Yazı Dizisi / Misket DİKMEN

Pekin'deki ikinci günde ilk durağımız Tanıtım Bakanlığı Tanıtım Ofisi.

Çin Halk Cumhuriyeti Tanıtım Bakan Yardımcısı Jiang Jiango ve ekibi tarafınan karşılanıyoruz.. Geniş bir odada büyük bir masasının etrafında toplanıyoruz. Herkesle tek tek tanışıyor, Çin'e dair bütün soruları dikkatle dinleyerek not alıyorlar. Her soru anında 6 dile çevriliyor.

Sorular temelde dört başlıkta toplanıyor. Kapalı bir kutu olduğu düşünülen Uygur Bölgesi'nin dünya gündeminden düşmeyen durumu, Arakan ve soykırım, Çin - Pakistan koridoruna ilişkin haberler ve Çin'in önlenemez yükselişi, gelişmesi...

Barış içinde kalkınma

“Öncelikle İpek Yolu tanıtım projesine hoşgeldiniz” diyerek söze başlıyor Jiango. Sonra da aldığı notlar üzerinden devam ediyor. Zaman zaman söze diğer yetkililer de katılıyor.

“İİk kez gelenler için yeni bir keşif olacak. Çin’in dost ülkelerinden geliyorsunuz. Dostluğumuz çok güçlü. İlişkilerimiz çok derin. Burada ilk kez aynı anda 6 dilde birden toplantı yapacağız. Bu bile buluşmamızın önemini ve anlamını vurguluyor. Bir Kuşak Bir Yol, hissiyatı ve tarihi uzun olan bir yol. Atalarımız 'Dünya ailemizdir’ der. Dünya ailesi insanoğlunun kendisidir. Çin iyi olursa dünya iyi olur. Dünya iyi olursa Çin daha iyi olur. Barış içinde hep birlikte kalkınmaya çalışıyoruz. Dün Çin'in ekonomik kalkınma gelişme programlarının geleceği tasarlamaya yönelik çalışmalarından örnekleri gördünüz. Bizim amacımız Çin'in gelişmiş, ticari hacmi, gelir düzeyi yüksek Pekin gibi Şanghay gibi bölgelerinin sayısını daha da arttırmak, yeni ekonomi merkezleri yaratmak. Bunlardan biri de çok önemsediğimiz Şincan Uygur Özerk Bölgesi. Yolculuğunuzun en geniş süresi bu bölgeyi kapsayacak. Buraya ilişkin tüm dünyada oluşturulmaya çalışılan bir algı var. Ve sizler bunu daha yakından görmek üzere bölgeye giden ilk bağımsız basın grubu olacaksınız. Daha önce beş gazeteciden oluşan bir grup gitti. Ama onlar Çin'de akredite olan gazetecilerdi. Siz ilksiniz. Elbette izlenimlerinizi paylaşacaksınız.

Emperyalizm ile mücadele ediyoruz

Batı ülkeleri, Asya ülkeleri ile Çin'in istikrarlı olmasını istiyorlar. Ama gelişmemizi istemiyorlar. Biz gelişmekte olan bir üllkeyiz. Uzun zamandır bağımsız bir politika izliyoruz. Dünyanın hiç bir gücüne dayanmıyoruz. Emperyalizm ve süper güçlerle mücadele ediyoruz.

Devrimden bu yana 70 yıl geçti. Dışa açılma sürecinin başlamasından bu yana da 40 yıl. O günlere kıyasla dini inanç konusunda nüfusta bir artış var. Tüm bu süreçte dini inançlar konusunda hiç bir ayrımcılık politikası uygulanmadı. Çin'de 56 etnik grup yaşıyor. Aynı ülkede böyle bir birlikte yaşamanın dünyada eşi benzeri yok. Çin'de inanç özgürlüğü, inanmak-inanmamak özgürlüğü var. Din İşleri Genel Müdürlüğü bu amaçla kuruldu. 56 etnik grup içinde inananlar var inanamayanlar var, müslümanlar, hristiyanlar, budistler ve diğerleri. Örneğin Han grubu kendi tarihinden gelen bir özelliğe sahip; hiç bir dine inanmıyor. Uygur Bölgesi'nde müslümanlıkla birlikte başka dini inanışlar var. Çin Komünist Partisi ÇKP'nin de bir inancı var. Ama dini inancı yok.

