Türkiye'nin çalışma hayatındaki en derin ve en tartışmalı fay hatlarından biri, yıllardır süren bir adalet arayışıyla yeniden gündemin merkezine oturdu. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yasası ile 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olan milyonlarca kişiye erken emeklilik yolu açılırken, bu tarihten sadece bir gün sonra işe başlayanlar için adeta bir "kader anı" yaşandı. Aradaki bir günlük fark, milyonlarca çalışanın emeklilik hayallerini 17 yıla kadar ötelemesine neden oldu. İşte bu büyük mağduriyetin gölgesinde doğan ve adil bir geçiş talep edenlerin umudu olan kademeli emeklilik konusu, yaz aylarının gelmesiyle birlikte yeniden alevlendi. Ancak bu umutlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan gelen net ve keskin bir açıklamayla bir kez daha ertelenmiş gibi görünüyor.

8 eylül 1999: bir günle kaçan emeklilik treni

Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminde bir milat olan 8 Eylül 1999 tarihi, milyonlarca çalışanın hayatını kökünden değiştirdi. Bu tarihten önce işe girenler için emeklilik şartları, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi üzerinden hesaplanırken, bu tarihten sonra işe başlayanlar için "yaş" şartı da denkleme eklendi. Yıllar içinde bu durum, prim gün sayısını ve sigortalılık süresini doldurmasına rağmen yaş şartı nedeniyle emekli olamayan devasa bir EYT kitlesi yarattı. Uzun süren mücadelelerin ardından, 2023 yılında çıkarılan EYT yasası, bu mağduriyeti gidererek 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanlara emeklilik yolunu açtı.

Ancak bu yasa, yeni bir mağduriyet tartışmasının da fitilini ateşledi. 7 Eylül 1999'da işe giren bir çalışan EYT kapsamında emekli olabilirken, 9 Eylül 1999'da, yani sadece iki gün sonra işe başlayan bir çalışanın emeklilik yaşı, kademeli olarak 60'a kadar yükseldi. Bu durum, aradaki bir-iki günlük farkla 15-17 yıl daha fazla çalışmak zorunda kalan milyonlarca insanın, "adalet bu mu?" sorusunu sormasına neden oldu. "EYT'yi bir günle kaçıranlar" olarak bilinen bu kitle, kendileri için de hakkaniyetli bir çözüm üretilmesi talebiyle seslerini duyurmaya çalışıyor.

Kademeli emeklilik nedir? adalet arayışının formülü

Peki, milyonların umut bağladığı bu kademeli emeklilik tam olarak ne anlama geliyor? Bu talep, EYT'de olduğu gibi topyekûn bir erken emeklilik hakkı istemiyor. Aksine, 1999'da yapılan değişikliğin yarattığı keskin geçişin yumuşatılmasını ve daha adil bir emeklilik sisteminin kurulmasını amaçlıyor. Savunulan modele göre, emeklilik şartları, sigorta başlangıç tarihine ve ödenen prim gün sayısına göre kademeli olarak belirlenecek.

Örneğin, 9 Eylül 1999 ile 2002 arasında işe girenler için farklı, 2003 ile 2008 arasında işe girenler için farklı prim ve yaş koşulları getirilmesi öneriliyor. Bu sistemin savunucuları, bunun bir "lütuf" değil, sosyal güvenlikte "hakkaniyet" ve "eşitlik" ilkesinin bir gereği olduğunu vurguluyor. Amaç, bir günle 17 yıl kaybeden bir çalışanın mağduriyetini, makul ve kademeli bir geçişle gidermek. Bu model, aynı zamanda sosyal güvenlik sistemine ani ve büyük bir yük getirmeyecek, yıllara yayılmış bir düzenleme olarak öne sürülüyor.

Bakanlıktan net tavır: gündemimizde yok

Ancak milyonlarca çalışanın bu haklı ve makul talebi, en azından şimdilik hükümetin duvarına çarpmış durumda. Konuyla ilgili beklentilerin ve spekülasyonların arttığı bir dönemde, en yetkili ağızdan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'dan gelen açıklama, tüm umutları boşa çıkardı. Bakan Işıkhan, yaptığı net açıklamada, "emeklilik sisteminde bir değişiklik planlamıyoruz" diyerek, mevcut prim-gün ve yaş koşullarının süreceğini bir kez daha kesin bir dille vurguladı.

