İzmir'de kanser tedavisi gören çocuklar için gökyüzüne balonlar bırakıldı
İzmir'de kanser tedavisi gören çocuklar için gökyüzüne balonlar bırakıldı
İçeriği Görüntüle

İzmir, Ege Bölgesi'nin incisi ve Türkiye'nin üçüncü büyük metropolü olarak, su kaynaklarının sürdürülebilirliği konusunda her zaman hassas bir denge üzerinde durmak zorunda. Kentin milyonlarca sakininin içme ve kullanma suyu ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan barajlardaki doluluk oranları, özellikle son yıllarda etkisini giderek artıran iklim değişikliği ve yetersiz yağışlar nedeniyle endişe verici bir tablo çiziyor. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdürlüğü tarafından 2 Haziran 2025 Pazartesi günü kamuoyuyla paylaşılan en güncel verilere göre, İzmir barajlarındaki aktif doluluk oranları, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla ciddi bir düşüş göstererek, yaklaşan sıcak ve kurak yaz ayları öncesinde tehlike çanlarının daha da kuvvetli çalmasına neden oluyor. Yağışların yetersiz kalması, artan buharlaşma oranları ve su tüketimindeki artış gibi faktörler, barajlardaki su seviyelerini olumsuz etkileyen başlıca etkenler olarak öne çıkıyor. Bu durum, suyun her damlasının ne kadar değerli olduğunu ve bilinçli tüketim ile su tasarrufunun artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline geldiğini bir kez daha acı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Barajlarda son durum ne? 2 Haziran 2025 itibarıyla kritik eşik aşıldı mı, su hacimleri ne durumda?

İZSU tarafından açıklanan ve 2 Haziran 2025 tarihli en güncel verilere göre, İzmir'in su ihtiyacını karşılayan temel barajların aktif doluluk oranları ve mevcut kullanılabilir su hacimleri şu şekilde sıralanıyor:

  • Güzelhisar Barajı: Kentin su rezervleri açısından nispeten en iyi durumda olan barajı olarak dikkat çekiyor. Aktif doluluk oranı %64,67 olarak ölçülürken, kullanılabilir su hacmi 92.730.000 metreküp seviyesinde bulunuyor. Ancak bu oran dahi, geçen yılın aynı dönemine kıyasla önemli bir düşüşü ifade ediyor ve rehavete kapılmamak gerektiğini gösteriyor.

  • Balçova BarajıAktif doluluk oranı %43,03 olarak kaydedildi. Barajda İzmirlilerin kullanımına sunulabilecek su hacmi ise 3.280.000 metreküp olarak belirlendi. Bu oran, barajın potansiyelinin yarısından daha azının dolu olduğunu gösteriyor.

  • Ürkmez BarajıAktif doluluk oranı %24,75 gibi oldukça düşük bir seviyede. Bu barajda İzmirlilerin kullanımına sunulabilecek su miktarı sadece 2.042.000 metreküp civarında.

  • Tahtalı Barajı: İzmir'in en büyük ve en stratejik su kaynaklarından biri olan, kentin su sigortası olarak kabul edilen Tahtalı Barajı'nda durum oldukça endişe verici ve kritik bir eşikte. Aktif doluluk oranı sadece %14,27'ye kadar gerilemiş durumda. Kullanılabilir su hacmi ise 40.950.000 metreküp olarak ölçüldü. Bu oran, barajın sahip olduğu devasa potansiyelin çok ama çok altında bir seviyeyi işaret ediyor ve acil önlem alınması gerektiğini haykırıyor.

  • Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı: Özellikle yaz aylarında nüfus yoğunluğunun ve su tüketiminin katlanarak arttığı Çeşme ve Alaçatı gibi önemli turizm bölgelerine su sağlayan bu barajda da durum vahim. Aktif doluluk oranı %12,56 gibi son derece düşük bir seviyede seyrediyor. Kullanılabilir su miktarı ise sadece 2.010.000 metreküp. Bu durum, yaz aylarında bölgede su sıkıntısı yaşanabileceği endişelerini artırıyor.

  • Gördes Barajı: Maalesef aktif doluluk oranı %3,78 ile İzmir barajları arasında en kritik ve en acil durumdaki baraj olarak öne çıkıyor. Kullanılabilir su hacmi 16.440.000 metreküp olmasına rağmen, bu son derece düşük doluluk oranı nedeniyle barajdan etkin bir şekilde su alınması neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Baraj, adeta "can çekişiyor".

Bu rakamlar, özellikle Gördes, Alaçatı Kutlu Aktaş ve Tahtalı Barajları başta olmak üzere, İzmir'in birçok hayati su kaynağında su seviyelerinin alarm verici boyutlara ulaştığını, kritik eşiklerin aşıldığını ve su kıtlığı tehlikesinin kapıda olduğunu açıkça gösteriyor. Acil ve etkili önlemler alınmadığı takdirde, İzmir'i zorlu bir yaz bekliyor olabilir.

Geçen yıla göre alarm zilleri daha da kuvvetli çalıyor: Su rezervlerinde devasa erime ve korkutan tablo devam ediyor!

