Özde Koca / Gökmen Küçüktaşdemir
Yaylalara, ormanlara, kıyı kasabalarına, göl kenarlarına, kısacası doğanın kendini cömertçe gösterdiği yerlere ulaşmayı seviyoruz ama en çok hangisi derseniz, tarihi mekanlar deriz. Geçmişte yaşamış insanların izleri arasında nefes almak, ruhani gücüne inanılan tapınaklarında dolaşmak, kutsal olduğu düşünülen topraklarında gezmek ve her adımda yeni bir şeyler öğrenmek çok güzel. Başlarına gelen olaylar, yıkılan şehirler, yeniden yapılanlar, hatalar ve doğrularla yüzleşmek doyurucu oluyor. Antik kentleri gezerken ruhumuzun gıdasını aldığını ve yeni bir yer daha keşfetmek için hazır olduğumuzu hissediyoruz. Bu gezimizde de gün ışığına çıkmak isteyen iki İyon kentinin, Kolophon ve Lebedos'la, liman yerleşimi Notion'un göz ardı edilmişliğine tanık olacağız. Ve tüm bu kentlerin ortasındaki kehanet merkezi olan Klaros Apollon Tapınağı'nı ziyaret edeceğiz.
Toprak altında
İşte geçtiğimiz hafta böyle bir ruh haliyle yola koyulduk. Biraz İyon kenti gezelim istedik. Hedef olarak iki tanesini belirledik ve bulunduğu bölgeyi gezmeyi de ihmal etmedik. İlk çağda, Anadolu’nun batı kıyılarına Yunanistan bölgesinden gelen Aiol ve Dorlar gibi yerleşen İyonlar, yaşadıkları bölgeye adlarını vermişler. İyonya, batıda Ege Denizi, doğuda Lidya ve güneyde Karya ile Dor şehir devletleriyle çevrelenmiş 12 kentten oluşuyor. Bizim ilk durağımız İzmir'in Menderes ilçesindeki Lebedos Antik Kenti oldu. Seferihisar yolundan Kuşadası'na doğru giderken Ürkmez'de İyon şehri Lebedos'un tabelasını görünce sahile doğru döndük. Biraz ileride karşımıza antik kent yerine; evlerin arasında kalmış, üzeri mandalina ağaçları ve otlarla kaplanmış, çevresi tel örgüyle kısmen çevrilebilmiş, önüne antik kenti anlatan bir tabelanın konduğu yaklaşık 2 dönümlük bir bahçe çıktı. Bahçenin hemen bitişiğindeki yazlıkların sahipleri antik kent manzarasıyla başbaşalar. Aklımıza ilk gelenler, "Bu evler buraya nasıl yapıldı? Buna kim izin verdi? Bu evlerin temeli atılırken çıkan tarihi eserlere ne oldu? Menderes ya da Büyükşehir Belediyesi burası için bir şey düşünmedi mi?" oldu. (Gerçi bu ve benzer soruları, Klaros hariç yol boyunca her gittiğimiz yer için sorduk.)
Bugün Kısık adı ile bilinen yarımada üzerindeki Lebedos, M.Ö. 7'nci yüzyılda kurulmuş. Efes’ten zorla getirilen kişilerin yerleştirildiği Lebedos, diğer İyonya kentleri kadar etkin bir kent olamamış, sanatçı ve bilim insanı yetiştirememiş. Bugün Ürkmez'de bir sanatçı ya da bilim insanı yetişti mi açıkçası onu da bilmiyoruz... Birçok İyonya kentine kıyasla adı çok daha az bilinen Lebedos’tan bugüne Helenistik duvarların, Gymnasium’un, tapınak terasının ve bazı konutların kalıntılarının kaldığı söyleniyor ama biz bunları göremedik.
Tabelası bile yok
Dikenli telle çevrilmiş bahçeden bakıp Kolophon Antik Kenti'ne doğru gittik. Orada da durum çok farklı değildi. Kolophon, Değirmendere ve Çamönü köyleri arasında yer alıyor. Değirmendere tatlı bir yer ama antik kent burada da kimsenin umurunda değil anlaşılan. Yön tabelası yok, antik kenti anlatan tabela parçalanmış. Arabanızla gidecekseniz buraya, aracı aşağıda bırakıp tepeye doğru yürümek zorundasınız. Görebileceğiniz çok fazla bir şey yok ama yine de orada olmak güzeldi. Neden burada kazı ve düzenleme çalışmaları yapılmıyordu?
