Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en tartışmalı finansal enstrümanlarından biri olan Kur Korumalı Mevduat (KKM), ekonomi yönetiminin attığı kararlı adımlarla hızla erimeye devam ediyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) yayımladığı ve piyasaların yakından takip ettiği son haftalık bülten, KKM'deki çözülmenin ne denli hızlandığını bir kez daha gözler önüne serdi. 22 Ağustos ile biten haftada KKM bakiyeleri, bir önceki haftaya kıyasla 13 milyar 436,8 milyon liralık sert bir düşüş yaşayarak 427 milyar 125,9 milyon liraya geriledi. Bu rakam, KKM'nin zirve yaptığı dönemlerin oldukça uzağında bir seviyeye işaret ederken, sistemin toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 1,79 gibi rekor düşük bir seviyeye inmesini sağladı. Bu gelişme, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve ekonomi yönetiminin, Türk lirasını özendirme ve para politikasını sadeleştirme hedeflerine ne kadar yaklaştığının en somut göstergesi olarak yorumlanıyor. Ancak KKM'deki bu olumlu tabloya rağmen, aynı veriler bankacılık sektörünün kredi tarafında tehlikeli bir ısınmaya işaret ediyor. KKM'den çıkan milyarlarca liranın, tüketimi körükleyen ve enflasyonist baskıları artırma potansiyeli taşıyan kredi kanallarına aktığına dair endişeler giderek artıyor.

Petrol fiyatları jeopolitik gerilimlerle geriledi
Petrol fiyatları jeopolitik gerilimlerle geriledi
İçeriği Görüntüle

KKM'de frene basıldı, erime süreci hız kesmiyor

Ekonomi yönetiminin 2023 ortasından itibaren uygulamaya koyduğu rasyonel politikalara dönüş sürecinin merkezinde, KKM'nin kademeli olarak tasfiyesi yer alıyordu. Döviz kurundaki ani yükselişlere karşı bir kalkan olarak tasarlanan ancak zamanla Hazine ve Merkez Bankası üzerinde ciddi bir yük oluşturan bu enstrümandan çıkış için atılan adımlar, meyvelerini vermeye başladı. Merkez Bankası'nın KKM hesapları için bankalara getirdiği zorunlu karşılık oranlarını artırması, TL mevduata geçiş hedefleri koyması ve faiz politikasıyla standart TL mevduatı daha cazip hale getirmesi, KKM'nin cazibesini önemli ölçüde azalttı. BDDK'nın açıkladığı son veriler, bu stratejinin ne kadar başarılı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Sadece bir haftada yaşanan 13,4 milyar liralık düşüş, hem yurt içi yerleşiklerin hem de şirketlerin artık KKM'yi bir birikim aracı olarak görmekten uzaklaştığını ve alternatif yatırım araçlarına yöneldiğini gösteriyor. KKM'nin toplam mevduat içindeki payının yüzde 2'nin altına inmesi, sistemin ekonomi üzerindeki risk primini düşürmesi açısından olumlu bir gelişme olarak kabul ediliyor.

Madalyonun diğer yüzü: Kredi muslukları sonuna kadar açık

KKM'deki olumlu tabloya karşın, BDDK'nın aynı haftalık bülteninde yer alan kredi verileri, ekonomide yeni bir risk odağının oluştuğuna işaret ediyor. KKM'deki çözülmeyle eş zamanlı olarak, bankacılık sektörünün toplam kredi hacmi tam gaz büyümeye devam ediyor. Verilere göre, sektörün toplam kredi hacmi, 22 Ağustos haftasında yaklaşık 35,5 milyar liralık bir artışla 20 trilyon 326 milyar lirayı aştı. Bu artışın lokomotifi ise doğrudan hanehalkı tüketimini yansıtan bireysel krediler oldu. Tüketici kredileri, tek bir haftada 28,7 milyar lira gibi devasa bir artış göstererek toplamda 2 trilyon 475 milyar liraya ulaştı. Bu rakam, vatandaşların artan yaşam maliyetleri ve yüksek enflasyon karşısında borçlanarak harcama yapma eğiliminin ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Tüketici kredilerinin alt kırılımlarına bakıldığında ise asıl endişe verici tablo ortaya çıkıyor. Toplam tüketici kredilerinin 604,6 milyar lirasını konut, 53,6 milyar lirasını taşıt kredileri oluştururken, aslan payını 1 trilyon 816 milyar lirayla ihtiyaç kredileri alıyor. İhtiyaç kredilerindeki bu patlama, borcun yatırım veya büyük varlık alımından ziyade, günlük yaşamın finansmanı için kullanıldığına dair güçlü bir sinyal veriyor.

Kredi kartı borçlarında alarm zilleri çalıyor

Ekonomideki ısınmanın ve hanehalkı borçluluğundaki artışın en net görüldüğü alan ise kredi kartı harcamaları oldu. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları, bir haftalık süreçte yüzde 0,7'lik bir artışla 2 trilyon 374 milyar lira gibi rekor bir seviyeye tırmandı. Bu devasa borç stokunun detayları ise daha da endişe verici. Toplam kart borcunun sadece 849 milyar lirasını taksitli borçlar oluştururken, 1 trilyon 525 milyar liralık devasa bir kısım, tek çekim veya vadesi gelmiş taksitsiz borçlardan meydana geliyor. Taksitsiz borçların bu denli yüksek olması, vatandaşların kredi kartını bir ödeme aracı olarak değil, kısa vadeli ve yüksek maliyetli bir borçlanma enstrümanı olarak kullandığını gösteriyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde bireysel iflaslar ve takipteki alacak oranlarında ciddi bir artış yaşanma riskini de beraberinde getiriyor. Nitekim, BDDK verileri takipteki alacakların da bir önceki haftaya göre 3,6 milyar lira artarak 462 milyar liraya çıktığını gösteriyor. Bu, kredi patlamasının yavaş yavaş bilançolara risk olarak yansımaya başladığının ilk işareti olarak okunabilir.

Ekonomi yönetiminin zorlu denge arayışı

Ortaya çıkan bu tablo, ekonomi yönetimini oldukça zorlu bir denge oyunuyla karşı karşıya bırakıyor. Bir yanda, KKM'yi başarılı bir şekilde tasfiye ederek para politikasında kontrolü yeniden ele alma ve TL'ye olan güveni artırma hedefi var. Bu hedefe ulaşma yolunda önemli mesafe kat edildiği açıkça görülüyor. Ancak diğer yanda, KKM'den çıkan likiditenin ve yüksek enflasyonist ortamın tetiklediği kredi talebinin, ekonomiyi aşırı ısıtma ve enflasyonla mücadeleyi sekteye uğratma riski bulunuyor. Merkez Bankası ve BDDK, bir yandan KKM'den çıkışı teşvik ederken, diğer yandan kredi büyümesini kontrol altında tutmak için makro ihtiyati tedbirleri giderek daha fazla kullanmak zorunda kalabilir. Kredi kartı faiz oranları, kredi büyüme sınırları ve zorunlu karşılıklar gibi araçların önümüzdeki dönemde daha aktif bir şekilde devreye sokulması bekleniyor. Bankacılık sisteminin yasal öz kaynaklarının 87,5 milyar lira artarak 4,3 trilyon liraya ulaşması, sektörün olası şoklara karşı dayanıklılığını artırsa da, kontrolsüz kredi büyümesinin yaratacağı riskler göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Ekonomi yönetimi, KKM'den çıkış stratejisini, enflasyonla mücadele hedefine zarar vermeyecek ve finansal istikrarı koruyacak şekilde hassas bir kalibrasyonla yönetmek zorunda kalacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