Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, mesleki açıdan büyük sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını belirterek, yeni mezun mimarların asgari ücretle dahi zar zor iş bulabildiklerini söyledi

Umut KARAKOYUN / TMMOB'a bağlı Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, mesleki olarak yaşadıkları sorunları anlattı. Yasal düzenlemelerin, inşaat piyasasını, sermayeyi koruyacak, kollayacak ve çarkları döndürecek şekilde yapıldığını söyleyen Halil İbrahim Alpaslan, bunlar yapılırken ters orantılı olarak mimarları koruyacak yasaların da gittikçe zayıflatıldığını savundu. Bunun sonucunda da mimarlık mesleğinin değersizleştiğini dile getiren Başkan Alpaslan; “Bir çok serbest mimar çok büyük sorunlarla karşı karışı kalıyor. En büyük sorunlardan biri haksız rekabet ve emeklerinin karşılığını alamamaları. Yasalarla bu ortamı denetleyen, gözeten örgüt olan Mimarlar Odası'nı çökertirseniz, denetleme değil vahşi kapitalizme ortam hazırlarsınız. Mimarlar Odası'nın mesleki denetim hatta fatura denetimi yetkisi vardı. Bu düzen yıkıldı. İşini doğru şekilde yapmak isteyen mimar şimdi emeğinin karşılığını alamıyor. Çünkü o fiyata bu işi yapan meslektaşları var ama daha kalitesiz bir iş ortaya çıkıyor. Müteahhitler de nitelik değil fiyata bakıyorlar. Yaratılan bu ortamda işini hakkıyla yapan mimarlar, çok zor iş buluyor. Bu kademe kademe aşağı doğru yansıyor” dedi. Yeni mezun olan mimarların, asgari ücretle zar zor iş bulabildiklerini kaydeden Alpaslan, günden güne tırpanlanan yetkilerine rağmen meslek ilkelerine, bilime aykırı faaliyet gördüklerinde bununla mücadele etmeye çalıştıklarını dile getirdi.

EKONOMİNİN YÜKÜ İNŞAATTA
Türkiye ekonomisinde çarkların büyük oranda inşaat sektörü üzerinden döndürüldüğünü, diğer ekonomik kaynaklar tükenme aşamasına getirildiği için bu çarkın ne pahasına olursa olsun ayakta kalması adına bir çok yasal düzenlemenin yapıldığını anımsatan Halil İbrahim Alpaslan, bunun doğurduğu sorunları şu şekilde özetledi: “Son 15 yıldır merkezi iktidar, ekonomiyi inşaata yaslamış durumda. Ekonominin çarklarını büyük oranda inşaatla döndürmeye çalışıyor ve bu alanda bir çok yasal düzenleme yapıldı. Elimizde kala kala inşaat kaldı. Bütün riski bir sektöre yüklediğimiz zaman ne olursa olsun o çarkın dönmesi gerekiyor. Artık burada doğayı da, insanı da, tarihi değerlerimizi de gözden çıkarabiliyoruz. Bu bakış açısı şüphesiz, yasalara yansıyor. Hemen hemen inşaat sektöründeki bütün yasalar, bu çarkın ne pahasına olursa olsun dönmesi için yapılıyor. O zaman mümkün olduğunca denetleme organlarını saf dışı bırakıyorlar. Çünkü denetleme organları; insanı, doğayı, tarihi gözeten argümanlarla sizi sorgular ve çarkın yanlış işlerini durdurmaya çalışır. Bu sağlıklı bir sistem. Ancak o çarkın dönmesi birileri için hayati öneme sahip olduğundan dolayı artık denetleme mekanizmasını yoldan çekmeye çalışan yasalar yapılır.”

AÇIKÇA YÜRÜTÜLEN SALDIRI
Kendileri açısından en tehlikeli sorunun meslek örgütlerinin zayıflatılması olduğunu ifade eden Alpaslan, özellikle son 5 yıldır açıkça yürütülen bir saldırı olduğunu söyledi. Bütün meslek odalarının baskı altında olduğunu fakat en çok inşaat sektörünü denetleyen odaların bu baskıyı hissettiğini dile getiren Alpsalan; “İnşaat çarkını yavaşlattıklarını düşündükleri şeyleri yoldan çekmeye başladılar. Birileri belediyelere gittiklerinde sadece mimar olduklarını taahhüt ederek proje sunabiliyor. Oysa, herhangi bir ororiteye proje sunabilmesi için mimar olduğuna dair belge ve meslekten men edilmediğine dair belge de sunması gerekiyor. Şimdi bunlar yok. Sağlıksız bir yöntem” dedi.

