Benzine zam geldi, motorine zam yolda! Benzine zam geldi, motorine zam yolda!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl da 15-21 Mayıs Aile Haftası'na özel olarak hazırladığı "İstatistiklerle Aile, 2024" raporunu kamuoyuyla paylaştı. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları ve çeşitli araştırmalardan elde edilen verilerle zenginleştirilen bu rapor, Türkiye'deki hanehalkı yapısının, yaşam koşullarının ve aile kurumunun geçirdiği evrimi gözler önüne seriyor. Rapordan elde edilen en çarpıcı bulgular arasında, ortalama hanehalkı büyüklüğündeki belirgin düşüş, tek kişilik hanehalklarının oranındaki dikkat çekici artış, geniş ailelerin azalması ve bu değişimlerin yoksulluk oranları üzerindeki etkileri yer alıyor. Ayrıca, gençlerin ebeveynleriyle yaşama eğilimleri, evlilik ve boşanma istatistikleri, hanelerdeki teknoloji kullanımı ve konut sorunları gibi birçok farklı başlıkta da önemli veriler sunuluyor. Bu rapor, Türkiye'nin toplumsal yapısını anlamak ve geleceğe yönelik politikalar geliştirmek açısından kritik bir kaynak niteliği taşıyor. Ülkemizde 2025 yılının "Aile Yılı" olarak ilan edilmesi ve Uluslararası Aile Günü'nün bu yılki temasının "Sürdürülebilir Kalkınma İçin Aile Odaklı Politikalar" olarak belirlenmesi de, bu tür istatistiklerin önemini bir kat daha artırıyor.

Hanehalkı büyüklüğü küçülüyor, yalnız yaşayanlar artıyor: Geleneksel yapı değişiyor

TÜİK'in açıkladığı verilere göre, Türkiye'de ortalama hanehalkı büyüklüğünde yıllardır süren bir azalma eğilimi dikkat çekiyor. 2008 yılında ortalama 4 kişiden oluşan hanehalkları, 2024 yılına gelindiğinde ortalama 3,11 kişiye kadar gerilemiş durumda. Bu düşüş, modernleşme, kentleşme, eğitim seviyesinin artması, evlilik yaşının yükselmesi ve doğurganlık hızındaki azalma gibi birçok faktörün birleşimiyle açıklanabilir. Geleneksel geniş aile yapısının yerini giderek daha küçük ve çekirdek ailelere bıraktığı görülüyor.
Bu değişimin en çarpıcı göstergelerinden biri de, yalnız yaşayan bireylerden oluşan tek kişilik hanehalklarının oranındaki hızlı artış. 2016 yılında yüzde 14,9 olan tek kişilik hanehalklarının oranı, 2024 yılında yüzde 20'ye kadar yükselmiş durumda. Bu, her beş hanehalkından birinin tek bir kişiden oluştuğu anlamına geliyor. Bu artışta, bireyselleşmenin artması, evliliklerin ertelenmesi veya hiç evlenmeme eğiliminin yükselmesi, boşanma oranlarındaki artış ve yaşlı nüfusun yalnız yaşamayı tercih etmesi gibi faktörler rol oynuyor olabilir. Bu durum, konut politikalarından sosyal hizmetlere kadar birçok alanda yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Bölgesel farklılıklar devam ediyor: Doğuda geniş aile, batıda küçük hanehalkları

Ortalama hanehalkı büyüklüğü ve hanehalkı tipleri açısından Türkiye içinde önemli bölgesel farklılıkların devam ettiği görülüyor. 2024 yılı verilerine göre, ortalama hanehalkı büyüklüğünün en yüksek olduğu il, 4,85 kişi ile Şırnak oldu. Şırnak'ı 4,63 kişi ile Şanlıurfa ve 4,50 kişi ile Batman izledi. Bu iller, genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yer alıyor ve bu bölgelerde geleneksel geniş aile yapısının ve daha yüksek doğurganlık oranlarının hala varlığını sürdürdüğünü gösteriyor.
Diğer yandan, ortalama hanehalkı büyüklüğünün en düşük olduğu iller ise 2,53 kişi ile Giresun ve Çanakkale oldu. Bu illeri 2,55 kişi ile Tunceli ve 2,59 kişi ile Eskişehir takip etti. Bu iller ise genellikle Batı bölgelerinde ve büyükşehirlerde yer alıyor ve bu bölgelerde daha küçük, çekirdek ailelerin ve tek kişilik hanehalklarının daha yaygın olduğu gözlemleniyor.
Tek kişilik hanehalklarının oranının en yüksek olduğu il ise yüzde 31,7 ile Gümüşhane olarak dikkat çekiyor. Gümüşhane'yi yüzde 29,8 ile Tunceli ve yüzde 29,7 ile Giresun izliyor. Buna karşılık, tek kişilik hanehalklarının oranının en düşük olduğu il ise yüzde 11,1 ile Batman oldu. Batman'ı yüzde 11,9 ile Van ve yüzde 12,3 ile Diyarbakır takip etti. Bu veriler, aile yapısındaki değişimin bölgesel dinamiklerden ve kültürel farklılıklardan etkilendiğini gösteriyor.