Antik Smyrna (Modern İzmir) kentini güneye Notion ve Ephesos’a bağlayan en kısa güzergâh Kolophon üzerinden geçiyor. Kolophon verimli ovaya egemen, su kaynakları açısından zengin. Kuzeyde Değirmendere Çayı, güneyde Çamönü Çayı ile sınırlandırılmış. Antik kentin ortasından ise Kabaklı Dere Çayı ve Kuru Çay akıyor. Bu kadar su olunca modern dönem insanları bir baraj yapmakta sakınca görmeyip 2 km kuzeyde Tahtalı Barajı’nı kurmuşlar. Barajın yanında yükselen Bakla Tepe’de Kalkolitik ve Tunç Çağ’a ait kalıntılar var. 1922 yılındaki kazılar sırasında açığa çıkarılan mezar buluntuları, şehrin Geç Tunç Çağı’nda (yaklaşık M.Ö. 1500-1150) yaşam alanı olarak kullanıldığını gösteriyor. Bahsi geçen kazılarda Geometrik Çağ’a ait tümülüs mezarları, 2000 yılında yapılan İzmir Müzesi’nin kazısında da geometrik seramik ortaya çıkmış. İyonyalılar bu bölgeye geldiklerinde (muhtemelen M.Ö. 9. veya 8. yy’da) kurdukları kente Kolophon adını vermişler.
Turumuzdaki ikinci İyon kentinin merkezinden ayrılmadan önce çevrede biraz dolaştık. Kentin M.Ö. 7. yy’da, Ephesos ve Smyrna kentleri gibi Lydia krallarının hâkimiyetine girdiği biliniyor. M.Ö. 546 yılından sonra diğer Batı Anadolu kentlerinde olduğu gibi Persler Kolophon’u da zapt etmişler. Bu kent için olumsuz bir durum yaratmamış. Tam aksine yeni zengin bir ticaret döneminin başlangıcı olmuş. O kadar büyük gelişme göstermişler ki Kolophon sikke bastırmaya başlamış.
Asya'nın büyüleyici kıyısı
Sikkelerin verdiği bilgilere göre Kolophon M.Ö. 4. yy.’da büyük ve görkemli bir kent. Kentin savunma sistemini oluşturan surlar, M.Ö. 4. yy’a tarihlendirilmekte ve doğal kaya oluşumlarından da faydalanarak kenti çevreleyen tepeler üzerinde aralıklarla takip edilebiliyor. Kentin güneybatısında yer alan ve Akropolis Tepesi olarak adlandırılan alan, kentin mimari yapılaşma açısından en zengini. Tepenin kuzeydoğusunda yer alan teras şeklinde bir düzlük üzerinde, iki galeri ile kentin agorası var. Yine aynı tepe üzerinde taşlarla döşenmiş yolların kenarında çok sayıda konut alanı bulunuyor.
At yetiştirme çiftlikleri ile meşhur olan Kolophon, hala çeşitli sanayilerde kullanılan “kolophonium” reçinesi ihracatı ile ünlü olmakla birlikte, ünlü felsefeci Ksenophanes, şair Mimnermos ve ressam Apelles gibi önemli kişileri de yetiştirmiş.
Ozan Mimnermos'un bir şiirinde kentten "Asya'nın büyüleyici kıyısı" üzerinde bulunan "sevimli Kolophon" olarak bahseder. Mimnermos aynı zamanda kentin Neleus'un öncülüğündeki Pyloslu göçmenler tarafından kurulduğunu belirtiyor. Kolophonlular, topraklarının verimliliği ve denizcilikteki ustalıkları nedeniyle çok varlıklıydılar. Kentlilerin zenginliği, rahat yaşam biçimini aşırı lükse dönüştürmüş. Zaman zaman lüks giysili ve misk kokusu sürünmüş olan binden fazla erkek agorada gezinirmiş. Antik yazarların düşüncesine göre lüks yaşam, Kolophon'un gücünü yitirmesine neden olmuş. Buna karşın, Kolophonlular, eskiden M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda savaşçı olarak ve özellikle binici olarak ünlüymüş.
Kent, 6. yüzyılın ikinci yarısında Pers yönetimi altına girdiği zaman önemini kaybetmiş. Onun yerine Notion'daki kıyı yerleşmesi, yani "güneydeki kent" gelişmeye başlamış. Biz de Kolophon'da göremediğimiz antik kenti hayal ettikten sonra önce kentin kehanet merkezi Klaros'a, oradan da Notion'a geçtik.
Kahinler gelecekten haber veriyorlardı
Apollon Klaros Bilicilik Merkezi, 12 İyon kentinden biri olan Kolophon'a ait bir kehanet merkeziydi. Geçmişte insanlar buraya hayatlarının akışını öğrenmeye geliyor, dilekler diliyorlarmış. 'Sudan haber aldıklarını söyleyen kahinler, burasını su kenarı olduğu için seçmişler' diyor kitaplar ama ben akıllı adamlarmış, susuz yaşanmaz diyorum... Zaten bir dolu da adak geliyor. Onların yıkanması falan... Neyse... Klaros, mandalina ağaçlarının arasında kısmen de olsa ayakta kalmış yerlerden biri. Bu yüzden mi bilmiyorum diğer 3 yerleşim alanına göre çok daha iyi korunmuş ve yatırım yapılmış. Mesela onlarca antik kent gezdim ama tuvaletleri bu kadar güzel olanını görmedim. Keşke hepsi böyle olsa. Yine de bölge istediği rağbeti görmemiş. Oysa orayı tanıtmak için yapılacak o kadar çok şey var ki...
