YAŞAR AKSOY

Doğumu 1903, İzmir.. Vefatı ise 1990 İstanbul... Tam adı Benal Nevzat İstar Arıman olup, 2. Abdülhamit döneminde sürgünde şehit edilmiş İzmirli gazeteci ve şair Tevfik Nevzat Bey’in kızıdır. İlk kadın milletvekillerindendir. Paris Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi (1921). Öğrenimini bitirip Türkiye’ye döndükten sonra Hilâl-i Ahmer (Kızılay) ve Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu) gibi yerlerde çalışarak toplumsal faaliyetlerde bulundu.

Ayrıca, Latin alfabesinin öğrenilmesi ve yaygınlaşabilmesi için çaba harcıyordu. Uzmanlık alanı belediyecilik, sosyoloji ve edebiyattı. Fransızca ve Rumca biliyordu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Vilayet Heyeti üyeliği yapan Arıman, İzmir´de CHP’de görev almasıyla, kadınların partilere girmediği o yıllarda bu anlamda öncülük etti. İzmir Belediye Meclisi üyeliği de yaptı. V., VI.,VII. ve VIII. dönemlerde İzmir Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de görev yaptı.

İlk kadın milletvekilleri

Kadınların ilk kez oy kullandığı TBMM, 5. Dönem seçimleri 8 Şubat 1935’te yapıldı ve on yedi kadın milletvekili ilk kez Meclise girmişti ve işte o kadınlardan biri de Benal Nevzat Arıman’dı. Ara seçimde bu sayı 18 oldu..

Seçilme hakkını kullanan ilk kadınlardan olan Benal Arıman, aynı zamanda 1935 yılında bileğinin hakkıyla kazanan ilk kadın milletvekillerindendir. On altı yıl süreyle milletvekili olarak görev yapan Benal Arıman, hamileliği döneminde yıllık izinlerini kullanıp gizlice doğum yapmış ve hamileliği esnasında da TBMM´de bulunmamayı uygun görmüştü.

Beş perdelik Kara Osman adlı bir oyun da yazmış olan Benal Nevzat Arıman’ın babası Tevfik Nevzat’a yazdığı mektuplar Türk Tarih Kurumu belgeliğinde bulunmaktadır.

Fotoğrafımızı kim çekecekti?

Hayal değil, gerçek!..

Ölümünden önce Benal Nevzat ile buluştum..

1989 yılının temmuz ayıydı.. Sabah gazetesinin Mecidiyeköy’deki binasında sabahtan beri, bana bir-iki saatini ayıracak İzmirli foto muhabiri arıyordum, bir türlü bulamıyordum. İzmir’den sabah otobüsüyle gelmiştim. Öğleden sonra ismi eski İzmir’de efsanelere karışmış Benal Nevzat ile randevum vardı. Koca gazetede yalnızca İzmirli muhabir kardeşlerimi yakından tanıdığım için onlardan rica etmiştim, ama hepsi bir mazeret uydurup tüymüşlerdi.

Ne yapacaktım?..

Fotoğraf çekmeden röportaj olur muydu?.. Benim Benal Nevzat ile yan yana geldiğimi belgeleyecek, ikimizi bir arada gösteren bir fotoğrafı, ikimizin dışında bir başkasının çekmesi gerekiyordu.

Kara kara düşünürken, hiç tanımadığım bir foto muhabiri yardımıma yetişti. Uzaktan sıkıntımı izlemiş ve öğleden sonra bana iki saatini ayırabileceğini söyledi, ne kadar kibar ve anlayışlı bir delikanlıydı, çenesinin ucunda top sakalı vardı ve bembeyaz aydınlık yüzü.. İsmi, Bengüç Özerdem idi..

Benal Nevzat ile buluşuyorum

O gün öğleden sonra Taksim’deki bir apartman katında, uzun yıllardır inzivada yaşayan, Türkiye’nin 1935’te seçilen ilk 17 kadın milletvekilinden şair ve büyük vatansever Benal Nevzat Hanımefendi ile buluştum.

1905 yılında Adana Hapishanesi’nde 2. Abdülhamit rejiminin katlettiği İzmirli vatan şairi Tevfik Nevzat’ın kızı, bizi soylu bir misafirperverlikte karşıladı ve muazzam kütüphanenin önünde sorularımı yanıtladı.

Babası öldürüldüğü yıl beş yaşında olan Benal, diğer kardeşleri Menije, Mutahhara ve anneleri Cemile Hanım ile toplum içinde yapayalnız kalmışlar, babalarının avukat yazıhanesine devletin el koyması ile büyük bir geçim zorluğuna düşmüşlerdi.

Milletvekilliğini bıraktığı 1950 yılının üzerinden 40 yıl geçmiş ama Benal Nevzat’ı kimse aramamıştı. Onunla konuşan tek gazeteci bendim. Benden başka İzmir’den gazeteci, edebiyatçı veya akademisyen, hiç kimse Benal Nevzat’ı arayıp sormamıştı, öylesine unutulmuştu bu büyük insan..

Atatürk okuttu

Benal Nevzat’ı bulup, onunla konuştuğum zaman 88 yaşındaydı..

