EKONOMİ

Enflasyon ateşinde hafif serinleme

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın ağustos ayı anket sonuçları, enflasyon beklentilerinde tüm kesimlerde sınırlı bir gerileme olduğunu ortaya koydu. Ancak, piyasa profesyonelleri ile sokağın nabzını tutan hanehalkının beklentileri arasındaki devasa fark, ekonomideki farklı gerçeklikleri ve geleceğe yönelik endişelerin devam ettiğini gözler önüne seriyor.

Abone Ol

Türkiye ekonomisinin bir numaralı gündem maddesi olmaya devam eden yüksek enflasyonla mücadelede, gözler bir kez daha Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan kritik verilerdeydi. Milyonlarca vatandaşın alım gücünü doğrudan etkileyen ve şirketlerin yatırım kararlarından piyasaların yönüne kadar her şeyi şekillendiren enflasyon olgusuna dair beklentileri ölçen "Sektörel Enflasyon Beklentileri" Ağustos 2025 raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, ekonominin üç temel aktörü olan finansal piyasa katılımcıları, üretimin merkezindeki reel sektör ve tüketimin nabzını tutan hanehalkı nezdinde 12 ay sonrası için öngörülen enflasyon oranlarında bir miktar gevşeme yaşandığını gösteriyor. Ancak rakamların derinine inildiğinde, bu üç kesimin enflasyonu bambaşka pencerelerden gördüğü ve geleceğe dair beklentilerinin birbirinden oldukça farklılaştığı net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Rakamlar ne söylüyor: Beklentilerde üç farklı dünya

TCMB'nin açıkladığı son verilere göre, gelecek 12 aylık döneme ilişkin yıllık enflasyon beklentilerinde genel bir düşüş eğilimi hakim. Ekonomi politikalarını ve makro verileri en yakından takip eden, genellikle bankacılar, ekonomistler ve yatırım uzmanlarından oluşan piyasa katılımcıları için beklenti, 0,6 puanlık bir azalışla yüzde 22,8 seviyesine geriledi. Bu oran, profesyonel çevrelerde para politikasının sıkı duruşunun enflasyonu dizginleyeceği yönündeki inancın bir yansıması olarak okunuyor. Üretimin ve istihdamın bel kemiği olan, sanayicilerden ve hizmet sektörü temsilcilerinden oluşan reel sektör ise biraz daha temkinli bir duruş sergiliyor. Onların 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi, 1,3 puanlık bir düşüşle yüzde 37,7 olarak ölçüldü. Bu rakam, artan maliyet baskıları ile gelecekteki talep koşulları arasındaki dengeyi bulmaya çalışan üreticinin endişeleri ile umutları arasında sıkıştığını gösteriyor. Asıl çarpıcı sonuç ise, enflasyonu her gün çarşıda, pazarda, mutfakta ve faturalarda doğrudan yaşayan hanehalkı cephesinden geldi. Vatandaşın enflasyon beklentisi, 0,4 puanlık sınırlı bir gerileme ile yüzde 54,1 oldu. Üç grup arasındaki bu devasa beklenti makası, enflasyonla mücadelenin en zorlu alanının, sokağın beklentilerini yönetmek olduğunu bir kez daha teyit etti.

Vatandaşın cebi en kötümser: Kasım 2021'den bu yana ilk umut ışığı

Anketin en dikkat çekici ve üzerinde durulması gereken bulgusu, şüphesiz hanehalkı beklentilerinde gizli. Yüzde 54,1'lik oran, profesyonel piyasa beklentisinin iki katından daha fazla bir seviyeye işaret ederek, vatandaşın geleceğe dair karamsarlığının ne denli derin olduğunu gösteriyor. Bu yüksek beklenti, çalışanların maaş zammı taleplerinden, ev sahiplerinin kira artış oranlarına ve esnafın ürünlerine yapacağı zamlara kadar ekonominin tüm dinamiklerini etkileyen bir faktör. Ancak, bu karamsar tablonun içinde küçük de olsa bir umut ışığı belirdi. Açıklanan yüzde 54,1'lik oran, Kasım 2021'den bu yana ölçülen en düşük hanehalkı enflasyon beklentisi olarak kayıtlara geçti. Yaklaşık dört yıldır devam eden yüksek beklenti trendinde yaşanan bu sınırlı kırılma, ekonomi yönetimi için psikolojik bir eşiğin aşıldığı şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, ankete katılan hanelerin yüzde 27,6'sının gelecek 12 ayda enflasyonun düşeceğine inandığını belirtmesi, geçen aya göre bu oranda 1 puanlık bir artış yaşanması da olumlu bir gelişme olarak not edildi. Bu veriler, atılan adımların sokağa yansımasının zaman aldığını ancak yavaş da olsa bir iyileşme eğiliminin başladığını düşündürüyor.

Profesyoneller neden daha iyimser: Politika sinyalleri mi etkili oldu?

Piyasa katılımcılarının yüzde 22,8 gibi görece düşük bir enflasyon beklentisine sahip olması, onların olaylara daha farklı bir perspektiften baktığını ortaya koyuyor. Bu kesim, analizlerini yaparken Merkez Bankası'nın faiz kararlarını, yayınladığı raporları, uluslararası emtia fiyatlarındaki gelişmeleri ve küresel ekonomik konjonktürü yakından izler. Son dönemde uygulanan sıkı para politikası, yani yüksek faiz oranları ve parasal sıkılaştırma adımları, teorik olarak toplam talebi baskılayarak enflasyonu düşürme potansiyeli taşır. Piyasa profesyonellerinin beklentilerindeki iyileşme, büyük ölçüde bu politikaların orta vadede sonuç vereceğine olan inançlarından kaynaklanıyor. Onlar için önemli olan, politika yapıcının kararlılığı ve enflasyonla mücadelede sergilenen tutarlı duruştur. Merkez Bankası'nın iletişim kanallarını etkin kullanarak geleceğe yönelik net sinyaller vermesi, bu kesimin beklentilerinin çıpalanmasında kritik bir rol oynar. Ancak, bu iyimserliğin kalıcı olup olmayacağı, önümüzdeki dönemde hem iç hem de dış ekonomik gelişmelerin seyrine ve politika kararlılığının devam edip etmeyeceğine bağlı olacak.

Üretimin kalbindeki endişe: Reel sektörün araftaki bekleyişi

Reel sektör temsilcilerinin yüzde 37,7'lik beklentisi, onları piyasa profesyonellerinin iyimserliği ile hanehalkının karamsarlığı arasında bir "araf" konumuna yerleştiriyor. Bir fabrikatör veya bir işletme sahibi için denklem oldukça karmaşıktır. Bir yandan, hammadde, enerji, navlun ve işçilik gibi temel maliyet artışları ile boğuşurken, diğer yandan ürettiği mal veya hizmeti satabileceği bir pazar bulmak zorundadır. Artan maliyetlerini fiyatlarına yansıtmak istediğinde, hanehalkının düşen alım gücü ve talep daralması riskiyle karşı karşıya kalır. Fiyat artışı yapmadığında ise kar marjları erir ve işletmenin sürdürülebilirliği tehlikeye girer. Bu nedenle reel sektörün beklentisi, hem maliyet enflasyonunun devam edeceği yönündeki endişeyi hem de sıkı para politikasının talebi yavaşlatarak fiyat artışlarını sınırlayacağı yönündeki öngörüyü bir arada barındırır.