Yıllardan beri yolculuklarımda her seferinde bir başka köşesini keşfettiğim, şirin, eski, rengarenk boyalı evleriyle bana Osmanlı dönemlerindeki mütedeyyin kasabaları anımsatan içine kapalı, Anadolu'nun küçücük bir ilçesi "Yanık ülke" Kula'da, çok eski adıyla Kataketaumene'deyiz bugün.

Kula'ya hangi yönden gelirseniz gelin yolun iki yanını kuşatan devasa kavaklıkların arkasında iki katlı evleri hayal meyal görülürdü. Hele yaz bitip de sararan yapraklar, sağa sola savrulmaya da başladığında Kula’da sonbaharı yaşamanın tadına doyum olmazdı… Yıllar geçti aradan, önce ilçeyi süsleyen kavaklıklar yerlerini hızla çok katlı binalara, akaryakıt istasyonlarına, tamirhanelere, otobüs yazıhanelerine, oto komisyoncularına, usta işi derme çatma atölyelere terketti… İlçe İzmir yönüne doğru hızla büyüdü… Sokaklar genişledi, bulvarlar açıldı, ağaçlar kesildi, binalar yükseldi ve sonunda İzmir yönünden gelenler yanardağ kraterlerini geride bırakıp çıktıkları ilçeye tepeden baktıklarında, eski Kula'dan geriye hiçbir şey kalmadığını farkettiler.