Bu kararlı duruşun arkasında ise iki temel neden yatıyor. Birincisi, EYT düzenlemesinin bütçe ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) üzerinde yarattığı devasa mali yük. Hükümet, yeni bir erken emeklilik düzenlemesinin, henüz EYT'nin yükünü dengelemeye çalışan sosyal güvenlik sistemini daha da zora sokmasından endişe ediyor. İkincisi ise, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek liderliğinde yürütülen ve mali disiplini önceliklendiren mevcut ekonomi programı. Enflasyonla mücadelenin en kritik aşamasında, bütçeye ek yük getirecek ve popülist olarak algılanabilecek bu tür bir adımdan kaçınılıyor. Kısacası, hükümet, kısa vadeli bir sosyal beklentiyi karşılamanın, uzun vadeli ekonomik hedeflere zarar vereceği görüşünde.

Sosyal medyanın bitmeyen umudu ve siyasi baskı

Bakanlıktan gelen net "hayır" cevabına rağmen, kademeli emeklilik bekleyen milyonlar umudunu kaybetmiş değil. Kendi aralarında kurdukları dernekler, sosyal medya grupları ve platformlar aracılığıyla seslerini duyurmaya, kamuoyu oluşturmaya ve siyasi baskı kurmaya devam ediyorlar. Özellikle X (eski adıyla Twitter) gibi platformlarda düzenli olarak gündem etiketleri (hashtag) oluşturan mağdurlar, yaşadıkları adaletsizliği her gün yeniden dile getiriyor. Onlar için bu, sadece bir emeklilik mücadelesi değil, aynı zamanda bir hak arama ve adalet mücadelesi.

Karpuz Seçerken Şansa Gerek Yok! Tatlı Karpuzun 7 Altın Kuralı
Karpuz Seçerken Şansa Gerek Yok! Tatlı Karpuzun 7 Altın Kuralı
İçeriği Görüntüle

Bu durum, muhalefet partileri tarafından da sık sık Meclis gündemine taşınıyor. Muhalefet, hükümeti sosyal adaleti göz ardı etmekle ve faturayı yine dar gelirliye kesmekle suçlarken, konuyu seçim dönemlerinde de önemli bir vaat olarak gündemde tutuyor. Bu siyasi baskı, her ne kadar şu an için bir sonuç vermese de, konunun unutulmasının önüne geçiyor ve gelecekte olası bir düzenleme için kapıyı aralık bırakıyor.

Gözler yeni formüllerde: Staj ve çıraklık mağdurları da devrede

Kademeli emeklilik tartışması, Türkiye'deki sosyal güvenlik sisteminin tek sorunu değil. Bu mücadeleye paralel olarak, bir başka büyük grup olan "staj ve çıraklık mağdurları" da kendi hak arayışlarını sürdürüyor. Meslek liselerinde veya çıraklık okullarında yaptıkları staj dönemlerinde sigorta kartları açılan ancak bu dönemlerde ödenen primlerin sadece sağlık sigortasını kapsaması ve emekliliğe başlangıç sayılmaması, bu grubun en büyük mağduriyetini oluşturuyor. Onlar da, staj başlangıç tarihlerinin sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesini talep ediyor.

Her iki grubun da yaşadığı mağduriyetler, aslında 1999'da yapılan reformun yarattığı ve sonrasında EYT yasasıyla daha da belirginleşen adaletsizlik algısını besliyor. Hükümetin kapıyı kapatmış olması, bu sorunun ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Aksine, baskı ve beklenti birikmeye devam ediyor. Gözler şimdi, mevcut sistemin yarattığı bu mağduriyetleri giderecek daha kapsamlı, daha adil ve tüm tarafları gözeten yeni bir sosyal güvenlik reformunun gelecekte gündeme gelip gelmeyeceğinde. Milyonlarca çalışan için bekleyiş ve adalet arayışı sürüyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