HABER/ Sinan KESKİN
Sanayi toplumuyla beraber ezilen, günümüzde ise ötekileştirilen zanaat kavramına mercek tutan Selçuk Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Tülay Gümüşer, yorganlama gibi geleneksel, süblimasyon baskı ve dijital çizim gibi modern üretim tekniklerini bir araya getirerek yorumladığı işleriyle açtığı ilk kişisel sergisi SHE’nin ardından serinin devamı olan SHE II ile sanatseverlerle buluştu.
Yorucu bir süreç
Eskiden işlev odaklı ortaya çıkan zanaat ürünlerinin inovatif ve kreatif yaklaşımlarla tasarım nesnesine ya da sanat eserine dönüşebildiğini belirten İzmirli akademisyen Gümüşer, gelişen teknolojiyle ortaya çıkan yeni iletişim ortamları ve sanatsal ifade tarzlarıyla günümüzde yaygın bir kullanım alanı bulan tipografiyi tekstil tasarımlarına estetik bir boyut katmak için tercih ettiğini söyledi. SHE serisi üzerinde çalışırken, izleyenin gördüğü son hali dışında oluşturma süreçlerine bakmak gerektiğini vurgulayan Gümüşer, şöyle devam etti: “Altı ay fikir aşaması ve birçok fikrin süreç içerisinde elenmesi, araştırma, eskiz, tasarım aşaması ve üretim gibi zihinde canlanan fikirleri somutlaştırma süreci oldukça yorucu ve stresliydi. Yaptığım iş pattern surface design (kumaş yüzey tasarımı). Kumaş yüzeyini tasarlarken var olan fontları estetik ve fonksiyonel amaçlarla hikayeme göre düzenledim. Grafik tasarımın sınırlarında olan tipografinin esas görevi olan iletişimi tekstil pratiklerimde kurmaya çalıştım. Yaşamımın bir kesitinden izleri somutlaştırmaya çalıştığım tasarımlarımın nesneden ziyade kavramsal yönünü ön planda tuttum. Burada ulaşılmaya çalışılan esas hedef ‘iyi tasarım’. O nedenle, işlerimi sanat eserlerinden veya sanatsal ürünlerden ayırmak gerekiyor.”
Hayattan kesitler
Serginin Kasım ayında yine İzmir'de açtığı ilk kişisel sergisinin devamı niteliğinde olduğunu hatırlatan Gümüşer, “İlk sergide olduğu gibi yine on iki adet tasarımım izleyiciyle buluşuyor. Tasarımların şekillenmesinde rol oynayan öznenin (she) hayatından kesitlerin sunulduğu işlerimde yer alan harfler ve rakamlar bir düzen içinde hikayenin devamını anlatmakta. İlk seride her bir ayı anlatan 11 işim (siyah, beyaz ve gri) monokromdan oluşurken, Aralık ayını temsil eden son işim merkezden renklenmeye başlayan ve tamamen kendi köklerimize dönüşümüzü Orhun Yazıtları'ndan seçtiğim harfler üzerinden sembolize ediyordu. Bu tasarım aynı zamanda serinin ikincisine gönderme yaparken işlerin polikroma dönüşeceğinin ipuçlarını da veriyordu. Öyle de oldu” diye konuştu. SHE II serisindeki işlerde monokromdan polikroma dönüşümün fark edildiğini belirten Gümüşer, şöyle konuştu: “Tüm bunlar, var olanın üzerine yeniden inşa ettiğim küçük detaylar, yani bildiğimiz kimlikleri, malzemeleri toplayarak bir araya getirdiğim işler. Bu inşa sürecinde kumaş yüzeyindeki geometrik alanlara hapsolmuş kimisi bütün, kimisi yarım, kimisi ters, kimisi düz bir biçimde yerleştirilmiş harfler, rakamlar, sürekli ve planlı yapılan form tekrarları kendi içerisinde bir devinimi sembolize etmekte, özneden (SHE) birer iz taşımakta. Aslında bu seri, o günün ve o yılın ruh haline göre tasarlanmış bir nevi görsel günlük.”
Geleneksel üretim biçimlerinin detaylarını kullanırken zanaatı yeniden merkeze koymak ve öneminin altını çizmek isteyen Gümüşer, gerek yaptığı minimal tasarımlar gerekse genetik kodlarında var olduğunu söylediği etkiyle çağdaş sanata ilgi duyduğunu, tasarımlarının yine çağdaş çizgide devam edeceğini belirtti.