Barajlardaki mevcut doluluk oranlarının vahameti, geçen yılın aynı dönemiyle (2 Haziran 2024) yapılan kıyaslamada daha da net ve çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. İZSU verilerine göre, istisnasız tüm barajlarda bir önceki yıla kıyasla aktif doluluk oranlarında ve kullanılabilir su hacimlerinde dramatik ve endişe verici düşüşler yaşanmış durumda:

  • Balçova Barajı: Geçen yıl bu dönemde %71,48 olan aktif doluluk oranı, bu yıl %43,03'e gerileyerek yaklaşık 28,45 yüzde puanlık devasa bir düşüş kaydetti. Kullanılabilir su hacmi ise 5.448.000 metreküpten 3.280.000 metreküpe, yani neredeyse yarı yarıya azalmış.

  • Gördes Barajı: Geçen yıl %11,37 olan doluluk oranı, bu yıl %3,78 gibi son derece kritik bir seviyeye inerek yaklaşık 7,59 yüzde puanlık bir azalma gösterdi. Kullanılabilir su hacmindeki kayıp ise daha da vahim; 49.420.000 metreküpten 16.440.000 metreküpe gerilemiş durumda. Bu, barajın adeta işlevsiz hale geldiğini gösteriyor.

  • Tahtalı Barajı: İzmir'in ana su arteri olan bu barajda, geçen yıl %28,80 olan aktif doluluk, bu yıl %14,27'ye düşerek yaklaşık 14,53 yüzde puanlık önemli bir kayıp yaşadı. Kullanılabilir su hacmi ise 82.671.000 metreküpten 40.950.000 metreküpe, yani yarıdan fazla azalmış. Bu durum, kentin genel su arz güvenliği için büyük bir risk oluşturuyor.

  • Ürkmez Barajı: Geçen yıl %41,73 olan doluluk oranı, bu yıl %24,75'e düşerek yaklaşık 16,98 yüzde puanlık bir azalma kaydetti. Kullanılabilir su hacmi de 3.443.000 metreküpten 2.042.000 metreküpe geriledi.

  • Güzelhisar Barajı: Geçen yıl %82,97 gibi oldukça yüksek bir doluluk oranına sahipken, bu yıl %64,67'ye gerileyerek yaklaşık 18,30 yüzde puanlık önemli bir düşüş yaşadı. Kullanılabilir su hacmi ise 118.972.000 metreküpten 92.730.000 metreküpe indi. Nispeten iyi durumda olsa da, buradaki kayıp da göz ardı edilemez.

  • Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı: Geçen yıl %36,84 olan doluluk oranı, bu yıl %12,56'ya gerileyerek en sert düşüşlerden birini yaşadı ve yaklaşık 24,28 yüzde puanlık devasa bir azalma gösterdi. Kullanılabilir su hacmi ise 5.895.000 metreküpten 2.010.000 metreküpe, yani üçte birine düşmüş durumda. Bu, özellikle turizm sezonunda bölge için büyük bir su sıkıntısı riski anlamına geliyor.

Bu karşılaştırmalı veriler, İzmir'in su rezervlerinin sadece bir yıl içinde ne kadar endişe verici ve korkutucu bir şekilde tükendiğini ve kuraklık tehlikesinin artık soyut bir kavram olmaktan çıkıp, somut bir tehdit haline geldiğini acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Ortalama olarak bakıldığında, İzmir barajlarındaki doluluk oranı değişimi bir önceki yıla göre yaklaşık -18,35 yüzde puanı olarak hesaplanmıştır. Bu tablo, su kaynaklarımızın ne kadar kırılgan olduğunu, iklim değişikliğinin etkilerinin ne kadar yıkıcı olabileceğini ve su yönetiminde radikal adımlar atılması gerektiğini bir kez daha haykırıyor.

Kuraklık tehlikesi kırmızı çizgide: Uzmanlardan acil durum, tasarruf ve yeni kaynak çağrısı!

İzmir barajlarındaki bu alarm verici tablo ve kırmızı çizgiye dayanan su seviyeleri karşısında, su yönetimi uzmanları, akademisyenler ve yetkililer, acil durum ilan edilmesi, su tasarrufu seferberliği başlatılması ve yeni su kaynakları arayışlarının hızlandırılması yönündeki çağrılarını her zamankinden daha yüksek bir sesle yineliyorlar. Özellikle yaz aylarının kurak geçme olasılığı, artan buharlaşma ve su tüketimindeki mevsimsel artış göz önüne alındığında, mevcut su kaynaklarının son derece dikkatli, planlı ve tasarruflu kullanılması gerektiği hayati bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanlar, iklim değişikliğinin etkisiyle düzensizleşen ve azalan yağış rejimlerinin, artan ortalama sıcaklıkların ve ekstrem hava olaylarının, barajlardaki su seviyelerini olumsuz etkilemeye devam edeceği ve bu durumun kalıcı bir krize dönüşebileceği uyarısında bulunuyorlar.

