Emniyet Genel Müdürlüğü, yayımladığı bir genelge ile toplumsal ve adli olaylarda görüntü ve ses kaydının alınmasını yasaklamıştı. 1 Mayıs öncesi yayımlanan genelgede görüntü alacağından şüphelenilen kişilere dahi müdahale edilebileceği belirtilmişti. Genelgeye başta gazeteci örgütleri olmak üzere bir çok kesimden tepki gösterildi. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle bir açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, iktidarı cezaevindeki gazetecileri özgür bırakmaya, gazetecilik faaliyetini engellemekten, gazetecileri hedef gösteren, fiziksel saldırıya yol açan nefret söyleminden vazgeçmeye çağırdı.

Anayasa'ya aykırı

İktidarın halkın haber alma hakkını engellediğine dikkat çekilen açıklamada, şu görüşler yer aldı: “Medya kuruluşlarının yüzde 90’ının iktidarın denetimi altında olduğu, 12 bin gazetecinin işsiz bırakıldığı, yazdıkları ve düşünceleri nedeniyle haklarında binlerce dava açıldığı, 43 gazetecinin hapishanede olduğu Türkiye’de özgür bir basından söz edemiyoruz. İktidar denetimi altında olmayan az sayıdaki bağımsız gazete, Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan kesme cezalarıyla, televizyon kanalları ise RTÜK’ün yayın durdurma ve para cezalarıyla baskı altında tutulmaya çalışılmaktadır. Son olarak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesiyle 1 Mayıs eylemlerini takip eden gazetecilerin görüntü alması polis tarafından engellenmeye çalışılmış, meslektaşlarımızın zorla telefonlarına, kameralarına el konulup görüntüler sildirilmiştir. Bu genelge Anayasa’ya aykırıdır. Anayasal bir hak olan basın özgürlüğü yine engellenmiştir.”

İGC: yasal haktır

İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nden (İGC) yapılan Yapılan açıklamada, gazetecilerin haber yapmasını engellemenin suç olduğu belirtildi. Açıklamada, “Vatandaşın boğazına çöken, yaşamını tehdit edenleri özel hayatın gizliliğinin ihlali diyerek koruyup kollamak, onun zulmünü cesaretlendirmektir. Özel hayatın gizliliği ile bu konunun ilgisi yoktur. Kamuoyunun bütün bunları bilmesi, bundan haberdar olması yasal hakkıdır. Gazeteci de bu hakka hizmet eder” denildi. Genelgenin Anayasa'nın ihlali anlamına geldiği ifade edilen açıklama, şöyle devam etti: “Bu genelge, halkın üzerindeki korkunun, baskının daha da artırılması ve aslında onca ihlalin, adaletsizliğin, yasa dışılığın daha da artacağını düşündürmektedir. Halkın bilgi edinme hakkının engellenmesi için altyapı oluşturmaktadır. Söz konusu genelgede basın özgürlüğüne, yasalara, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık vardır ve bunun meşrulaştırılması, olağanlaştırılması kaygı yaratmaktadır. Anayasada garanti altına alınmış olan haber alma hakkının engellenmesi Anayasanın ihlali anlamına gelir. Yasak konulması engellenmesi gereken, basın mensuplarının ses ve görüntü kaydı alması değil… Hukuk devletinde kolluk görevlilerinin halka işkencesi, şiddetidir!”

Hukukçular genelge için “suçlu kamu görevlisini koruyan bir sansür genelgesi” değerlendirmesi yaparken Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş da, geçen yıl toplumsal eylemlerde 18 gazetecinin polis müdahalesi ile karşılaştığını hatırlatarak, genelgenin haber alma hakkına müdahale anlamı taşıdığının altını çizdi.

Basın Konseyi: 153. sırada olmanın utancı içindeyiz

Basın Konseyi, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, “Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında Türkiye’nin hala 153’üncü sırada bulunmasının utancını yaşıyoruz. Basın özgürlüğü listesinde Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerin arkasında olduğumuz için utanıyoruz. Türkiye'den sonra ise Ortadoğu, Kuzey Afrika, Çin, Kuzey Kore gibi en baskıcı, demokrasiden tamamen uzak bölgelerin ülkeleri geliyor” denildi.

'Geri çekin'

Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Türkiye’de halkın haber alma hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü, her zamankinden daha büyük tehdit altında. Medyanın yüzde 95'i iktidarın tam kontrolünde. Bağımsız yayın yapan ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen gazete ve televizyonları işlevsiz bırakıp ‘tek sesli medya’ düzenine tam ulaşmak için RTÜK, Basın İlan Kurumu ve yargı ‘iktidar sopası’ olarak kullanılıyor. Her an yazısından, attığı başlıklardan, kullandığı kelimelerden haklarında davalar açılan, gözaltıları işkenceye dönüştürülen, terörle bağlantı içine sokulan, hapse atılan, basın kartlarına el konulan yüzlerce gazeteci, 10 bini aşan işsiz medya mensubu, hala özgürlüklerinin peşinde hak aramaya çalışırken, Emniyet Genel Müdürlüğü'nce (EGM) yayınlanan bir genelge bahanesiyle, sansürün boyutu bu kez sokakta kaba tehditli, coplu engellemeye kadar uzatıldı. Anayasa'ya, yasalarımıza, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalara, mahkeme içtihatlarına aykırıdır. Hukuka aykırı bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur. Tam aksine, bu talimatı yerine getirmek üzere yurttaşlara karşı zorlamaya başvurmak hukuka aykırıdır ve çoğu adli suç oluşturacaktır. Yetkilileri, bu talihsiz genelgeyi geri çekmeye, hukuka aykırı talimatlarını ortadan kaldırmaya davet ediyoruz.”

Sözcü gazetesine konseyden ödül

Basın Konseyi’nin bu yılki Basın Özgürlüğü Ödülü, halkın haber alma hakkı, ifade ve basın özgürlüğüne katkısı nedeniyle Sözcü gazetesine verildi. Açıklamada, “Sözcü gazetesi, çok ağır bedelleri ödemeyi göze alarak halkın haber alma hakkı, ifade ve basın özgürlüğünü tüm engellemelere rağmen, savunmaya devam ediyor” denildi. Basın Konseyi’nin 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü, önümüzdeki günlerde belirlenecek tarihte sahibine teslim edilecek.

CHP'li Karaca: Sansür kılıfı

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, genelgenin Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirtti. Karaca, şöyle konuştu: “İçişleri Bakanlığı'nın bu konuda bir işlem yetkisi yoktur. Temel hak ve hürriyetler engellenemez. Ses ve görüntü kaydı alınması engellenmesi, kişi hak ve özgürlüklerine genelgeler üzerinden doğrudan saldırıdır; gerçeğin gizlenmesi, haber alma hakkının yok sayılması, işkence ve kötü muamelede bulunan kolluk kuvvetini Anayasa'ya aykırı şekilde korumak için bir sansür kılıfıdır. Genelge ile yaşam hakkı, işkence yasağı gibi temel hak ve özgürlüklerin ihlalini gizleme, orantısız güç kullanımını meşrulaştırma girişimleri kabul edilemez.”