Ege'nin incisi İzmir, bir yandan mevsim normallerinin üzerinde seyreden kavurucu sıcaklarla boğuşurken, diğer yandan musluklardan akan suyun geleceği konusunda ciddi bir tehditle yüzleşiyor. Kentin yaşam kaynağı olan barajlardaki su seviyeleri, endişe verici bir hızla çekilmeye devam ediyor. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU)'nun açıkladığı en güncel baraj doluluk oranları, kentin su geleceğine dair karamsar bir tablo çiziyor. 17 Haziran 2025 itibarıyla yapılan ölçümlere göre, kenti besleyen altı ana barajın tamamında, geçen yılın aynı dönemine kıyasla büyük bir düşüş yaşanıyor. Kış ve ilkbahar aylarının beklenen yağışları getirmemesi ve yaz sıcaklarının başlamasıyla artan buharlaşma, İzmir'in su rezervlerini adeta eritmiş durumda. Bu veriler, sadece birer rakamdan ibaret değil; aynı zamanda milyonlarca İzmirli için önümüzdeki kurak aylarda yaşanabilecek su sıkıntısının ve kısıtlamaların da habercisi.
Tahtalı'da kırmızı alarm: Kentin su sigortası eriyor
İzmir'in içme suyu ihtiyacının aslan payını karşılayan ve bu nedenle kentin "su sigortası" olarak kabul edilen Tahtalı Barajı'ndaki son durum, tehlikenin boyutlarını en net şekilde gözler önüne seriyor. İZSU'nun verilerine göre, 17 Haziran itibarıyla Tahtalı Barajı'ndaki aktif doluluk oranı, sadece yüzde 13,24 seviyesine kadar gerilemiş durumda. Bu oran, geçen yılın aynı tarihinde yüzde 27,86 seviyesindeydi. Bu, barajdaki kullanılabilir suyun, sadece bir yıl içinde yarıdan fazla azaldığı ve buharlaştığı anlamına geliyor.
Rakamların diliyle konuşmak gerekirse, geçen yıl bu zamanlar Tahtalı'da yaklaşık 80 milyon metreküp kullanılabilir su varken, bu yıl bu miktar 38 milyon metreküpe inmiş durumda. 287 milyon metreküplük devasa bir kapasiteye sahip olan barajın, haziran ayının ortasında bu denli düşük bir doluluk oranına sahip olması, uzmanlar tarafından "acil durum" olarak nitelendiriliyor. Eğer önümüzdeki dönemde su tüketiminde ciddi bir tasarrufa gidilmezse, kentin en büyük su kaynağının dahi yetersiz kalma riski bulunuyor.
Turizm cennetinde susuzluk korkusu: Alaçatı ve Ürkmez de alarm veriyor
Kriz, sadece kent merkeziyle sınırlı değil. Türkiye'nin ve dünyanın en önemli tatil destinasyonlarından biri olan Çeşme Yarımadası da susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya. Bölgenin su ihtiyacını karşılayan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'ndaki doluluk oranı, yüzde 10,40'a kadar geriledi. Geçen yıl aynı tarihte yüzde 33,52 gibi kabul edilebilir bir seviyede olan barajdaki bu üç katlık düşüş, yaz aylarında nüfusu milyonları bulan bölge için ciddi bir risk oluşturuyor. Hem yerel halk hem de turizm işletmecileri, sezonun ortasında yaşanabilecek olası bir su kesintisi veya kısıtlamasından endişe duyuyor.
Benzer bir tehlike, bir diğer önemli turizm bölgesi olan Seferihisar ve çevresini besleyen Ürkmez Barajı için de geçerli. Geçen yıl yüzde 41,01 doluluk oranına sahip olan Ürkmez Barajı'nda, bu yılki doluluk oranı yüzde 22,79'a gerilemiş durumda. Bu da, geçen yıla oranla neredeyse yarı yarıya bir su kaybı yaşandığını gösteriyor.
