizde vücudunuzun sağlıklı kilosuna ulaşması da kolaylaşıyor. Yeme farkındalığınızı arttırarak, porsiyon kontrolünüzü sağlayarak yasaksız bir beslenme düzeniyle çeşitli besinleri tüketerek zayıflamak da mümkün. Fakat burada önemli olan bu zayıflama programının ve sonrasında kilo koruma programının bir beslenme uzmanı tarafından size özel hazırlanmış, sürdürülebilir bir program olmasıdır.

Diyet konusunda hemen her uzmanın farklı görüşleri mevcut. Neyi, ne zaman yiyeceğimizi şaşırıyoruz. Bu işin doğrusu nedir?

Sağlıklı beslenmenin temelinde bilimsel çalışmalar doğrultusunda belirlenen temel kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar doğrultusunda da ulusal ve uluslararası beslenme rehberleri oluşturulur.

Bu rehberlerde süt ürünleri grubu, et, balık, kurubaklagil ve yağlı tohumlar grubu, meyve, sebze grubu ve tahıllar grubundan besinlerin gereksinimlerimiz doğrultusunda her gün yeterli ve dengeli şekilde tüketim önerileri sunulmaktadır. Ayrıca genel olarak beslenmede doymuş yağın, trans yağın, tuzun, şekerin azaltılması, vitamin ve minerallerin yeterli alımı (kanda eksiklik varsa hekimin önerisiyle takviye alımı), sebze, meyve, lif ve Omega 3’ten zengin besinlerin tüketiminin arttırılması ve fiziksel aktivitenin arttırılması (haftada en az 150 dk orta şiddette egzersiz) temel sağlıklı beslenme önerileri içindedir. Fakat hangi besinin, ne zaman, nasıl tüketileceği bireysel olarak değerlendirilerek belirlenmesi gereken bir konu.

Sağlıklı beslenme ve diyette 2020’nin trendleri neler olacak?

Beslenme bilimi sürekli gelişen ve yeni araştırmaların olduğu bir alan. Yeni araştırmalar, toplumsal ve çevresel gereksinimler beslenmeye de yön veriyor. Dünyada beslenme akımlarının gün geçtikçe artması ile birlikte yeni trendler ortaya çıkıyor. 2020 yılının önemli iki teması “sürdürülebilirlik” ve “farkındalık” olarak karşımıza çıkıyor. Bu yıl sürdürülebilir beslenmeyi daha çok konuşup, beslenmede farkındalığın önemini daha çok vurgulayacağız.

Gezegen dostu beslenme ön plana çıkacak. “Rejeneratif tarım” uygulaması yani toprağa (ve genel olarak çevreye) zarar vermekten ziyade fayda sağlayan tarım uygulamaları daha da yaygınlaşacak

Glutensiz beslenme akımı ile birlikte farklı yeni unlarla tanışacağız. Karnabahar, muz, hindistancevizi, yer bademi (tigernuts) gibi besinlerin unları raflarda yerini alacak.

Moringa, demirhindi gibi “süper” faydalı bileşenler diğer besinlerin içerisinde kullanılmaya başlayacak.

Hızlanan yaşam tarzına bağlı olarak sağlıklı, tek öğünlük atıştırmalık seçeneklere ilgi artacak.

Nohut ezmesi, fıstık ezmesi, badem ezmesi gibi sürülebilir kahvaltılık ürünleri göreceğiz.

Hem sağlıklı hem de gezegen dostu bitkisel ve et karışımı ürünlerle (mantar ve et karışımı burgerler gibi) karşılaşacağız.

Klasik kokteyl ve içeceklerin tatları korunarak oluşturulan yeni alkolsüz içeceklerin popülerliği artacak.

Şeker, bal ve stevia yerine nar, Hindistan cevizi veya hurmadan elde edilen şuruplar/şekerler yaygınlaşacak.

“Her türlü diyeti yaptım ama kilo veremiyorum” ya da “verdiğim kiloları hemen geri alıyorum” diyen danışanlarınıza ne öneriyorsunuz?