İzmir’in kurtulduğu yıl olan 1922’de Gazi Mustafa Kemal kendisini arayıp bulmuştu ve hemen Fransa’ya Sorbonne Üniversitesi’ne edebiyat öğrenimine göndermişti. Benal, dört yıl sonra İzmir’e döner dönmez sivil toplum önderi olarak halkın en önünde devrim örgütlenmesi çalışmalarını yürütmüştü.

1930’de Belediye Meclisi’ne seçilen ilk kadın üye idi. Hilal-i Ahmer (Kızılay) ve Veremle Savaş Derneği’nde yöneticilik yaptı. Sonra da bizzat Atatürk tarafından 1935 yılında 16 bayan arkadaşı ile milletvekili seçildi. Anlatırken, zaman zaman gözleri yaşarıyor ve rahmetli babasını anarak, “Babamın intikamı, hürriyet ve güzellik dolu bir Türkiye’nin yaratılmasıydı” diyordu.

Bizim de gözlerimiz dolmuştu. Hele milletvekiliyken evlendiği eşi Neşet Arıman’dan hamile kaldığını, oturumlardan geri kalmamak için geniş elbiseler giyerek bunu gizlediğini, gizlice kızı İştar’ı doğurduğunu ve hemen ardından meclise girdiğinde, tüm milletvekillerinin ayakta kendisini alkışladığını anlatırken, boynuna sarılıp öpmemek için kendimizi zor tuttuk..

Bengüç, ikimizin fotoğraflarını çekti..

Benal Hanım, 1935-50 arası tam 16 yıl parlamentoda yaptıklarını özetledi, vatan ve devrim heyecanını hala yaşıyordu.. Bana özel arşivinden babası Tevfik Nevzat’ın özel fotoğraflarını ve mektuplarını armağan etti.

Buluştuğumuzda 5 adet teyp kasetini bitirmiştik, yani anılar içinde Sultan Abdülhamit’ten cumhuriyet devrimlerine kadar su gibi konuşmuştuk. Bu konuşmanın tüm teyp çözümünü bir kitap olarak tarihimize armağan etmek için şu anda çalışmaktayım. Ancak Atatürk hakkındaki şu sözlerini şimdi kayda geçirelim:

“.. Halaskar Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri el muzaffer daima.. İzmir’i kurtardıktan hemen sonra annemi ve biz üç kardeşi arattı buldurdu, huzuruna çağırdı. Heyecanla gittik. Sizler vatan şairi Namık Kemal’in takipçisi Tevfik Bey’in ailesi olarak bundan böyle benim, daha doğrusu TBMM Hükümetinin koruması altında olacaksınız. Ne derdiniz varsa söyleyin, en büyük evladınız Benal’i ben okutacağım, onu babasının izinde bir şair ve bir vatan hizmetkarı olarak yetişmesini sağlayacağım..”

Bu sözlerden sonra devlet bize sahip çıktı ve beni Fransa’ya öğrenime gönderdi. Gazi Paşa’ya ne kadar rahmet dilesem azdır..”

Edebiyatın Kalesi

Benal Nevzat’ın kulağıma küpe olan şu cümlesiydi: “Bir zamanlar İzmir, edebiyatın kalesiydi!..”

İçinde babasının da bulunduğu İzmirli hürriyetçi edebiyatçıları kastediyordu. Osmanlı’nın son döneminde, İzmir’de edebiyatçı mücahitler ortaya çıkmış, seslerini yükseltmiş, mücadele etmiş ve sonunda ağır bedeller ödemişlerdi.

Şair Uşşakizade Süleyman Tevfik, şair Tevfik Nevzat, Şair Eşref, Uşşakizade Halid Ziya, şair Tokadizade Şekip, dilde sadeleşme hareketinin öncüsü Türkçü Necip (Şinasi’nin izinde giden büyük İzmirli dil bilgini ve yazar), şair Mehmet Nuri Efendi başta olmak üzere nice şair, edebiyatçı ve yazar, İzmir kaldırımlarında vatan ve halk uğruna kalemlerini kılıç gibi kullanmışlardı.

Hayatları Sultan’ın emirleri doğrultusunda sürgünlerde, hapishanelerde geçen, nicesi intihar eden bu insanlar, Osmanlı’ya hürriyet, demokrasi ve eşitlik getirmek için kendilerini feda etmişlerdi. Şair Eşref, kendisinin de içinde bulunduğu o edebiyatçı aydınlar kuşağını ne güzel anlatmıştır bir dizesinde:

“Eşrefa.. Hürriyet uğrunda feda olsak n’ola?”..

Benal Nevzat, konuşmamızdan iki yıl sonra vefat etti. Işıklar içinde uyusun. Alsancak’taki Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’ndeki 7. kattaki Benal Nevzat Gösteri Salonu’na ne zaman gitsem, işte bunları düşünürüm.. İyi ki, bu isim oraya verilmiş. Benal Hanım’ın ruhu şad olmuştur.

Benal Nevzat’ı büyük bir İzmir aşığı olarak tanıdım. Sonsuz hatıralarını ve fotoğraf albümlerini karıştırırken, hep İzmir’le ilgili anılarını dökmüştü önüme.. İyi ki onu tanımışım. Zaten günümüz İzmir’inden onu tanıyan ve bulan bir tek ben çıktım.

Benal Nevzat ile buluştuğumda tüm odaları kaplayan muazzam kütüphanesine hayran olmuştum. Kütüphane üstünde duvardaki ortadaki resim, babası şehit şair Tevfik Nevzat’a aitti.