HABER/ Gökçe ADAR

Uzundere Harmanyeri Kentsel Koruma Derneği Başkanı Süleyman Gür, İzmir Uzundere Köyü'nün deresine İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kaçak olarak moloz ve hafriyat dökümü yapıldığını ileri sürdü. Dökümün bölgedeki zeytinliklere zarar verdiğini söyleyen Gür, “Derenin olduğu yer eskiden gübre fabrikasıydı. Gübre fabrikası kaldırıldıktan sonra, özellikle son beş yıldır bu bölgeye gelip hafriyat dökmeye başladılar. Hafriyatın devamında ise derenin ara boğazında 50 dönümlük alana, kaçak moloz dökümü başladı. Hafriyat dökülen yer, belediye hizmet alanı. Bir ay önce, buraya çok yüksek oranda hafriyat kamyonları gelmeye başladı. Biz, buradaki köylüler olarak tepki göstermek için yol kapatma eylemi yaptık. Yol kapatma eylemimiz sırasında, bize bir belge sundular. Burasının Narlıdere metro hattından çıkan hafriyatın döküm alanı olduğunu söylediler. Biz de bu belgenin köylüler için uygun olmadığını, bu alana yönelik bir ÇED raporu olduğunu dile getirdik” dedi.

İmar planına göre moloz ve hafriyat dökümü yapılan alanın hafriyat depolama alanı olmadığını söyleyen Gür, sözlerine şöyle devam etti: “İmar planlarında bu bölge, arşiv ve diğer depo alanları için gözüküyor. Yani, İmar Planı'na göre burası hafriyat depolama alanı değil. Biz köylüler konuyla ilgili dava açtık. Birinci İdare Mahkemesi'nde görülen davada, belediyenin tarım alanlarına ve zeytinliklere, zarar verecek bir uygulama içerisinde olmayacağını bildirilmesine ve zeytin kanununa karşı bir işlemin yapılmayacağı beyan edilmesine rağmen hafriyat ve moloz dökümü devam ediyor.”

Kanunlara aykırıdır

Dökümün kanunlara aykırı olduğunu dile getiren Süleyman Gür, şu ifadeleri kullandı: “Hafriyat yönetmeliğine bakıldığı zaman her şey açık ve nettir. Öncelikle, moloz ve hafriyatları taşıma usulleri kaçak ve yanlıştır. Kamyonların üstü herhangi bir branda ile kapalı değil. Kamyon hareket ettikçe zeytin ağaçlarımıza, tarımsal alanlarımıza toz geliyor. 'Zeytinliklerin olduğu alanda toz ve duman çıkarılan faaliyet yapılamaz' diyen Zeytincilik Kanunu'nun 23'üncü maddesine de açıkca aykırıdır. Öte yandan Ocak ayında, bütün valiliklere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan, Murat Kurum imzalı bir genelge gönderildi. Bu genelgede, tüm akarsu yataklarının çevresinde hafriyat dökümünün engellenmesi hakkında valiliklere yetki verildiği yazıyor. Mayıs ayında da bu yayınlandı. Yapılan döküm, bu yönetmeliğe de açıkça aykırıdır. Orman Kanunu'na aykırı, Çevre Kanunu'na aykırı, İmar Kanunu'na aykırı. Bütün bu kanunsuzluklara karşı döküm devam ediyor. Ayrıca bütün bu usulsüzlüklerin üzerine birde bölgede kantar yapımı mevcut. Bize geçiçi depolama alanı diyorlar. Peki ama geçiçi depolama alanında, kantar ne için yapılır?”

Adeta doğa katliamı

Köylüler olarak dökümün durmasını istediklerini söyleyen Gür, “Biz, bir an önce zeytinliklerimize, havamıza, deremize yapılan bu doğa katliamının durdurulmasını istiyoruz. Bu bir doğa katliamıdır. Bizim çocuklarımızın havasını yok ediyorlar. Burası, İzmir Körfezi'ni besleyen çok önemli bir dere yatağıdır. Uzundere deresinde, sel ve taşkın olma riski olduğundan dolayı İZSU ve DSİ tarafından taşkın bentleri de yapılmıştır. Ama bentlerin üzerine de moloz dökülmeye başlanmıştır. Bu hukuksuz, doğaya aykırı çevre katliamının önüne geçilmelidir” ifadelerini kullandı.

Önüne geçemiyoruz

Karabağlar Belediyesi Fen İşleri Müdürü Abdurrahman Demirel ise dereye dökülen moloz dökümünden haberleri olduklarını ancak dökümün önüne geçemediklerini söyledi. Demirel, şu ifadeleri kullandı: “Zabıta memurlarına ve emniyet yetkililerine söylüyoruz. Ancak önüne geçemiyoruz. Döküm yaparken yakalasak zaten cezalandıracağız. Kamyonların plakalarını çıkarıp, alana giriyorlar.” Alana hafriyat dökümü yapan kamyonların İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne ait olduğu iddiasına ise Demirel, “Konu hakkında bir bilgim yok” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri yetkilileri ise bölgenin Karabağlar Belediyesi'nin sorumluluk sahasında olduğunu öne sürdü.

Güvencemiz yok

Bölgenin köylülerinden Aliye Çetin ise dere yatağında ki moloz ve hafriyat dökümünden dolayı evine gidemediğini dile getirerek, bölgenin güvencesiz olduğunu söyledi. Çetin, “Dere yatağının ilerisinde evim var. Ancak bu döküm yüzünden evime gidemiyorum. Çünkü o alandan geçerken güvencem yok. Eskiden, bu bölge olduğu gibi zeytinlikti. Sakız koyunlarımız vardı. Koyunların üzerine biner gezerdik. Şimdiki hallerine bir de bakın. Tozu toprağı bir tarafa, kokusu bir tarafa. Tozdan ve hafriyattan dolayı zeytinleri toplayamıyoruz. Bu durum devam ederse maddi olarak da sıkıntı yaşayacağız. Biz, betonda yaşamak istemiyoruz. Ormanın içerisindeki evlerimizde yaşamak istiyoruz. Biberimizi, domatesimizi kapımızın önüne dikmek istiyoruz. Biz köylüler, bu katliamdan kurtulmak istiyoruz” dedi.