Çeşitli programlar denemiş fakat kilo veremeyen danışanlarıma ilk önerim aile hekimleriyle görüşmeleri ve kapsamlı bir kan tetkiki yaptırmaları oluyor. Çünkü direnen kiloların arkasında farklı sebepler olabilir. Tiroid bezinin yetersiz çalışması (hipotiroid), demir veya D vitamini eksikliği, insülin direnci, polikistik over sendromu gibi durumlar kilo vermeyi yavaşlatabilir ve kişinin kilo verme sürecinde zorlanmasına neden olabilir. Verilen kiloları hızla geri alan danışanlarıma da yine ilk önerim kan tetkiklerinin değerlendirilmesi ve sonrasında sağlıklı beslenme değişikliklerini yaşamının bir parçası haline getirerek sürdürülebilir kılmak oluyor. Tabii ki bu süreçte düzenli egzersiz yapmak da verilen kilonun ve metabolizma hızının korunmasında büyük etkiye sahiptir.

Gerçekten 3 beyazdan uzak mı durmamız gerekiyor?

3 beyaz yani beyaz un, şeker ve tuz…Gelin birlikte 3 beyazın tüketimi konusunda ulusal ve uluslararası sağlık otoritelerinin ne önerdiğine bakalım. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı Türkiye Beslenme Rehberi’nde (TÜBER 2015) beyaz un gibi rafine edilmiş tahılların tam tahıllara kıyasla besin değerlerinin (vitamin, mineral, lif vb) daha düşük olduğu ve glisemik indeksinin (kan şekerini yükseltme etkisi) daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Beyaz undan elde edilen besinlerin kan şekeri üzerinde hızlı artış sağlamasına bağlı olarak kilo artışına neden olmasından dolayı tüketiminin sınırlandırılması önerilmektedir. Türkiye Beslenme Rehberi’nde kişilerin gereksinimine göre değişmekle birlikte günde 3-7 porsiyon tahıl ürünleri tüketimi önerilmektedir ve bu miktarın en az yarısının tam tahıllı (rafine edilmemiş) olması önerilmektedir.

Şekerin tatlı tadına rağmen fazla tüketimiyle ağzımızın tadını kaçırabilecek bir besin grubu.. Dünya Sağlık Örgütü’nün şeker tüketimi için önerisi günlük toplam enerji alımının en fazla %10’u kadar olması yönünde. Ayrıca, şeker tüketiminin toplam enerjinin %5’ine düşürülmesinin de ek sağlık yararlarının olduğunu belirtmektedir. Peki bu öneriler ne miktarlara denk geliyor? Günlük enerji gereksinimi 2000 kcal olan bir bireyin günlük enerjisinin %5’ine denk gelen şeker miktarı 25 g.dır ve bu miktar da 5 silme tatlı kaşığı şekere karşılık gelmektedir.

Tuzun fazla tüketimi hipertansiyon ve kalp damar hastalıklarına neden olmaktadır. Ülkemizde kişi başı günlük tuz tüketimi 15 gramdır. Oysa ki, Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye Beslenme Rehberi’nde günlük en fazla 5 g (1 silme tatlı kaşığı) tuz tüketimi önerilmektedir. Tüketiminizin önerilerin 3 katı olmasından dolayı başta hipertansiyon olmak üzere kalp damar hastalıklarından korunmak için tuz tüketiminin azaltılması büyük önem taşıyor.

Sonuç olarak, aktif bir yaşam tarzının yanında 3 beyazı önerilen miktarlardan daha fazla tüketmediğiniz sürece sorun yok fakat unutmayın ki beyaz unlu besinler, şeker ve tuzun fazla tüketimi kronik hastalıklara (kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon) yakalanma riskinizi arttırmaktadır.

Beslenme parmak izi gibi kişiye özeldir

Sağlıklı beslenme farkındalığının artmasıyla birlikte beslenmenin özellikle son yıllarda çok popüler bir alan haline gelmesinden dolayı beslenme alanında uzman olmayan birçok kişi de bu konuda bilimsel alt yapısı olmayan bilgiler vermeye ve öneriler sunmaya ve toplumu/bireyleri yanlış yönlendirmeye başladı. Dolayısıyla beslenme konusunda bilgi kirliliği son yıllarda iyice arttı.

Unutmayın, beslenmenizin hem şimdiki hem de gelecekteki sağlığınız üzerinde direkt etkisi vardır. Her kişinin beslenmesi parmak izi gibi kişiye özeldir. Size uygun beslenme programınızın sağlık tetkiklerinizin ardından, yaşam tarzınız, yaşınız, cinsiyetiniz, alışkanlıklarınız, alerji/intolerans durumunuz, fiziksel aktivite düzeyiniz gibi birçok etken değerlendirilerek bir beslenme uzmanı/diyetisyen tarafından SİZE ÖZEL olarak hazırlanması çok önemlidir.