“Ne kadar uzağa gidersem kendime o kadar çok yakınlaşıyorum.” – Andrew McCarthy

“Yatan aslandansa gezen tilki yeğdir” diyor bir Türk atasözü. Ne güzel diyor! Yaklaşık 20 yıldır sadece resmi izinlerini kullanarak 90 küsur ülke gezebilen bir devlet memuru olarak garipsenebilirim. Ama ben alışığım zaten buna. Her yıl izinlerimi genellikle kış aylarında ve toplu olarak kullanıyorum. Avrupa’daki birbirinin benzeri ülkeleri bir kez görmek yetti de arttı zaten. Afrika, Güney Amerika, Sibirya da ilginç ve güzel tabi ama sonuçta ben iflah olmaz bir Uzakdoğu gezginiyim.

Hazırlayan / İsmail Ragıp GEÇMEN

Bunun nedeni basit. Doğal güzellikler ve tarihsel zenginlik elbette önemli fakat beni bir ülkede en çok çeken şey o ülkenin diğerlerinden benzersiz kültürü olmuştur hep. İnsanların fiziksel farklılıkları, yemekleri, giyim kuşamları, yabancılara davranışları…

Dünyada, giderek her biri birbirine benzeyen ülkeler, toplumlar ve kültürler arasında işte bu nedenle diğerlerine inat kültürünü korumayı başarmış ‘utangaç’ ülkeleri seviyorum. İnsanları tanımayı, şehrin izbe sokaklarında kaybolmayı, o sokaklardaki çocukların ağız dolusu gülüşlerine tanık olmayı; balkonlarında çamaşır asılı evleri, evlerin önündeki yerel satıcıları, acı, ekşi bazen hem acı hem ekşi hem tatlı yemeklerini tatmayı, tanımayı seviyorum. Tapınaklardaki tütsü kokularını, bazen berbat bazen mistik ama hep farklı şarkılarını, ilginç ve renkli evlenme törenlerini ve hatta garipsemeyin ya da isterseniz garipseyin, ölüm sonrası ayinlerini bile görmeyi seviyorum.
Bu uzun girişten sonra gelelim bu yolculuğuma.
 

İLK DURAK KUALA LUMPUR / MALEZYA


Yol arkadaşım, yol’daşım, TRT’de Başkameraman olan ve 20 yıldır birlikte ülke ülke şehir şehir yol teptiğimiz Ercan İşsever ile geçen yılın kışında yani 1,5 yıl kadar önce, bizi Uzakdoğu’ya götürecek en ucuz bileti alarak Şubat 2017 için gezi planlamamıza başladık. Bu gezide 4 ülke belirledik. Toplam zamanımız 32 gündü.

Bunlar Malezya, Kamboçya, Vietnam ve Filipinler’di.

Ercan’la Kuala Lumpur’daki o pis hostelde buluştuğumuzda yorgun, uykusuz ama mutluydum. İzmir’den Ankara’ya geçmiş, Ankara’dan Katar’ın başkenti Doha’ya uçmuş, orada 4 saatlik bir aktarma molasından sonra bu kez 9 saatlik uzun bir uçuşla Kuala Lumpur’a varmıştım. 50 dakikalık metro yolculuğu sonrası şehrin kalabalığına karışıp Hostele doğru yürümeye başladım. Hostel ve guesthouse’lar, dünyada daha çok gençlerin tercih ettiği, bazen karma bazen erkek-kadın ayrı ranzalı, 2, 6, 10 hatta daha fazla insanın aynı odada konakladığı konaklama yerleri. Genellikle konforsuz ama temiz ve ucuz yerler olduğu için biz de tercih ediyoruz. (Kuala Lumpur Prescott Hotel, 97.25 Ringgit = 17 $)
İzmir’den ayrılmadan rezervasyon yaptırdığımız tek yerdi burası ve yorgun geleceğimizi düşünerek Metroya yakın bir yerden bulmuştuk. Ercan, 6 saatlik farktan dolayı çoktan otele yerleşmiş, uyuyup uykusunu almış, beni sinir edecek kadar da dinlenmişti. Ilık bir duştan sonra (soğuk su pek bulunmaz bu ülkelerde) derin, sonradan unutulacak bol rüyalı, güzel bir uykuya dalıyorum.
Uyandığımda Malezya yerel saatiyle akşamüstü 5 olmuştu. Hava kararmadan şehri dolaşmak için sokaklara vuruyoruz.