Can çekişen dev: Gördes barajı'nda durum vahim
İzmir'e su sağlayan barajlar arasındaki en dramatik tablo ise, Manisa sınırları içinde yer alan ve devasa kapasitesiyle kritik bir rol oynaması beklenen Gördes Barajı'nda yaşanıyor. Gördes Barajı'ndaki aktif doluluk oranı, sadece yüzde 2,76 gibi neredeyse "kurudu" denilebilecek bir seviyede. Geçen yıl yüzde 11,21 olan doluluk oranındaki bu sert düşüş, barajın artık sisteme neredeyse hiç katkı sunamadığını gösteriyor. 434 milyon metreküplük devasa bir kullanılabilir su hacmine sahip olan barajda, an itibarıyla sadece 12 milyon metreküp su bulunması, Ege Bölgesi'ni etkisi altına alan kuraklık sorununun ne kadar ciddi ve yaygın olduğunun da bir kanıtı niteliğinde.
Tek teselli Güzelhisar ve Balçova, ama tehlike büyük
Barajlardaki bu karamsar tablo içinde, İzmirlilere bir nebze olsun nefes aldıran iki baraj var: Güzelhisar ve Balçova. Güzelhisar Barajı, yüzde 62,43'lük aktif doluluk oranıyla, İzmir'in en dolu barajı konumunda. Kentin bir diğer önemli barajı olan Balçova Barajı ise yüzde 42,95'lik doluluk oranıyla, kritik eşiğin üzerinde kalmayı başarıyor.
Ancak bu "iyi" tablo bile, aldatıcı olmamalı. Çünkü bu iki barajda da geçen yıla göre ciddi bir su kaybı yaşanıyor. Geçen yıl aynı tarihte yüzde 81,14 ile adeta "taşan" Güzelhisar Barajı'nda bile bu yıl yaklaşık yüzde 20'lik bir düşüş var. Aynı şekilde, geçen yıl yüzde 67,29 doluluk oranına sahip olan Balçova Barajı'nda da yaklaşık yüzde 25'lik bir kayıp söz konusu. Bu veriler, kentin hiçbir su kaynağının kuraklık tehlikesinden muaf olmadığını ve en güvenilir kaynaklarda bile suların hızla çekildiğini gösteriyor.
Bu yaz susuz mu geçecek? Uzmanlardan acil tasarruf çağrısı
Barajlardaki bu kırmızı alarm veren tablo, akıllara tek bir soruyu getiriyor: "İzmir'i susuz bir yaz mı bekliyor?" Uzmanlar, mevcut su rezervlerinin, ciddi ve topyekûn bir su tasarrufu seferberliği başlatılmadığı takdirde, yaz aylarında yetersiz kalabileceği ve zorunlu su kesintilerinin gündeme gelebileceği uyarısında bulunuyor. Bu noktada, sorumluluk sadece İZSU gibi kurumlarda değil, suyu tüketen her bir vatandaştadır.
Kurumların, su kayıp ve kaçaklarını önlemeye yönelik altyapı çalışmalarını hızlandırması ve halkı bilinçlendirme kampanyalarını artırması büyük önem taşıyor. Ancak asıl görev, milyonlarca İzmirliye düşüyor. Günlük alışkanlıklarda yapılacak küçük değişikliklerle, tonlarca suyun israf edilmesinin önüne geçilebilir. Duş sürelerini kısaltmak, diş fırçalarken musluğu kapatmak, sızdıran musluk ve rezervuarları tamir etmek, bulaşık ve çamaşır makinelerini tam doluyken çalıştırmak gibi basit adımlar, kentin su geleceği için hayati bir fark yaratabilir.
İklim değişikliğinin ve kuraklığın artık bir komplo teorisi değil, kapımızdaki acı bir gerçek olduğu unutulmamalıdır. İzmir barajlarındaki bu endişe verici tablo, suyun ne kadar değerli ve sınırlı bir kaynak olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bugün boşa akıtılan her damla su, yarın musluklarımızdan akmayacak olan su olabilir.