Bu kritik noktada, sadece bireysel tüketicilere değil, aynı zamanda tarımsal sulama yapan çiftçilere, endüstriyel tesis sahiplerine ve yerel yönetimlere de çok büyük sorumluluklar düşüyor. Evlerde basit ama etkili tasarruf yöntemlerinin (muslukların tam kapatılması, damlatan muslukların hemen onarılması, duş sürelerinin kısaltılması, bulaşık ve çamaşır makinelerinin tam dolmadan kesinlikle çalıştırılmaması, bahçe sulamasında bilinçli davranılması, gri su kullanımı gibi) titizlikle ve bir yaşam biçimi haline getirilerek uygulanması, toplam su tüketiminde önemli miktarda tasarruf sağlayabilir. Unutulmamalıdır ki, damlaya damlaya göl olur, ancak damlalar boşa akarsa göller kurur.

Tarımsal sulamada ise, maalesef hala yaygın olarak kullanılan geleneksel vahşi sulama (salma sulama) yöntemlerinin derhal terk edilerek, su tasarrufu sağlayan damla sulama, yağmurlama sulama, mikro sulama gibi modern ve verimli tekniklerin yaygınlaştırılması, su kayıplarını önemli ölçüde azaltacaktır. Bu konuda çiftçilere yönelik eğitim, teşvik ve destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor.

Sanayi tesislerinde de suyun geri kazanımı, yeniden kullanımı ve üretim süreçlerinde su verimliliğini artırıcı teknolojilerin benimsenmesi konusunda daha duyarlı ve proaktif olunması şart.

İZSU'nun da, şehir şebekelerindeki su kayıp ve kaçak oranlarını minimum seviyelere indirme, su tasarrufu konusunda kamuoyunu sürekli ve etkili bir şekilde bilinçlendirme, su kaynaklarını çeşitlendirme (deniz suyu arıtma tesislerinin kapasitesinin artırılması, yağmur suyu hasadı projelerinin yaygınlaştırılması, yeraltı sularının sürdürülebilir yönetimi vb.) ve suyun daha akılcı yönetimi yönündeki stratejik çalışmalarını acilen hızlandırması ve somut adımlar atması bekleniyor. Aksi takdirde, yaz aylarında su kesintileri, tarımsal üretimde ciddi verim düşüşleri, gıda fiyatlarında artışlar ve ekosistem üzerinde geri dönülmez olumsuz etkiler gibi istenmeyen durumlarla karşılaşma riski her geçen gün artabilir.

İzmir'in su geleceği tehlikede: Sürdürülebilir ve radikal çözümler hayati önem taşıyor!

İzmir'in uzun vadeli su güvenliğini sağlamak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir kent bırakmak için sadece anlık tasarruf önlemleri ve geçici çözümler yeterli olmayacaktır. Artık, kapsamlı, radikal ve sürdürülebilir su yönetimi stratejilerinin kararlılıkla ve hızla hayata geçirilmesi hayati bir önem taşıyor. Bu stratejiler arasında;

  • Alternatif ve Yeni Su Kaynaklarının Acilen Geliştirilmesi: Mevcut barajlara bağımlılığı azaltmak için, deniz suyu arıtma tesislerinin kapasitesinin ve sayısının hızla artırılması, büyük ölçekli yağmur suyu hasadı ve depolama projelerinin yaygınlaştırılması, yeraltı sularının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve korunması, arıtılmış atık suların tarımsal ve endüstriyel amaçlarla yeniden kullanımının teşvik edilmesi gibi yenilikçi ve cesur seçenekler acilen masaya yatırılmalı ve uygulamaya konulmalıdır.

  • Su Verimliliğinin Her Alanda Maksimize Edilmesi: Hem kentsel yaşamda hem de tarımsal üretimde ve sanayide suyun daha verimli kullanılmasına yönelik teknolojilerin, uygulamaların ve yasal düzenlemelerin teşvik edilmesi ve zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Su ayak izi kavramının yaygınlaştırılması ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.

  • İklim Değişikliğine Uyum ve Dirençli Altyapı: İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki kaçınılmaz ve giderek artan olumsuz etkilerine karşı dirençli bir su altyapısının (kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin teşviki, su kayıplarını önleyen modern şebekeler, akıllı su yönetim sistemleri vb.) oluşturulması ve kapsamlı uyum stratejilerinin geliştirilmesi zorunludur.

  • Toplumsal Bilinç ve Eğitim Seferberliği: Su tasarrufu, su kaynaklarının korunması ve suyun değeri konusunda toplumun her kesiminde (okullardan başlayarak evlere, iş yerlerine kadar) kalıcı bir farkındalık yaratılması ve davranış değişikliği sağlayacak etkili eğitim programlarının ve kampanyalarının düzenlenmesi, bu mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

  • Kurumlar Arası Güçlü ve Etkin Koordinasyon: Su yönetimiyle ilgili tüm kamu kurumları (bakanlıklar, İZSU, DSİ vb.), yerel yönetimler, üniversiteler, araştırma enstitüleri, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında etkin, şeffaf ve sonuç odaklı bir iş birliği ve koordinasyon mekanizmasının kurulması ve işletilmesi şarttır.

Kaynak: HABER MERKEZİ