Haber/ Didar DEMİRCİ

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus artışı, sanayileşme ve doğal varlıkların kontrolsüz tüketimi gibi nedenlerden dolayı iklim krizi tüm şiddetiyle etkisini gösteriyor. Son zamanlarda şahit olduğumuz sel felaketleri, orman yangınları gibi olayların yanı sıra havanın ve suyun kirli olması da yaşanılan krizin telafisi zor bir noktaya geldiğini gösteriyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerini paylaşan İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Emine Helil İnay Kınay, “Yaşanılan felaketlerin ekolojik denge ve canlılar üzerindeki etkileri değerlendirildiğinde su, gıda ve dolayısıyla yaşam sorunu büyüyor. İklim değişikliği sebebiyle insanlar yaşama, beslenme, barınma ve su gibi temel haklarından mahrum kalacak” dedi.

'250 BİN KİŞİ TEHLİKEDE'

İklim değişikliğinin ana nedeninin atmosfere salınan sera gazı olduğunu açıklayan Kınay, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele noktasında bir an önce harekete geçmesi gerektiğine dikkat çekti. Kınay, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de bilinen gerçeklere ve zorluklara rağmen gerekli çalışmalar yapılmıyor. Bir taraftan iklim değişikliğiyle mücadele sürecine ilişkin eylem planları, sera gazı emisyonlarının azalması için hedefler ortaya koyarken diğer taraftan yeni termik santral planları yapıyoruz. Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele noktasında bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Önlem alınmadığı takdirde ‘iklim mültecileri’ sorunuyla karşı karşıya kalacağız, 2030 yılına kadar tüm dünyada 120 milyon insan yoksullaşacak ve 250 bin kişi hastalık sebebiyle yaşamını yitirecek.”

Su kalitesi çok kötü

Ülkemizdeki yüzeysel su kaynaklarının ve yer altı sularının büyük oranda kirlendiğini ifade eden İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Emine Helil İnay Kınay, “Bölgemizde en önemli su havzaları olan Gediz, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Kuzey Ege havzalarında su kalitesi değerlerine yönelik izlemelerde, sularımızın dördüncü kalite olarak tanımlanan en kötü kategoride olduğu görüyoruz. Kentlerimizde, sağlıklı ve temiz su ihtiyacının sağlanması, su kaynaklarının korunması, kullanılmış suların arıtılması, yeniden kullanımı, tarım ve sanayi kullanımına yönelik planlamaların, iklim değişikliği, meteorolojik ve hidrolojik faktörler, afet ve taşkın yönetim süreci ile birlikte bütünsel, entegre yönetimi sürecinin değerlendirilmesi ve yönetilmesi yaşamsal zorunluluktur” ifadelerini kullandı.

'OLUMLU ETKİLEYECEK'

2021 Temmuz ayında Avrupa Birliği (AB) küresel ısınmanın önüne geçebilmek için 12 ayrı yasal düzenleme içeren ‘Yeşil Anlaşma’ açıklamıştı. Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın (EBSO) tanıttığı ‘Yeşil Sanayi Rehberi’nin hazırlanmasına katkı sağlayan EBSO Çevre Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Nuri Azbar, şöyle konuştu: “Yeşil Anlaşma’ya uyum için Türkiye’de hazırlık aşamaları hızlıca devam ediyor. Türkiye zaten bu anlaşmaya uymak zorunda kalacak. Çünkü AB ile bizim ticaret anlaşmalarımız var. Belki de ileride bu öyle bir noktaya gelecek ki ‘ben sizinle alışveriş yapmayı kesiyorum’ noktasına getirecek.”