Sayıştay denetçilerinin İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nin 2024 yılı hesaplarında yaptığı inceleme, kurumun kâğıt üzerinde görünen mali başarısının aslında ciddi muhasebe hatalarıyla dolu olduğunu gözler önüne serdi. Denetçiler, üniversitenin mali tablolarının gerçeği yansıtmadığına hükmederek görüşlerini bu bulgulara dayandırdı. Tespit edilen en büyük hata, çalışanların kıdem tazminatı karşılıklarının güncellenmemesi oldu. Üniversite yönetimi, işçilere gelecekte ödenmesi gereken kıdem tazminatları için ayırması gereken 52 milyon 426 bin TL'lik karşılığı hesaplarına yansıtmadı. Bu durum, üniversitenin giderlerini olduğundan düşük, kârını ise aynı miktarda yüksek göstermesine neden oldu.
Sayıştay raporu, bu iki büyük hatanın birleşimiyle üniversitenin 2024 yılı mali tablolar ve bilançosunun 53 milyon liranın üzerinde bir fazlalıkla, gerçeğe aykırı bir şekilde sunulduğunu ortaya koydu. Ayrıca, üniversitenin taşınır mal kayıtlarının da güvenilir olmadığı tespit edildi. Yapılan sayımlarda, kayıtlarda görünen yüzlerce demirbaşın fiilen yerinde olmadığı, buna karşılık kayıtlarda hiç yer almayan yüzlerce malzemenin ise depolarda bulunduğu anlaşıldı. Bu durum, kurumun varlık yönetimi ve envanter kontrolünde de büyük bir zafiyet yaşandığını kanıtlar nitelikte. Sayıştay, bu bulgular nedeniyle mali tablolardaki varlık hesaplarının doğru ve güvenilir olmadığını net bir şekilde ifade etti.
6 yıldır bitmeyen inşaat: Diş hekimliği fakültesi
Rapordaki bulgulardan biri, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi binası yapım işinde yaşananlar oldu. Normal şartlarda 700 günde tamamlanması taahhüt edilen inşaat, 14 Şubat 2019'da başlamasına rağmen aradan geçen yaklaşık 6 yıla (2.118 gün) rağmen hala bitirilemedi. Sözleşme bedeli yaklaşık 80,6 milyon TL olan proje için yüklenici firmaya bugüne dek 229,8 milyon TL gibi fahiş bir fiyat farkı ödendiği raporda belgelendi. İnşaatın bir türlü tamamlanamaması nedeniyle üniversite, fakültenin faaliyetlerini kiralık bir binada sürdürmek zorunda kaldı ve bu süre zarfında devletin kasasından 18,2 milyon TL kira bedeli çıktı. Böylece, bitmeyen inşaatın yol açtığı toplam kamu zararı yüzlerce milyon lirayı buldu.
Skandal bununla da sınırlı kalmadı. Geçici kabul heyetinin yaptığı incelemelerde, binanın çatısında ve terasında su sızıntılarına yol açan yalıtım eksiklikleri, duvarlarda ve tavanlarda oluşan hasarlar, takılmamış havalandırma üniteleri, test edilmemiş elektrik hatları gibi tam 59 farklı kalemde ciddi imalat kusurları tespit edildi. Rapora göre, binanın mevcut haliyle kullanıma alınması mümkün değil. Sayıştay, bu kadar esaslı kusurlara ve işin zamanında bitirilmemesine rağmen üniversite yönetiminin ihale sözleşmesini feshetmemesini ve firmanın teminatına el koymamasını mevzuata aykırı bularak sert bir dille eleştirdi. Hastane binası niteliğindeki bir yapıda denetim ve kontrol sürecinin bu denli sağlıksız yürütülmesinin, ileride telafisi imkânsız sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuldu.
TTO'da bilmece
Sayıştay denetimi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun rekabet ve şeffaflık ilkelerinin nasıl devre dışı bırakıldığına dair çarpıcı bir örnek ortaya koydu. Üniversite yönetimi, 2024 yılı başında yüzde 100 sermayesi kendisine ait olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi AŞ (TTO) adında bir şirket kurdu. Hemen ardından, üniversitenin geliştirdiği yazılım projelerinin ticarileştirilmesi ve geliştirilmesi gibi tüm hakları bir yönetim kurulu kararıyla bu yeni şirkete devredildi. Bu hamleyle TTO, söz konusu projelerle ilgili "tek yetkili" haline getirildi.
