Röportaj/ Özde KOCA

Kentte çoksesli müziği sevdirmek için 2012 yılında yola çıkmış olan A Capella Gramofon, 27 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında Makedonya’nın Ohrid kentinde düzenlenecek olan Korolar Festivali’nde özel bir seçkiyle yarışacak. “Ben elimi kaldırdığımda karşımda müzik yapacak birileri yoksa benim bir önemim yok. Onların karşısında eseri yönetecek biri yoksa o grubun bir anlamı yok. Sahnede farklı yerlerde duruyor olabilir. Ama aslında aynı gemideyiz” diyen koro şefi Türker Barmanbek, A Capella Gramofon’un hikayesini ve Ohrid’teki festival için süren sponsor arayışlarını İZSANAT’a anlattı.

A Capella Gramofon nasıl kuruldu?

Benim aklımda en baştan beri koro fikri vardı. Müzik eğitimine 6 yaşındayken çocuk korosuyla başladım. Güzel sanatlar lisesine girmeden önce de, okurken de hep kafamda koro şefliği yapmak vardı. Üniversitedeyken şeflik bölümünü okudum. 2007’de bir sanat merkezi açtım. 2012’de de ‘Hadi başlayalım’ dedim. Ve İzmir her ne kadar güzel bir şehir olsa da bu konuda çok kısır. İzmir’de üniversitelerin veya güzel sanatlar liselerinin müzik bölümlerinin dışında çoksesli koro yok. 7 kişiyle başladık. Başta sanat merkezinde eğitim alan kişilerden bir koro kurduk.

Koristler daha öncesinde çoksesli müzikle ilgileniyorlar mıydı?

Çoksesli müzikle ilgili hiçbir fikri olmayan insanlardı korodakiler. Bir gruba ezgiyi, melodiyi öğretiyorsun. Diğer gruba başka bir şey öğretiyorsun. Toplu olarak ilk kez söylediklerinde koristlerin hepsi şaşkındı. “Biz başka bir şey söylüyoruz. Onlar başka şey söylüyor. Ama birlikte ortaya uyumlu bir şey çıkıyorlar” dediler. Sonra git gide büyüdü. Bugüne geldiğimizde farklı şehirlerde düzenlenmiş yarışmalardan ödüllerimiz ve vermiş olduğumuz çok sayıda konser var.

Bugün koronun içinde hala ilk yıl yola çıktığın isimler var mı?

Yok. Çünkü her sene isimler değişiyor. Okumak için gelip bitirip gidenler oluyor. Ama konserlerimizden sonra farkındalık oluştukça talep de arttı. Aslında dönem dönem baştan başlıyormuşuz gibi oluyor. Ama bizi mutlu eden her sene üstüne koyarak devam etmek bizim için önemli. Şu anda 34 kişiyiz.

Kadronuzun sürekli değişmesine rağmen yakaladığınız başarıyı neye borçlusunuz?

Bu koronun bir ekolü var. Kişiler geçici ama kurumlar kalıcı. Berlin Filarmoni Orkestrası şu an dünyanın en iyi orkestralarından. Ama bundan 40 yıl önce de en iyisiydi. 40 yıldır aynı kişiler çalmıyor. Ama o kurumun bir ekolü var ve gelen bunu devam ettiriyor. Yarın ben gitsem başka bir şef gelse yine koro kültürünü sürdürecektir. Ben elimi kaldırdığımda karşımda müzik yapacak birileri yoksa benim bir önemim yok. Onların karşısında eseri yönetecek biri yoksa o grubun bir anlamı yok. Sahnede farklı yerlerde duruyor olabilir. Ama aslında yaptığımız tam anlamıyla bir ekip çalışması. Bu yüzden bugüne kadar başarılı olduk. Izmirli müzikseverleri 16 Nisan Perşembe günü Bornova nikah sarayındaki konserimize bekliyoruz.