Balıkesir Sındırgı’da her cumartesi köy pazarı kurulur. Alacaatlı’da, Ormaniçi’nde, Sinandere’de, Işıklar’da, diğerlerinde köylüler sabahın alacasında düşer yollara,heybesinde ya iki bakraç yoğurt ya bir sepet yumurta,bir torba çintar ya da bahçesinde ürettiği maydanoz, roka, taze soğan, köy minibüsü ile ilçenin yolunu tutar. Böyledir hep. Gediz pazarına, İvrindi, Tire, Ödemiş, Bergama pazarlarına minibüsler gelir erkenden, köylüleri pazarlara getirir, akşamları götürür. Sakin yollardan gelir dönerler...

Doğal güzellikler, geleneksel Anadolu evleri, köy pazarları, tarımsal faaliyetler, kamp alanları her zaman objektiflerimizin hedefindeydi. Özellikle Ege’de onbinlerce kilometre yol yaptık 1990’ların başından beri. Dağları aştık, ovalardan köylerden geçtik, zirvelere tırmandık, yangın kulelerinde çay içtik, koyaklara indik, su başlarında soluklandık, sonbahar sarısında, buz mavisinde, çiçek kokusunda, Ağustos sıcağında hep yollardaydık.

Yollarımız dereleri aştı, ovalardan geçti, arkadaş oldu demiryollarına, doruklara ulaştırdı bizi, kasabalara, köylere, şehirlere kavuşturdu. O yolları biz çok sevdik…
Denizli Çivril’den Dinar’a, Ayvalık Gömeç’ten Kozak Yaylası ve Bergama’ya, Kütahya Gediz’den Hisarcık ve Simav’a, Salihli’den Bozdağ ve Ödemiş’e, Kuyucak sapağından Karacasu ve Kale’ye, Denizli Serinhisar’dan Burdur Yeşilova’ya, Akhisar’dan Sındırgı’ya Bigadiç’e, Balıkesir’den Balya’ya, Çan’a, Karabiga’ya, Yatağan’dan Bozdoğan’a, Nazilli’ye, Denizli Kale’den Beyağaç’a, Ağla’ya, Köyceğiz’e, Simav’dan Dursunbey’e, Ödemiş’ten Kiraz’a,Sarıgöl’e, Tire’den İncirliova’ya, Armutlu’dan Çırpı’ya, Karaburun’dan Ildırı ve Çeşme’ye, kilometre hesabı yapmadan ilerledik keyifle, yol yorgunu olmadık hiç.



Dağları, ovaları, yaylaları, akarsuları aştık, kimbilir kaç kez, kaç gündoğarken, kaç akşamüzeri…
Hiç görmediğimiz çeşmelerden su içtik, elma kopardık kimsesiz ağaçlardan, böğürtlenlerin tadına baktık yol boylarında, kuşburnu topladık kışa hazırlık, el salladık gelip geçen köy otobüslerine…

Derme çatma köy kahvehanelerinde mola verdik, teneke sobaların başında ısıttık ellerimizi, kar suyu ile yıkanmış ayaklarımızı kuruttuk kuzine başlarında.
Kayın ağacından son sarı yaprak düşerken yollardaydık, karadutlar ilk filizlerini verdiğinde, ovalarda ilk salkımlar olgunlaştığında, şafakta tütünler kırılırken, arıklardan su verilirken pamuk tarlalarında, otlara ilk çiğ düştüğünde geçtik o yollardan, mevsimin ilk ayvalarını dişledik, ilk narları paylaştık aramızda, yaylalarda beyaz kirazların tadına baktık…
Yaban mersinleri topladık dalından, incir ağaçlarına tırmandık Bozdoğan’da en lezzetli kara incirleri yiyebilmek için, Kozak’ta kara üzüme, Havran’da güllaça, Simav’da helvaya, Balıkesir’de sepet peynirine, Sındırgı’nın o mis kokulu kara fırın ekmeğine o yollardan ulaştık.
Göl kenarlarında, karlı kayın ormanlarında yürüdük, karaçamların gölgesinde soluklandık kısa molalarımızda, geceleri yıldızları doldurduk avuçlarımıza… Bülbüllerle selamlaştık meşeliklerde, peşine düştük sincapların…

Ya tarladan dönen bir traktördü karşımızdan gelen, ya sepetli bir motosiklet ya da köy otobüsüydü sıklıkla…
Her yolculuk öncesinde haritalar açtık önümüze. Hiç görmediğimiz yollardan geçelim istedik, hiç geçmediğimiz köylerden geçelim, farklı ormanların kokusunu çekelim ciğerlerimize, farklı kuşlar ötsün yol boylarında… İspinozlar, baştankaralar, arı kuşları geçsin üstümüzden. Şahinler uçsun gezdiğimiz vadilerde, kartallar süzülsün dağlardan… Seyahat rotalarımızı hep böyle çizdik.