Hanehalkı tiplerinde değişim: Tek çekirdek aileler ve geniş aileler azalıyor

TÜİK verileri, Türkiye'deki hanehalkı tiplerinde de önemli bir dönüşüm yaşandığını ortaya koyuyor. Yalnızca eşlerden veya eşler ve çocuklarından veya tek ebeveyn ve en az bir çocuktan oluşan ve "tek çekirdek aile" olarak ifade edilen hanehalklarının oranı, 2016 yılında yüzde 66,4 iken 2024 yılında yüzde 63,5'e gerilemiş durumda

. Bu durum, çekirdek aile modelinin hala en yaygın hanehalkı tipi olmasına rağmen, oranında bir miktar azalma olduğunu gösteriyor. Tek ebeveyn ve çocuklardan oluşan hanehalklarının oranı ise 2024 yılında yüzde 10,9 olarak gerçekleşti. Bu oranın en yüksek olduğu iller Bingöl, Elazığ ve Adana oldu.
Diğer yandan, en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden (büyükanne, büyükbaba, torun vb.) oluşan ve "geniş aile" olarak tanımlanan hanehalklarının oranı da düşüş eğiliminde. 2016 yılında yüzde 16,3 olan geniş ailelerin oranı, 2024 yılında yüzde 13,3'e düşmüş durumda. Bu, geleneksel geniş aile yapısının giderek zayıfladığını ve yerini daha küçük hanehalkı tiplerine bıraktığını gösteriyor. Geniş aileden oluşan hanehalklarının oranının en yüksek olduğu il yüzde 20,3 ile Hakkari olurken, en düşük olduğu il ise yüzde 9,2 ile Eskişehir oldu.
İlginç bir gelişme ise, aralarında eş, anne-çocuk veya baba-çocuk ilişkisi olmayan fertleri içeren, yani çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarının oranındaki artış. Bu tür hanehalklarının oranı 2016 yılında yüzde 2,4 iken 2024 yılında yüzde 3,2'ye yükselmiş. Bu durum, arkadaş gruplarının veya akraba olmayan bireylerin birlikte yaşama eğiliminin arttığını gösterebilir.

Genç yetişkinler ebeveynleriyle yaşıyor: Ekonomik zorluklar mı, kültürel etkenler mi?

TÜİK raporundaki en dikkat çekici bulgulardan biri de, 25-29 yaş grubundaki genç yetişkinlerin önemli bir kısmının hala ebeveynleriyle birlikte yaşamayı tercih etmesi oldu. ADNKS sonuçlarına göre, 2024 yılında 25-29 yaş grubunda ve hiç evlenmemiş olan 3 milyon 374 bin 686 kişiden tam 2 milyon 450 bin 869'u anne ve/veya babası ile birlikte yaşıyor. Bu, bu yaş grubundaki hiç evlenmemiş gençlerin yüzde 72,6'sının ebeveynleriyle yaşadığı anlamına geliyor. Bu oranın yüzde 44,8'ini erkekler, yüzde 27,9'unu ise kadınlar oluşturuyor.
Bu durumun ardında yatan nedenler karmaşık olabilir. Artan hayat pahalılığı, yüksek kira fiyatları, işsizlik veya düşük ücretler gibi ekonomik zorluklar, gençlerin kendi başlarına ayrı bir ev kurmalarını zorlaştırıyor olabilir. Aynı zamanda, Türkiye'deki güçlü aile bağları ve kültürel etkenler de gençlerin ebeveynleriyle daha uzun süre birlikte yaşamasına katkıda bulunuyor olabilir. Bu durum, hem gençlerin bireyselleşme süreçlerini hem de ebeveynlerin yaşamlarını etkileyebilecek önemli sosyolojik sonuçlara sahip.

