Büro Emekçileri Sendikası'na bağlı Araştırma Merkezi (BES-AR), her ay düzenli olarak yayımladığı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının Eylül 2025 sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Ortaya çıkan tablo, ücretli çalışanların ve ailelerinin yaşadığı geçim sıkıntısının ne denli derinleştiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Yapılan hesaplamalara göre, dört kişilik bir memur ailesinin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için aylık yapması gereken gıda harcaması tutarı, yani açlık sınırı, 37 bin 173 liraya fırladı. Bu rakam, Türkiye'de milyonlarca ailenin mutfağındaki yangının ne kadar büyüdüğünün en net göstergesi olarak kayıtlara geçti. Ekonomik veriler, sabit gelirli kesimin alım gücünün nasıl eridiğini ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi ne denli zorlandığını kanıtlar nitelikte.

Rakamlar acı gerçeği yüzümüze vuruyor

BES-AR tarafından titizlikle hazırlanan rapor, sadece dört kişilik bir ailenin durumunu değil, aynı zamanda tek başına yaşayan bir bireyin ekonomik mücadelesini de mercek altına alıyor. Araştırmaya göre, bekar bir çalışanın ay sonunu getirebilmesi için yapması gereken toplam harcama, yani bekar bir çalışanın yaşam maliyeti, 58 bin 335 lira olarak hesaplandı. Bu durum, bireylerin dahi temel yaşam standartlarını sürdürmesinin ne kadar maliyetli bir hale geldiğini gösteriyor. Gıda harcamalarının yanı sıra giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık gibi temel ve vazgeçilmez ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer tüm harcamaların toplamını ifade eden yoksulluk sınırı ise 90 bin 279 lira gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Bu rakam, bir ailenin insanca yaşayabilmesi için haneye girmesi gereken minimum geliri ifade ederken, mevcut maaş ve ücretlerin bu seviyenin ne kadar altında kaldığını da acı bir şekilde gösteriyor. Rapor, toplumun geniş bir kesiminin sadece açlık sınırında değil, aynı zamanda yoksulluk pençesinde hayatta kalma mücadelesi verdiğini belgeliyor.

Eylül2025 Kopya 696X396

Asgari ücret açlığa mahkum ediyor

Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri, milyonlarca çalışanı doğrudan ilgilendiren asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki devasa uçurum oldu. 2025 yılı için 22 bin 104 lira olarak belirlenen asgari ücret, 37 bin 173 liralık açlık sınırının yüzde 68,17 altında kaldı. Bu matematiksel veri, asgari ücretle geçinmek zorunda olan bir ailenin, bırakın diğer temel ihtiyaçlarını karşılamayı, sadece sağlıklı beslenme imkanından bile mahrum kaldığı anlamına geliyor. Bir başka deyişle, asgari ücret, bir ailenin bir aylık temel gıda ihtiyacının dahi tamamını karşılayamıyor. Bu durum, çalışanların ve ailelerinin yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya olduğunu, bunun da uzun vadede ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açabileceği endişelerini beraberinde getiriyor. Günlük sağlıklı beslenmenin maliyeti 1.239 lirayı aşmışken, asgari ücretlinin bu maliyeti karşılaması imkansız görünüyor. Bu tablo, ücret politikalarının acilen gözden geçirilmesi ve çalışanların insanca yaşayabileceği bir seviyeye çekilmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Enflasyon canavarı cepleri boşaltıyor

Ekonomik göstergeler, son bir yılda yaşanan fiyat artışlarının vatandaşın sırtındaki yükü ne kadar ağırlaştırdığını gözler önüne seriyor. BES-AR'ın raporundaki değişim oranı verileri, enflasyon canavarının durdurulamadığını kanıtlıyor. Sadece bir önceki aya göre açlık sınırında yüzde 2,04, yoksulluk sınırında yüzde 1,85 ve yaşam maliyetinde yüzde 3,36'lık bir artış gözlemlendi. Ancak asıl endişe verici tablo, yıllık değişim oranlarında ortaya çıkıyor. Bir önceki yılın aynı ayına göre (Eylül 2024 - Eylül 2025) açlık sınırı yüzde 36,32 oranında artarken, yoksulluk sınırındaki artış yüzde 22,58 oldu. En dramatik artış ise yüzde 81,62 ile bekar bir çalışanın yaşam maliyeti kaleminde yaşandı. Bu, özellikle tek başına yaşayan ve tüm masraflarını tek maaşla karşılamak zorunda olan bireylerin alım gücündeki korkunç erimeyi gösteriyor. Gıdadan kiraya, ulaşımdan faturalara kadar her alanda yaşanan fahiş fiyat artışları, ücretli çalışanların maaşlarını ayın daha ilk haftalarında eriterek onları sürekli bir borçlanma sarmalına itiyor.

Büyükşehirde memur olmak: Kiraya çalışıp öğrenci gibi yaşamak

Rapor, özellikle büyükşehirlerde görev yapan kamu emekçileri için durumun daha da vahim olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin metropollerinde kontrolden çıkan kira fiyatları, memurların en büyük kâbusu haline gelmiş durumda. Araştırmaya göre, büyükşehirlerde yaşayan bir kamu çalışanı, maaşının neredeyse yüzde 75 ila 80'ini sadece barınma ihtiyacı için kiraya vermek zorunda kalıyor. Geriye kalan cüzi miktarla ise mutfak, fatura, ulaşım ve diğer tüm zorunlu harcamalarını karşılamaya çalışıyor. Bu durum, kamu emekçilerini daha önce benzeri görülmemiş yaşam koşullarına zorluyor. BES-AR'ın raporunda yer alan bir diğer çarpıcı detay ise memurların barınma sorununa buldukları "çözüm". Birçok kamu emekçisi, tıpkı üniversite öğrencileri gibi, 3 ila 5 kişi bir araya gelerek ev kiralamak zorunda kalıyor. Bu, sadece ekonomik bir zorunluluk değil, aynı zamanda yaşam kalitesinden verilen büyük bir taviz ve sosyal statüdeki erozyonun da bir göstergesi. Devletin temel hizmetlerini yürüten memurların, mesailerinin ardından döndükleri evlerinde dahi kendilerine ait özel bir yaşam alanı kuramaması, çalışma motivasyonunu ve kamu hizmetinin niteliğini de olumsuz etkileyen bir faktör olarak öne çıkıyor.

Metal iş kolunda kritik toplu sözleşme süreci başladı
Metal iş kolunda kritik toplu sözleşme süreci başladı
İçeriği Görüntüle

Sendikadan net çağrı: İnsanca yaşayacak ücret istiyoruz

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Büro Emekçileri Sendikası (BES), ortaya çıkan tablonun kabul edilemez olduğunu belirterek yetkililere seslendi. Sendika, ekonomik krizin faturasının her zaman olduğu gibi yine emekçilere, emeklilere ve dar gelirlilere kesildiğini vurguladı. Açıklamada, milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum edildiği belirtilerek, "Büro Emekçileri Sendikası olarak tüm kamu emekçilerine, asgari ücretlilere ve emeklilere insanca yaşayabilecek bir ücret talebimizde ısrar ediyoruz" denildi. Sendika, sadece rakamların iyileştirilmesini değil, aynı zamanda adil bir vergi sistemi, kamusal hizmetlerin niteliğinin artırılması ve tüm çalışanlar için güvenceli bir gelecek sağlanmasını talep ettiklerini yineledi. Bu çağrı, sadece bir sendikanın değil, geçim sıkıntısı çeken milyonlarca vatandaşın ortak feryadı olarak yankı buldu.

Kaynak: HABER MERKEZİ