Çin gelişmesi ve yaşam seviyesi artış hızı ile dünyanın en büyük ülkesi. Eşitlik yoksa güvenilir mi? Yaşam seviyesi yüksek olabilir mi, gelişebilir mi?” diyor bakan yardımcısı Jiango.

Hedef Sorun Çözmek

ÇKP Tanıtım Başkanlığı İnsan Hakları Daire Başkanı Lu Guanjin söz alıyor ve Çin uluslararası Radyosu CRI'nın ana dillere gösterdiği saygıyı örnek gösteriyor. Sadece dünyanın belli başlı dillerinde değil Çin'deki etnik grupların dillerinde de yayın yapıldığını ve hepsine ilişkin haber ve programların yer aldığını anlatıyor.

“Son 40 yılda gelişmemizin 3 koşulu var. Birincisi; Çinliler’in ÇKP’nin liderliğini, sosyalizmi tercih etmesi. Bu yolsuzlukla mücadeleye güç veriyor. İkincisi; Refah ve dış politika uygulamaları. Gelişime ilişkin küresel bir vizyona sahip olmaları. Üçüncüsü de ÇKP’nin 18. Kongresi. Başkan Jingping dahil olmak üzere bu kongreyle yeni döneme başlamak. Sorun çözmek hedef. Sorunları tek tek çözmek için çalışıyoruz. Bu Çin’in daha da gelişmesini sağlayacak” diyerek hedeflerinin sorunları çözmek olduğunun altını bir kez daha çiziyor..

Lu Guanjin Çin’in hedeflerine ulaşabilmesi, gelişmesi, geleceğini yaratması için de sahip oldukları üç önemli değerden söz ediyor. Geniş coğrafyaları, nüfusun çokluğu (1.386 milyon) buna bağlı olarak genç, çalışkan, cesur emek gücü ve beş bin yıllık tarih; tecrübenin özü.

“Kaynaklar çok zengin. Ama tüketiyoruz” diye devam ediyorlar. “Ancak yaratıcılıkta kurtarabiliriz. Yeni dönemde bu hedef doğrultusunda ekonominin küreselleşmesine önem veriyoruz. Alt yapının geliştirilmesine de. Bir kuşak bir yol tesisleri böyle bir projedir. Komşularımızı ve stratejik değerdeki dostlarımızı da kapsamaktadır. Bu nedenle Pakistan ekonomik işbirliği kori doru, Afganistan’ın barış süreci, Mısır ve Türkiye Çinlilerin çok ilgisini çekiyor. Myanmar-Arakan sorunu içinde dini unsurlar bulunuyor. Beklentimiz ülkenin istikrarına kavuşturulması. Çin Myanmar’ın iç ilişkilerine karışmıyor. Bu batı medyasının yönlendirmesinin bir sonucu. Siyasileştiriyorlar. Halkı, devleti ve lideridir bu konuda söz sahibi olan. Oradaki halk Çin’in bir grubu desteklemesine karşı. Çin çok uluslu bir ülke. Söylediğimiz gibi 56 etnik grup yaşıyor. Bunlar uzun yıllardır ortak yaşıyorlar. Kendi maddi manevi alanlarını yönetiyor, örf ve adetlerini sürdürüyor. 56 etnik gruba rağmen Çin tek millet. Sorun farklı dini inanış sorunlarının nasıl halledildiği? Nüfusu küçük etnik gruplara daha elverişli ortam hazırlanıyor. Yasalar herkes için. Çin'de herkes eşit.”

Türkiye Büyükelçiliği'ni ziyaret ettik

Aynı gün Türkiye Büyükelçisi Abdülkadir Emin Önen ile de görüşme fırsatı bulduk. 2006 yılında altmış kadar Türk'ün yaşadığı Pekin'de bu sayı bine ulaşmış. Büyükelçi Çin'in Türkiye'ye verdiği önemi, gösterdiği ilgiyi aktardı. Türkiye ve Çin arasındaki ticari ve kültürel ilişkilerin giderek arttığından söz etti. Gruptaki tek İzmirli olduğumu öğrenince de İzmir'in iş dünyasının Çin'e olan ilgisinin yoğunluğundan ve kısa bir süre sonra İzmir Ticaret Odası tarafından yapılacak yeni bir ziyaretten söz etti.

