Karaburun Yarımadası'nın doğal yapısıyla, nadir bitki ve hayvan varlığıyla dünyanın en önemli bölgeleri arasında yer aldığını açıklayan Karaburun Kent Konseyi, Başbakan Binali Yıldırım'a çağrıda bulunarak yarımadada yaşayan talana engel olmasını istedi.

"Karaburun Yarımadası’nda yaşayanlar olarak, bizden sonra gelecek kuşakların emaneti olan Yarımada’yı, onlara doğal değerleri korunarak ve biyolojik çeşitliliği bozulmadan kalkınmış bir örnek olarak bırakmak istiyoruz" diyen Kent Konseyi yönetimi Başbakan Yıldırım'a gönderdikleri mektupta şu ifadelere yer verdiler:
Karaburun Yarımadası, doğal yapısıyla, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle koruma altındaki nadir bitki ve hayvan varlığıyla ”sıfır yok oluş bölgesi içinde” ve ”başka yerde olmayanlar” sınıflandırmasında dünyanın önemli bölgeleri arasındadır. Karaburun Yarımadası, hala yaşatılmakta olan gelenek görenekleriyle, akılcı yaklaşıldığında çok da değerli olan bir yerel kalkınma potansiyeliyle, kalan nadir bölgelerden biridir.
 

YARIMADA KORUNMALI

Yarımada halkının, kalkınmanın, zengin doğal varlıkların ve kadim kültürel yapının korunarak sağlanması konusundaki ortak görüşüyle, Karaburun Belediyesi Meclis kararı olarak Nisan 2013’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Karaburun Yarımadası’nın Özel Çevre Koruma Alanı ilan edilmesi talebiyle gönderilen raporda Yarımada’nın, koruma-kullanma dengesinin kullanma lehine bozulmaması ve bütünsel bir yaklaşımla korunması gerektiği ifade edilmiştir.
Bizler, dünyanın karşı karşıya olduğu küresel ısınma ve iklim değişikliği sorununun ve yenilenebilir temiz enerji üretiminin bilincindeyiz. Sorun, RES’lerin nerede, ne ölçüde, nasıl ve ne pahasına, yerel dinamikler yok sayılarak kurulduğu ve kurulacağıdır. Karaburun Yarımadası’nda endüstriyel RES’ler, doğa/sosyal yaşam/tüm canlıların yaşam alanları hiçe sayılarak, yörenin sürdürülebilir kalkınma potansiyeli yok edilerek kuruluyor.
Karaburun Yarımadası halkı olarak, tüm yerel dinamikleriyle birlikte sayın Başbakan’dan, Yarımada tümüyle geri dönüşü olmayan bir yola girmeden, bu beklentiye olumlu bir karşılık vermesini talep ediyoruz.

Sağlıklı yaşam bizim hakkımız


Türbinler Mordoğan’dan başlayarak Badem Bükü sırtlarına kadar, tüm yerleşimleri, köylerimizi, tüm canlı yaşam alanlarını kuşatıyor. Köylerin 150-200 m yakınına kadar kurulması planlanan türbinlerin inşaat aşamasında TIR’ların geçebilmesi için ve türbinleri birbirine bağlamak üzere yeşil alanlar ve zeytinlikler tahrip edilerek açılan/genişletilen yollar, Yarımada’yı örümcek ağı gibi saran yüksek gerilim hatları, gürültü, titreşim, elektro-manyetik alan ve gölgeleme etkisiyle, kısacası tıp literatürüne giren RES Sendromu nedeniyle sağlıklı yaşam hakkımız elimizden alınıyor.
Kısıtlı tarım alanlarımız, otlak/mera alanları RES’lerin istilasına açılıyor, tahrip edilen doğayla birlikte Yarımada’nın en önemli gelir kaynaklarından mevcut ve potansiyel turizm imkanı da yok ediliyor. Yarımada’nın değerli/nadir doğal bitki örtüsü ve yaban hayatı, koruma altındaki türler ölümcül bir tehdit altına alınıyor,

YASAYA DA AYKIRI

Karaburun Yarımadası’nın birçok mevkiinde, taş ocağı ve benzeri yatırım taleplerine, ÇED gerekli değildir yaklaşımıyla yol veriliyor ve endemik bir zeytin türü olan Karaburun Hurması’nın yetiştiği zeytinliklerle çevrili alanlara verilen ruhsatlarla, zeytin kanununa aykırı olması bir yana, dünyada yalnız bölgeye özel bir zeytin türünün yok olması tehlikesi umarsızlıkla karşılanıyor.
Balık çiftlikleri, uluslararası sözleşmelerle koruma altındaki Akdeniz Fokları ile denizlerin akciğeri olan Deniz Çayırları’nin yaşam alanlarını, denizel ve kıyı ekosistemini, halkın en önemli gelir kaynaklarından turizmi tehdit ve tahrip etmeye devam ediyor.