Bu yetki devrinin ardından üniversite, toplamda 35 milyon lirayı aşan yazılım ve teknoloji geliştirme alımlarını, rekabetçi bir ihale süreci yürütmek yerine, "ihtiyacın sadece tek bir gerçek veya tüzel kişi tarafından karşılanabileceği" gerekçesini öne sürerek doğrudan temin yöntemiyle kendi şirketi olan TTO'ya verdi. Ancak Sayıştay'ın yaptığı inceleme, TTO şirketinin bu işleri yapacak ne yeterli personeli ne de teknik altyapısı olmadığını ortaya çıkardı. Şirket, üniversiteden aldığı milyonlarca liralık işleri, kendisi yapmak yerine doğrudan üçüncü parti özel şirketlere yaptırarak arada sadece bir faturalandırma köprüsü görevi gördü. Sayıştay, bu yöntemin, TTO kurmanın ardındaki yasal amaçla bağdaşmadığını ve kamu ihale mevzuatını aşmak için kullanıldığına işaret eden son derece ağır bir usulsüzlük tespiti yaptı.
Öğrencinin hakkı fona aktarılmadı
Üniversite yönetiminin usulsüzlükleri sadece büyük ihalelerle sınırlı kalmadı. Sayıştay, ikinci öğretim tezsiz yüksek lisans programlarından elde edilen gelirlerden, öğrencilerin sosyal ihtiyaçları için ayrılması gereken yasal payın ayrılmadığını da tespit etti. Mevzuata göre, bu gelirlerin en az yüzde 10'unun, öğrencilerin beslenme, barınma, sağlık, spor ve kültür gibi temel ihtiyaçları için kullanılması zorunlu. Ancak İKÇÜ yönetimi, bu kurala uymayarak öğrenci haklarını göz ardı etti.
Üniversite yönetimi savunmasında, tezsiz yüksek lisans programlarının bu yasa kapsamında olmadığını iddia etse de Sayıştay bu savunmayı kabul etmedi. Kanunun emredici hükmünün son derece açık olduğunu belirten denetçiler, ikinci öğretim kapsamında yürütülen tüm programlardan bu kesintinin yapılması gerektiğini vurgulayarak üniversitenin mevzuata aykırı hareket ettiğine hükmetti. Bu bulgu, üniversitenin mali kaynaklarını yönetirken yasal yükümlülüklerini yerine getirme konusunda ne kadar gevşek davrandığını gösteren bir başka örnek oldu.
Kadrolar boşta
Rapor, üniversitenin idari ve fiziki yapısındaki temel sorunlara da ışık tutuyor. 2024 sonu itibarıyla, üniversitede toplam bin 778 akademik kadro pozisyonundan 621'inin, bin 324 idari kadro pozisyonundan ise 727'sinin boş olduğu görüldü. Toplamda bin 300'den fazla boş kadronun bulunması, üniversitenin hem eğitim-öğretim faaliyetlerini hem de idari hizmetlerini ne denli kısıtlı bir personel yapısıyla yürütmeye çalıştığı sorusunu akıllara getirdi. Bu kadar çok pozisyonun neden doldurulmadığı ise raporda yanıtsız kalan önemli bir soru olarak öne çıktı.
Fiziki altyapıda da benzer bir kayıt disiplinsizliği göze çarptı. Sayıştay, önceki yıllardaki raporlarında da yer alan bir sorunun hala çözülmediğini belirledi. Üniversitenin kampüs alanı içerisinde yer alan binaların tapu kayıtlarının, arazinin mevcut kullanım şekline uygun olarak güncellenmediği, yani taşınmaz niteliğindeki binaların tapuda hala arsa gibi göründüğü tespit edildi. "Cins tashihi" olarak bilinen bu basit idari işlemin yıllardır tamamlanmamış olması, kurumun en temel mülkiyet kayıtlarını dahi düzgün bir şekilde tutmaktan aciz olduğunu gösterdi.