Kuala Lumpur sokaklarındayız. Nemli ve boğucu sıcak havaya dayanmak zor, akşam bile nefes almak sıkıntılı. Bulunduğumuz mevki ‘China Town’ ile ‘Little India’ mahalleleri arasında olduğu için etrafta bol miktarda Çin ve Hint kökenli insana da rastlıyoruz. Çan seslerinin geldiği, ayin hazırlıkları olan bir Hint tapınağına doğru yürüyoruz. Yolun üstünde sakalları upuzun, bir Hindu rahibi kadar zayıf bir Hintli, kırılmış parke taşlarının arasında uzanmış sere serpe yatıyor. Üstünde bir şey yok, altında bir Hint donu, gelip geçen arabaları seyrediyor. Hasta değil, sarhoş değil, ot çekmemiş, bildiğin kaldırımın ortasında kırılmış parke taşları arasında yatıyor, şaka gibi. Hindistan’ın garip ve olağanüstü insan karakteri başka ülkelerde de değişmiyor demek. Hintli amcayı rahat kaldırımında bırakıp ‘Sri Mahamariamman’ Tapınağına giriyoruz. Tapınağa ayakkabılar dışarıda çıkarıldıktan sonra girilebiliyor. Pek fazla turistik olmayan büyük, kalabalık ve pahalı Kuala Lumpur’daki bu tapınakta bulunan Hindu rahipler, birazdan başlayacak ayini izlememize izin veriyor ama fotoğraf çekmemize izin yok. Bedenlerinin üst kısmını açıkta bırakan rengârenk giysileri, uzun ve civciv sarısı, turkuaz mavisi, yosun yeşili ve daha bin bir çeşit renkli kolyeleri hem sağ hem sol kulağa takılan küpeleri, alınlarına sürülen sarı, turuncu üçüncü göz boyaları ile bambaşka bir evrenden sesleniyorlar.

Kuala Lumpur’da Hint kültürünün ve özellikle Hint işi ürünlerin satıldığı en önemli yer ‘Little India Brickfields’. Eskiden bu bölgede tuğla üretimi yapıldığı için bölgeye İngilizce “Tuğla Alanı” anlamına gelen “Brickfields” denilmiş. Şimdilerde burada Hint bayan elbiseleri olan saree’den, Hint şekerlerine kadar pek çok geleneksel ürünün satışı yapılıyor.

Hint Mahallesi ‘Little India’yı katedip Çin mahallesine giriyoruz. ‘ChinaTown’ özellikle 1800’lü yıllarda Çin’den gelen yoğun göçlerle oluşmuş. Şehirde yaşayan Çinli nüfusun büyük bir bölümü hala ‘Chinatown’ da yaşıyor. Burası Kuala Lumpur’un gezilip görülecek yerler bakımından en zengin bölgesi. Özellikle sıcaktan dolayı geceleri açık olan ‘Jalan Petaling’ yani Petaling Caddesi’nde kurulan sokak pazarı ve ‘Pasar Seni’ ya da ‘Central Market’ farklı dünyalara adım atmanızı sağlıyor. Burada ‘Kebap Turki’ adıyla bir Türk dönercisi bile var.

SEÇMECE KRALLIK

Malezya için, Güneydoğu Asya’da yer alan, doğu ve batı olarak iki kara parçasına ayrılmış, 13 eyaletten oluşan, ‘seçmece krallıkla’ yönetilen federe bir ülke diyor wikipedia.
Güney Asya’nın en istikrarlı, güvenli ve kolay gezilebilir ülkelerinden biri olan Malezya, 28 milyonluk nüfusa sahip ve federatif anayasal monarşi ile yönetiliyor. 13 eyalet ve 3 federal bölgeden oluşan ülke, Güney Asya’da Malezya Yarımadası ile Güney Çin Denizi’nde yer alan Borneo Adası olmak üzere birbirine oldukça uzak 2 ana kara parçasından oluşuyor. Başkent Kuala Lumpur 4 milyon nüfusuyla modern ve düzenli bir Asya şehri. 1957’de İngiliz sömürgeliğinden bağımsızlığını ilan etmiş. Halkın yüzde 50,4'ü Malay, yüzde 23,7'si Çinli, yüzde 11'i yerli ırklar ve yüzde 7,1'i Hintliler'den oluşturuyor. Müslüman, Budist, Hristiyan, Hindu yanında birçok farklı din bulunuyor. Ama Müslüman olmak statü ve ayrıcalık getiriyor.

Güney Asya’nın kalbinde yer alan bu ülkede iklim bunaltıcı. Ekvatora yakın konumda yer alan Kuala Lumpur bol yağış alan, sıcak ve güneşli, nemli, tropik iklime sahip bir şehir. Ülkenin yüzde 60’dan fazlası tropikal yağmur ormanları ile kaplı. Yağmur ormanları, dünyada başka hiçbir yerde olmayan hayvanları ile Malezya dünyanın en zengin biyoçeşitliliğine sahip ülkelerinden.
Yıllarca İngiliz etkisi altında kalan bölgede günümüzde de bu etki yaşamaya devam ediyor. Trafik soldan akıyor, elektrik İngiliz tipi 3 dişli prizlerden oluşuyor. Resmi dilin Malayca olduğu ülkede İngilizce halkın büyük kısmı tarafından rahat bir şekilde konuşuluyor.
Doğal güzellikleri ile dikkat çeken Langkawi Adası, Penang Adası ve Tioman Adası gibi birbirinden güzel yerlerin yanında Kuala Lumpur biraz beton yığını ama yine de görülmesi gereken bir yer.
Kuala Lumpur’da önemli yerleri görmek için 2 tam gün yeterli.