Kredi ile işler dönüyor
Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Alpaslan, meslektaşlarının üniversitede yoğun emekle mezun olduktan sonra iş hayatına atıldıklarında yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekti. Kredi ile işlerini döndürmeye çalışan mimarların olduğunu söyleyen Alpaslan; “Genelleme yapmak doğru değil ama müteahhitler, kentin estetiğine, kaliteli yaşama çok da önem vermez. Son zamanlarda sık sık duyuyoruz, mimarlara gidip 'Belediyelerden kaç metrekare geçirirsin' diyen müteahhütler var. Yaratılan bu ortamda işini hakkıyla yapan mimarla çok zor iş buluyor. Mimar iş bulamayınca, çalıştırdığı mimarlara da bu durum yansıyor. Mimarlar çok ciddi emek sarf ederek üniversiteden mezun oluyor ve en vasıfsız işçi ücreti ile iş bulmaya çalışıyor ve asgari ücretle geçimini sağlamaya çalışıyor. Kredilerle işlerini döndürmeye çalışan mimarla var. Bu kurulan düzen inşaat çarkında olanların işine yarıyor” açıklamasında bulundu.

Büyükşehir'e imar eleştirisi
Açıklamasında İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin imar konusunda yaptığı kimi düzenlemeleri de eleştiren Halil İbrahim Alpaslan, kentlere sahip çıkılmasını istedi. Yaşam alanlarının her geçen gün biraz daha sağlıksızlaştığını kaydeden Başkan Alpaslan; “Ne tarihi değerlere, ne doğal değerlere sahip çıkamıyoruz. Hem kentler de hem de kırsal alanlarda çok ciddi yeşil alan ve orman kıyımı var. Yüksek yapılaşma durumu İzmir'de de hızla yayılıyor. Neredeyse ayda bir kez biryerlerde yüksek yapının temeli atılıyor. Bununla çok ciddi ve kararlı şekilde mücadele etmek gerekiyor. Çok kolay bir kırılma. Belediyeler ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, kentin yaşanmaz hale gelmemesi için ve İstanbul'da yaşananlardan da ders alınarak düzenlemeler yapmalı. Bu çok da zor ve içinden çıkılamaz değil. Belediyeye sürekli bu konulara dair uyarılar yapıyoruz ancak çok da dikkate alınmıyor. Mavişehir'deki iki alan ile ilgili bakanlık tarafından yapılan imar çalışmasına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'ndan tepki geldi. Bu konuda kendisine yüzde yüz katılıyoruz ancak bize garip gelen bir durum var. Belediye de eleştirdiği konu ile ilgili aynı tavrı sergiliyor. Olmayacak yerlerin imar niteliğini değiştiriyor. Örneğin ticaret alanı olan bir yere konut imarı veriyor, bu son derece sakıncalı. Mesaimizin çoğu belediyenin imar değişikliği konularını takip etmekle geçiyor” dedi.

Sıra izmir'de mi?
İstanbul'un yapılaşmalardan dolayı artık çok tehlikeli bir kent olduğunu vurgulayan Başkan Alpaslan, megakentte AVM, inşaat yapmaktan toplanma alanı bile bırakmadıklarını açıklarken,
bu durumun bulaşıcı hastalık gibi diğer kentlere de sıçradığını ileri sürdü. Alpaslan, şunları söyledi: “Artık yaşanmaz hale gelen kentlerimiz var. Ne yazıkki bu bulaşıcı bir durum gibi. İstanbul hastalandı ve mikroplar bir yeri yaşanmaz hale getirince başka kentlere sıçramaya başladı. Şuanda en gözde ve sağlıklı gibi görünen İzmir, mikropların hedefinde. İzmir'de de bu hastalığın semptomlarını görmeye başladık. Olur olmaz yerlerde yüksek yapılaşma ve imar planlarının parsel bazında nokta müdahaleler ile değiştiriliyor. Planların kent ve doğa lehine değil sermaye lehine bozulmasına İzmir'de çok sık rastlar olduk. Bundan 10 yıl sonra İzmir'den kaçıp başka yerlerde yaşama hayalleri kuracağız.”