İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Sözcü Gazetesi Yazarı Ruhat Mengi'ye konuştu. 

‘’Gerekirse  iş makinalarının önünde duracağız’’
İzmir depremi sonrasında hasar alan 62 yıllık Buca Cezaevi tartışmaları yıkımı tamamlandıktan sonra da tam gaz devam etmişti. Cezaevi alanine ne yapılacağı ile ilgili tartışmalar sürerken Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, ‘’Gerekirse  iş makinalarının önünde duracağız’’ dedi. 

‘’Biz yeşil alan istiyoruz, onlar…’’
Türkiye'nin en güzel sahilleri, yeşil alanları tümüyle yok ediliyor, hatta dokunulmaması gereken, sit alanı olan yerler de iktidara yakın müteahhitlere veriliyor. Siz İzmir çevresinde bunu önleyebiliyor musunuz?" sorusuna yanıt veren Başkan Soyer, ‘’ Bu tür girişimler olur, İzmir'in Büyükşehir Meclisi'nde de, ilçe meclisinde de hep duvara toslar ama Çevre Bakanlığı'yla İzmir'in iradesini bir kenara itip kendilerini hakim kılabiliyorlar. En son örnek Buca Cezaevi alanı. Buca Cezaevi yıkıldı ve orası yeşil alan olsun istiyoruz, onlar da ticaret, konut, lojman yapmak istiyorlar" dedi. 

‘’Rantı tatmin edemezsiniz’’
Cezaevi alanında yapılaşmanının önüne geçilmesi gerektiğine dikkat çeken Soyer, ‘’ Burada da güçlü bir direniş sergileyeceğiz, çünkü yine bizi by-pass ederek bir plan geçirmeye kalktılar Bakanlıktan, buna direnç göstereceğiz, sivil toplum kuruluşlarını, dernekleri, vakıfları organize ederek o inşaatları yaptırmamak için elimizden ne geliyorsa yapacağız, gerekirse iş makinalarının önünde duracağız. Bu dipsiz bir kuyu, rantı tatmin edemezsiniz, onu doyurmak mümkün değil, o yüzden de çok ilkesiz, kuralsız, her şeyi tahrip edebilecek kadar gözü kara gidiyorlar, o yüzden çok sağlam durmak, izin vermemek gerekiyor’’ ifadelerine yer verdi. 

Yunan-Türk gerginliğine diplomasi çözümü 
Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan gerginliği diplomasi ile çözülebileceğini savunan Başkan Tunç Soyer, ‘’ Bence bu diplomasiden geçer, barışı savunmaktan geçer. Eğer siz uluslararası alanda sözünüzü dinletebiliyorsanız, sözünüze güven duyurabiliyorsanız bunu başarabilirsiniz. Denenmesi gereken, yapılması gereken aslında bu, yoksa biz kahraman atalarımızın evlatlarıyız, yani gözünü budaktan sakınmadan ölüme koşabilecek insanlarız ama bu barışı reddetmek, bir tarafa bırakmak anlamına gelmiyor’’ dedi. 

Harcadığımız para vatandaşın cebinden çıkıyor 
İzmir Gençlik Festivali'nde gençlere verilen ücretsiz hizmetlerden bahseden Soyer, ‘’ Biz hep şunun bilincindeyiz; harcadığımız para ne babamızın parası, ne şirketimizin parası ne de dışardan aktarılan bir kaynak, düpedüz vatandaşın cebinden çıkan para. Onun için en iyi nasıl kullanırız, en verimli nasıl kullanırız bunun hesabını yapıyor ve onları en çok mutlu edecek, en çok hayatına dokunacak, iyileştirecek çözüm arayışları için kullanıyoruz. Sıkıştıkça, ekonomik kriz büyüdükçe, hayat pahalılığı arttıkça bizim özenimiz de artıyor, daha titiz daha dikkatli olmaya çalışıyoruz ama şunu biliyoruz; bu kriz en çok çocukları ve gençleri vurdu, yani gençlere özel bir özen göstermemizin sebebi o, ne yapsak az’’ dedi. 

‘’Yeni yüzyılın iktisat politikalarını ortaya koymalıyız’’
İzmir İktisat Kongresi 100 yıl önce gerçekleşmiş, şimdi “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi” sizin büyük projeniz ve bunun içinde çiftçiler, işçiler, sanayiciler ve tüccarlar var, çalıştaylar yapılıyor. Örneğin Türkiye'nin her köşesinden gelen çiftçilerle toplantı yapıyor ve sorunlarına çözüm arıyorsunuz. Bu, tüm ülke için önemli bir olay, biraz anlatır mısınız? sorusuna yanıt veren Soyer, ‘’ Daha ilk aday olduğumda şunun idrakindeydim; Ben ne şanslı bir adamım ki belediye başkanı olduğum zaman bu ülke Cumhuriyet'in, kurtuluşun, kuruluşun yüzüncü yılını kutlayacak. 9 Eylül 1922'de İzmir kurtuluyor, aslında o Türkiye'nin kurtuluşuna tekabül ediyor, ondan sonra 29 Ekim 1923 Cumhuriyet, arada 13 ay 20 gün var ve bu süre Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli 13 ay 20 günü çünkü bu süre içinde İktisat Kongresi gerçekleştiriliyor. Düşünün, Mustafa Kemal Atatürk bunu İzmir'de yapıyor, şöyle bir şehir; yanmış, yıkılmış, 3,5 yıl işgal altında kalmış, gerçekten büyük bir yangın görmüş ve üzerinden 5,5 ay geçmiş, daha Lozan Anlaşması imzalanmamış, daha ortada Cumhuriyet yok, bir devlet yok ve İktisat Kongresi'ni yapıyor. Türkiye'nin her yerinden 1135 delege getiriyor; çiftçiler, işçiler, tüccarlar ve sanayiciler. Bunlara diyor ki; “Yeni bir yüzyılın, yeni bir devletin, yeni bir cumhuriyetin iktisat politikalarını oluşturalım”. Bu bize muazzam bir heyecan ve sorumluluk verdi; şimdi biz de ikinci bir yüzyıla geçerken yeni yüzyılın iktisat politikalarını ortaya koymalıyız’’ dedi. 

Atatürk’ün formatına sadık 
Atatürk'ün yaptığı kongrenin formatına sadık kalındığına dikkat çeken Tunç Soyer, ‘’Bu, bugünün siyasal ikliminde geleceğin siyasetini şekillendirecek bir toplantı ve bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz. Atatürk'ün yaptığı kongrenin formatına sadık kalıyoruz, Türkiye'nin 7 bölgesinden bütün temsilciler, tarım sektörünün kilit taşları bir araya geliyorlar. Biz onlara dedik ki “Geleceği hayal edin, bugünkü siyasal iktidarın yaptıklarıyla ilgili şikayetlerinizi değil, gelecekte çocuklarınız çiftçilikle gurur duyabilsinler diye, gerçekten çiftçiliği sürdürebilmek adına ne ihtiyacınız var, hangi politikaların geliştirilmesi lazım? Örneğin 100 yıl önce İktisat Kongresi yapıldığında Osmanlı döneminde çiftçiden alınan Aşar Vergisi kaldırılmış, köylü daha çok üretmeye başlamış. Arkadan 1929'da Amerika'da patlayan büyük kriz geliyor, o zamana kadar kısacık sürede üretici üretmeye başlamış, “Yerli Malı Haftaları” başlamış. Düşünebiliyor musunuz nasıl bir vizyonsa o büyük kriz patladığında kendi kendine yeten bir ekonomi kurmanın ne kadar önemli olduğu anlaşılmış’’ ifadelerine yer verdi.