Listenin ilk sırasında Malezya’nın simge yapılarından Petronas İkiz Kuleleri var. 452 metre yükseklikte ve inşası için 1,6 milyar Amerikan Doları harcanmış ikiz gökdelenler, Petronas Petrol Holding'in yönetim merkezi. Bir süre dünyanın en yüksek binaları olan kuleler, ofisler dışında alışveriş merkezi, Senfoni Orkestrası, Doğal Bilimler Müzesi gibi birçok yapıya da ev sahipliği yapıyor. Gökdelenlerin 41 ve 42. katları arasındaki çelik köprü 170 m. yükseklikte. Kuala Lumpur manzarasını dünyanın en yüksek yapılarının birinin tepesinden izlemek için seyir terasına çıkış yapılıyor. Paris’te Eyfel neyse Malezya’da Petronas öyle ve bazı günler oldukça yoğun olabiliyor. Bu yüzden işinizi şansa bırakmadan giriş biletini önceden internet üzerinden almanız size avantaj kazandıracak. Kule, pazartesi günleri ve Cuma namaz saatlerinde kapalı, onun dışında 09.00-21.00 saatleri arasında 85 Ringgit (=20$) karşılığında ziyaret edebilirsiniz.

Bir başka görülmesi gereken nokta, 1884 yılında A. Norman tarafından tasarlanan ve Kuala Lumpur’un ana meydanı olan Merdeka Meydanı. Sömürge döneminde kriket oynanan meydan çevresinde o döneme ait birçok önemli yapı yer alıyor. Günümüzde İletişim Bakanlığı olarak kullanılan ‘Sultan Abdul Samad Building’, ‘Royal Selangor Club’, ‘St. Mary’s Cathedral’ ve ‘Kuala Lumpur City Gallery’ bölgedeki en önemli yapılardan. Meydan ortasında ise 100 metre yükseklikte bayrak direği yer alıyor. 31 Ağustos 1957 tarihinde “Union Jack” yani Birleşik Kralık bayrağının indirilip yerine Malay bayrağının çekilmesi ülke tarihinin en önemli olaylarından biri. Meydan, çok güzel olmasa da şehrin tarihi ana meydanı olması nedeniyle bir ziyareti hak ediyor.

Bölgede ziyaret edilmesi gereken bir başka önemli nokta da bilinen adıyla “Batu Caves” (Batu Mağaraları). Şehir merkezine 15 km uzaklıkta yer alan mağaralar, Hindular için kutsal bir ibadet yeri. 43 metre yükseklikte Tanrı Murugan heykelinin girişte yer aldığı mağaralar dünyanın en büyük Hindu mağara tapınağı. Batu Mağaraları 3 ana bölümden oluşuyor. Bunlar, birçok Hindu Tanrılarına ait heykelin yer aldığı ‘Art Gallery Cave’, üst bölümdeki mağaraya çıkarken orta noktada yer alan ve rehberler eşliğinde gezilen ‘Dark Cave’ ve yerden toplam 272 basamak merdiven çıkılarak ulaşılan ‘Temple Cave’ yani tapınak bölümü. Tapınak, Batu Mağaralarının en önemli noktası. Bu arada mağara merdivenleri ve çevresinde birçok maymun yer alıyor. Elinizde yiyecek ve içecek taşımamak akıllıca olacaktır çünkü maymunlar zaman zaman ziyaretçilerin ellerindeki bu yiyecekleri alabilmek için saldırgan olabiliyor. Şehir kıyısında yer alan mağaraya KL Sentral istasyonun yakınındaki KTM Komuter'den ‘Port Klang’ hattına binerek trenle rahatça ulaşabilirsiniz.
Menara Kulesi, toplam 421 yüksekliğe sahip, şehrin birçok noktasından gözükebilen bir TV Anten kulesi. Menara, deniz seviyesinden 94 metre yükseklikteki bir alan üzerinde yer aldığından dolayı aslında manzara için şehrin ünlü yapısı olan Petronas’tan daha fazla yüksekliğe sahip. Dilerseniz kulenin 276 metre yükseklikte yer alan seyir terası ve restoranını gezebiliyorsunuz. Kulenin ziyaret ücreti 52 Ringgit (13 $).
Malezya Para Birimi Ringgit (MYR) ve 1$ = yaklaşık 4 Ringgit ediyor. Ve Malezya, Türk vatandaşlarından 90 güne kadar vize istemiyor.

YARIN: PENANG ,MALEZYA