Pekin'den İzmir'e hızlı tren hayali

Bir Kuşak Bir Yol Projesi için İzmir stratejik öneme sahip. Bir zamanlar develer ile katedilen İpek Yolu için çağımızda saatte 350 kilometreyi aşan trenler kullanılacak. İlk aşamada Van'a kadar gerçekleşmesi planlanan hattın son durağı İzmir olarak düşünülüyor. Bunu bana ilk kez dillendiren İzmir Konsolosu Liu Zeng Xien olmuştu. Sanırım Çin'in bir konsolosluk açmasında İzmir ile ilişkilerin ivme kazanması da etkin olmuştu. Ancak Çin'in İzmir konsolosluğunun geçtiğimiz günlerde kapatılması bu süreci nasıl etkiler o da ayrı bir yazı konusu.

Yasak Şehir

Gün içersinde dünyanın en büyük, en çok turist çeken -yılda 15 milyonun üzerinde ziyaretçisi var- en iyi korunan sarayı Yasak Şehir'i de ziyaret etme olanağımız oldu. Çin'in köklü tarihinden bügüne gelen gücünü adete haykıran Yasak Şehir. Daha önceki her gidişimde başka bir bölümünü keşfettiğim saray hep bir restorasyon telaşı içinde. 2006 yılında olimpiyat hazırlıkları sürerken en geniş restorasyon sürecindeydi. Ming Hanedanlığı zamanında 1400'lü yılların hemen başında inşa edilmiş. Gelen her hanedan kentin içinde kendi kentini kurmuş. Ejderhalar hala korumada. Yasak Şehir’deki her binanın çatılarında ejderha figürleri bulunuyor. Hükümdardan başlayarak herkesin rütbesi çatılardaki bu figürlerden anlaşılıyor. Saray 1925 yılından bu yana müze. Kentin adeta kalbi Yasak Şehir. Bütün yollar ona çıkıyor. Pekin'in tam ortasında etrafı geniş kanallarla çevrili. Daha kapılarından geçmeden insanı büyüleyen dünyanın tamamen ahşap tek sarayı. Güvenlik açısından gerçekten hakkını vermiş. Ama ahşap yapısı onu sık sık çıkan yangınlardan koruyamamış. Yine de dimdik ayakta kalmış. Hiç yabancılamadan yine hayranlıkla dolaşıyorum. Yasak Şehir benim için Kırmızı Şehir. Kırmızı Çin kültüründe önemli.

Hava o kadar soğuk o kadar soğuktu ki sarayı çevreleyen kanal bile donmuştu. Soğuğa aldırmayan ziyaretçiler her köşede fotoğraf çekiyorlardı. Bir çok bölümü her zamanki gibi kapalıydı. Bu bölümlerde saraydaki paha biçilmez eserler koruma altında. Yine gişelerin önünde uzun kalabalıklar var... Bir kısmı restore edilirken bir başkası ziyarete açıldığından olsa gerek her gelişimde yeniden keşfediyorum.

Yasak Şehir 720 bin, Topkapı Sarayı 700 bin metrekare. İkisi de aynı yüzyilda inşa edilmiş. İkisi de dünyanın en büyük müze sarayları. Ülke nüfuslarının arasındaki büyük farktan olsa gerek sadece ziyaretçi sayısında yarışamıyorlar.

Aslında tümünün hakkını vererek gezmek günler alır. Biz sadece bir kaç saat kalabildik.

Ayrılırken içimden her zaman dediğim gibi 'Bekle beni! Yine geleceğim' diyorum.

Diğer Yazılar:

Çin'in başdöndüren yükselişi 1

Dünya ailemizdir 2

Şincan Şincan meyli (güzel) Şincan 3

Urumçi'de 2. Gün 4 

Hedef: Halkın yoksulluktan kurtulması 5

Merhaba Kaşgar 6

Kaşgar Eğitim Merkezi 7