Yoksulluk en çok geniş aileleri vuruyor: Hanehalkı tipi ve yoksulluk riski

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, Türkiye'de 2024 yılında yoksulluk oranı yüzde 21,2 olarak gerçekleşti. Ancak, hanehalkı tipine göre yoksulluk oranı incelendiğinde önemli farklılıklar göze çarpıyor. En yüksek yoksulluk oranı, yüzde 26,9 ile geniş ailelerden oluşan hanehalklarında görülüyor. Bu, geniş ailelerin, hane içindeki kişi sayısının fazlalığı ve kişi başına düşen gelirin düşüklüğü nedeniyle yoksulluk riskiyle daha fazla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı yüzde 20,9 iken, tek kişilik hanehalklarının yoksulluk oranı yüzde 11,7 gibi daha düşük bir seviyede bulunuyor. Çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı ise yüzde 15,3 olarak belirlendi

. Bu veriler, hanehalkı tipinin, yoksulluk riskini doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle geniş ailelere yönelik sosyal destek politikalarının ve gelir artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi, yoksullukla mücadelede kritik bir öneme sahip.

Hanelerde teknoloji kullanımı yaygınlaşıyor, konut sorunları devam ediyor

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçları, Türkiye'deki hanelerde teknoloji kullanımının hızla yaygınlaştığını gösteriyor. Evden internete erişim imkanına sahip olan hanelerin oranı 2004 yılında sadece yüzde 7 iken, 2024 yılında bu oran yüzde 96,4'e ulaşmış durumda. Aynı dönemde, taşınabilir bilgisayar (dizüstü, tablet, netbook vb.) bulunma oranı yüzde 0,9'dan yüzde 45,2'ye, cep telefonu/akıllı telefon bulunma oranı ise yüzde 53,7'den yüzde 99,6'ya fırlamış. Bu, dijitalleşmenin aile yaşamının her alanına nüfuz ettiğini gösteriyor.
Ancak, teknolojiye erişimdeki bu olumlu gelişmelere rağmen, konut sorunları birçok hanehalkı için önemli bir problem olmaya devam ediyor. Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, 2024 yılında fertlerin yüzde 56,1'i oturduğu konutun sahibi iken, yüzde 28'i kiracı konumunda bulunuyor. Nüfusun yüzde 31,3'ü konutunda sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi sorunlarla karşılaşıyor. İzolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşayanların oranı yüzde 30,2, trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar yaşayanların oranı ise yüzde 21,7 olarak belirlendi. Bu veriler, sağlıklı ve güvenli barınma koşullarının sağlanması konusunda hala önemli adımlar atılması gerektiğini gösteriyor.

Akraba evlilikleri azalıyor, mutluluğun kaynağı hala aile

TÜİK raporunda dikkat çeken bir diğer olumlu gelişme ise akraba evliliklerindeki düşüş oldu. Evlenme istatistikleri sonuçlarına göre, 2010 yılında gerçekleşen resmi evlenmelerin yüzde 5,9'u akraba evliliği iken, bu oran sonraki yıllarda sürekli düşüş göstererek 2019 yılında yüzde 4'e, 2024 yılında ise yüzde 3,3'e kadar geriledi. Bu, toplumdaki bilinçlenme düzeyinin arttığını ve akraba evliliğinin olası sağlık riskleri konusundaki farkındalığın yükseldiğini gösteriyor.
Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçlarına göre ise, bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler incelendiğinde, kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı yüzde 72,9 gibi oldukça yüksek bir seviyede bulunuyor. Bunu sırasıyla yüzde 13,2 ile çocukları, yüzde 4,2 ile kendisi, yüzde 3,4 ile eşi, yüzde 3 ile anne/babası ve yüzde 1,9 ile torunları takip ediyor. Bu veriler, tüm değişim ve dönüşümlere rağmen, aile kurumunun Türk toplumu için hala en önemli mutluluk ve destek kaynağı olmaya devam ettiğini gösteriyor.
TÜİK'in bu kapsamlı raporu, Türkiye'deki aile yapısının dinamik bir süreç içinde olduğunu ve bu değişimin hem bireyleri hem de toplumu derinden etkilediğini ortaya koyuyor. Bu verilerin ışığında, aile kurumunu güçlendirecek, yoksullukla mücadele edecek ve toplumsal refahı artıracak etkin politikaların hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