Fatih Altaylı, 21 Haziran Cumartesi akşamı İstanbul’daki evinden gözaltına alındı. Hakkında yöneltilen suçlama ise oldukça ciddiydi: "Cumhurbaşkanına tehdit ve hakaret." İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube’ye bağlı birimde ifade veren Altaylı, kamuoyuna yansıyan açıklamalarında tehdit kastı olmadığını belirtti.
İfadesinde, “Konuşmamın ilk cümlesi bile demokrasiye olan inancımı gösteriyor. Türk halkı sandığı sever diyerek başladım. Bu söz bile benim niyetimi açıkça ortaya koyuyor” dedi. Altaylı, halkın kendi iradesiyle yöneticilerini seçme hakkına vurgu yaptığını, herhangi bir kişiye kayıtsız şartsız görev verilmesine karşı toplumsal bir refleksi anlattığını savundu.
“Tarihi bilgi verdim, çarpıtıldı”
Altaylı’nın en dikkat çeken savunmalarından biri, ifadelerinin bağlamından koparıldığı yönündeydi. Özellikle tarihsel referanslarla örnekler verdiğini vurgulayan Altaylı, halkın geçmişten beri yönetenlere karşı eleştirel bir tavır aldığını, bunun Osmanlı döneminde bile görüldüğünü belirtti. “Padişahlar dahi cuma selamlığında halkın eleştirisine maruz kalırdı” sözlerini kullandığını, bu bilgileri daha önce akademisyenlerle birlikte televizyon programlarında paylaştığını söyledi.
Bu açıklamaları üzerinden bir tehdit algısı yaratılmasının kasıtlı bir çarpıtma olduğunu belirten Altaylı, “Sözlerimin yanlış anlaşılması benim sorumluluğum değil” diyerek suçlamayı reddetti.
“Tehdit etmek ne mesleğime ne kişiliğime uygun”
Fatih Altaylı, gazetecilik mesleğindeki 45 yıllık kariyerine atıfta bulunarak bugüne dek ne Cumhurbaşkanı’na ne de başka bir vatandaşa tehditte bulunduğunu belirtti. “Eleştiririm ama tehdit etmem. Bu benim üslubum değil” diyen Altaylı, söz konusu yorumun da siyasi eleştiri sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şahsen tanıdığını ve hiçbir şekilde hakaret ya da tehdit kastı taşımadığını ifade etti. Anket sonuçlarını değerlendirirken halkın görüşünü aktardığını, bunu yaparken de demokratik bir çerçevede kaldığını söyledi.
TCK 310/2 maddesine sert itiraz
Altaylı’nın ifadesindeki bir diğer çarpıcı bölüm ise savcılık tarafından dayanak gösterilen TCK 310/2 maddesi oldu. Bu maddenin uygulanabilmesi için fiili bir tehdit ya da hakaretin söz konusu olması gerektiğini söyleyen Altaylı, “Böyle bir fiil yokken, bu madde üzerinden işlem yapılması hukuka aykırı olur” diyerek suçlamaların düşmesini istedi.
Sözlerinin başından sonuna kadar anayasal haklara dayandığını, tehdit ya da hakaretle uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını dile getiren Altaylı, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilmesini talep etti.