Kazı başkanı kim bilmiyorum ama tripotla içeride çekim yapılmasını izin vermiyormuş. Bu da bir başka dikkatimizi çeken şeydi. Karara bir anlam veremedim... Tripot kullanılmadığı için aslında alana daha çok zarar verildiğine kendimiz şahit olduk. Ayrıca antik kentlerle ilgili bu iki yüzlü tavrı anlamakta zorlanıyorum. Notion'a gittiğimizde tarihi çömlek parçalarının yerden adeta fışkırdığını gördük. Orada ne bir güvenlik var, ne bir koruma duvarı ne de başka bir şey... Notion, Ahmetbeyli'de denizi ve arkasındaki ovayı tepeden gören harika bir yer. 12 İyon kenti diye bir destinasyon yapılamaz mı mesela? Bu yapılar biraz daha ortaya çıkarılamaz mı?
Notion ve Kolophon arasına kurulan Klaros, İzmir merkeze 50 km uzaklıkta. Giriş ücretsiz. Otoparkın yanında mulaj heykel sergisi var. Mulaj, kazı alanında bulunan heykel veya yapı elemanlarının kalıbı alınarak yapılan birebir taklitlerine deniyor. Heykel parkında ayrıca Klaros Apollon Tapınağı'nın maketi de bulunuyor. Güzel düzenlenmiş..
Apollon Tapınağı'nın sellasında (kült heykelinin bulunduğu oda) büyük boyutlu Apollon heykeliyle birlikte Artemis ve Leto heykellerinin de ele geçirilmesi, burada Apollon'un yanı sıra kız kardeşi Artemis ve anneleri Leto için de bir kültün varlığına işaret ediyor. Aşağıya doğru indiğinizde Apollon Tapınağı'nda bir sunak görüyorsunuz. Tapınak ile sunak arasında kuzey-güney yönünde yerleştirilmiş 4 sıra halinde 100 adet hayvan bağlama bloğu bulunuyor. Üzerlerinde birer demir halkanın yer aldığı dikdörtgen formlu taş bloklar şimdiye dek bulunmuş olan tek örnek ve kurban törenleri için yapılan düzenlemelerle ilgili bilgi vermesi açısından büyük önem taşıyor. İnsanlar nesiller boyu dilekleri olsun diye adaklar adamış ve kurban kanı akıtmışlar. Sanırım burada biraz fazlaca... Gezerken ben de dilek diledik ama kurban vermek aklımızdan hiç geçmedi.
Notion: Yeni Kolophon
Kolophon'da Persler hüküm sürerken, Notion da bir süre için Atina tarafından yönetilmiş. Ünlü tarihçi Thukydides Notion'un Kolophonlulara ait olduğunu yazmış. Notion, yöre halkı tarafından “Kale” olarak adlandırılıyor. Büyük İskender Anadolu'yu Pers egemenliğinden kurtardığı zaman iki kent bağımsızlıklarını yeniden kazanmış. Buna rağmen Büyük İskender'in valisi Lysimachos, Kolophonluları yeni kurulmuş bir kent olan Efes'te yaşamaya zorlamış, bunun üzerine de o zaman bazı Kolophonlular Notion'a taşınmışlar. Böylece Kolophon çok zayıf bir duruma düşmüş. Kolophon, Lysimachos'un ölümünden sonra 281 yılında yeniden inşa edilmiş ve Seleukoslar ile Attalosların yönetimi altında varlığını sürdürmüş. Bu dönem sırasında Kolophon, "Arkaik Kolophon" yani "Eski Kolophon" olarak biliniyordu. Bu ününü de yitirdikten sonra Kolophon, yaklaşık 15 km. uzaklıkta, güneydeki Notion'a çekildi. Notion bundan sonra "Yeni Kolophon" ya da "Kıyıdaki Kolophon" olarak bilinmeye başladı. Her iki yerleşmenin gelişmesi, yeni Efes kenti tarafından büyük ölçüde engelleniyordu. Bu arada, 7. ve 6. yüzyıllarda parlak bir geçmişi olduğu bilinen Kolophon, önemini yalnızca Klaros'taki ünlü tapınak ile sürdürüyordu. Roma döneminde kent bağımsızdı ve asıl merkezi Notion'un akropolü içinde bulunuyordu. Ahmetbeyli Plajı’yla iç içe olan ve ilk kazıların 1921’de yapıldığı Notion’un batı ve kuzeyindeki iki kapı hâlâ ayakta. Helenistik Dönem’de yapılmış sur duvarları da çok iyi durumda. Kentin doğu ucunda ise tiyatro, agora ve bouleuterion bulunuyor.