Necip VARDAL (Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı)

Yangınlar, sel felaketleri, bakan değişikliği gündemleri içerisinde okulların yüz yüze açılacağının açıklandığı tarihe sayılı günler kaldı.

Geçtiğimiz üç yarıyıl pandemi nedeniyle eğitim öğretim, geçici ve görece destekleyici bir öğretim yöntemi olarak bilinen “acil uzaktan eğitim” yöntemi ile sürdürülmüştür. Çocukların ve gençlerin eğitim hakkı karşılanmamış eğitimdeki salgın öncesinde de mevcut olan fırsat eşitsizliği derinleşerek artmıştır. Kontrolsüz ve plansız açılışlar, akşamdan sabaha değişen kararlar, göstermelik kapanmalar öğrencilerimizin akademik, sosyal ve duygusal öğrenme kayıplarına neden olmuştur.

Okulların tatile girmesinden sonra MEB yaz dönemini öğrenme kayıplarını gidermek üzere kamuoyuna adı telafi olan ama öğrenme kayıplarının giderilmesini sağlayacak telafiyi amaçlamayan, toplumda algı oluşturmayı hedefleyen etkinliklerle ve sonrasında bakan değişikliği tartışmalarıyla temmuz ağustos aylarını geçiştirdi

MEB’in bu süre içinde yaptığı tek şey, okullara yazı göndererek “içinde günlük maskelerin bulunacağı her öğrencinin ve okul çalışanının ihtiyaç halinde maskesini alıp değiştirebileceği, kirli ve temiz maskenin ayrı ayrı konulacağı kumbara, bölme veya kutuların hazırlanarak hizmete sunulmasını” istemek oldu.

Bakanlığın yapmadığını, sesine kulak vermediği alanın özneleri 6 Eylül'de okulların nasıl ve hangi koşullarda açılması gerektiğine ilişkin düşüncelerini kamuoyu ile paylaşıyorlar.

İzmir'de Baro’nun çağrısıyla bir araya gelen Eğitim Sen İzmir Şubeleri, İzmir Tabip Odası ve Veli Der; 12 Ağustos günü yaptıkları açıklamada eğitim hakkına vurgu yaparak pandemi sürecinde bir buçuk yıldır kapalı olan okulların açılması ve açık kalmaya devam etmesi için çağrıda bulundu. Eğitim Sen Şubeleri; “Uzaktan eğitim, öğrencilerimizin akranlarıyla sosyalleşerek öğrenmesinin, yeteneklerini topluluk içinde ilişkilenerek ve fark ederek geliştirmesinin önünde çok büyük bir engele dönüşmüştür. Öğrencilerimiz, öğretmenlerinin yol göstericiliğinden mahrum kaldıkları bir dönemi yaşamışlardır. Bütün bu olumsuzlukları gidermesi gereken iktidarın gerekli stratejiden, planlamadan ve niyetten yoksun olması milyonlarca öğrencinin eğitimden kopmasına yol açmıştır. Tam da bu gerekçelerle bütün tedbirler alınarak ve bu tedbirler için gerekli bütçe, kadro ve diğer tüm hazırlıklar yapılarak, yüz yüze eğitime bir an önce geçilmesi gerektiğini” ifade etmiştir.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Okul Sağlığı Çalışma Grubu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Türk Eğitim-Sen, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), Eğitimciler Derneği (Eğit-Der), Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası), Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneği (ÖZRÖ-Der) ile Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) 13 Ağustos 2021 günü çevrimiçi basın toplantısı ile tam zamanlı yüz yüze eğitim çağrısı yaparak yaz aylarında yapılması gerekenleri hatırlattı.

1- Sınıf mevcutlarının seyreltilebilmesi ve hasta veya temaslı olmaktan dolayı görevine devam edemeyen öğretmenlerin ikamesi için öğretmen sayısının acilen artırılması gereklidir.

2- Eğitimin aksamadan sürdürülebilmesi için acilen geçici ve kalıcı ek derslikler oluşturulmalıdır. Geçici derslik örneğin olarak, özellikle liselerde okul bahçelerine tenteler, çadırlar kurulabilir.

3- Pandemi döneminde penceresi açılmayan sınıflar kesinlikle derslik olarak kullanılmamalıdır.

4- Çocukların öğretimle ilgili kayıplarının belirlenmesi, müfredatın kritik olmayan bileşenlerinden ayrılarak öğretim açısından çekirdek müfredata ulaşılması önceliklenmelidir.

5- Okullar tüm çocuklar için devam mecburiyeti ile açılmalı ve haftanın tüm günleri tam gün açık tutulmalı; çocuk ya da ailesindeki özel sağlık durumları gibi istisnalar dışında çocuğu okula göndermek veli inisiyatifine bırakılmamalıdır.

Veli-Der, “Yüz yüze Eğitim Başlasın! Yüz Yüze Eğitim İçin Nöbetteyiz!” kampanyası ile öğrencilerimizin yüz yüze eğitim hakkına sahip çıkmakta, alınması gereken önlemler için MEB’i uyarmaktadır.

Yüz yüze eğitim için acilen ek bütçe ayrılmalıdır.

Yeterli öğretmen ataması yapılmalıdır.

Aşı en temel kamusal haktır, aşılanma yaygınlaştırılmalıdır. Öğrenciler, eğitim emekçileri, veliler için ücretsiz düzenli test sağlanmalıdır.

Tüm eğitim kurumlarında gerekli fiziksel koşullar sağlanmalı, okulların çevrimiçi platformlarında yapılan hazırlıklar, alınan önlemler paylaşılmalıdır.

Eğitim alanında alınacak tüm kararlar alanın özneleri ile birlikte kararlaştırılmalıdır.

Yüz yüze eğitimin başlaması gereken 6 Eylül tarihine az bir süre kala öğrencilerin, eğitim emekçilerinin, velilerin, hekimlerin, toplumun tüm duyarlı kesimlerinin ana gündemi yüz yüze eğitime başlanması ve bunun için gerekli tüm önlemlerin alınması, kaynakların ayrılması ve gereksinim olan öğretmen atamasının yapılması. Ancak bu alandan birinci derecede sorumlu olan MEB’de ise son hızla “taht kavgaları” devam ediyor. Yeni bakanla birlikte MEB’in ana gündemi kimlerin görevden alınıp, kimlerin atanacağı. Bu kavga öyle bir aşamaya geldi ki görevden alınan il milli eğitim müdürlerinin yerine atananları valiler göreve başlatmıyor ve süreç 6 Eylül öncesinde tam bir krize doğru sürükleniyor. Görevden alınan İzmir İl Milli Eğitim Müdürü ilişik kesmediği gibi yenisini de İzmir Valisi göreve başlatmayarak gerilimi üst seviyeye taşıdı. Milli Eğitim Bakanı, valiler ve bu kadrolaşma faaliyetini sürdüren MEB bürokrasisi bilsin ki onların taht oyunları ile kaybedecek zamanımız yok; çocuklarımızın hakları ve geleceğini sizin koltuk kavganıza heba etmeyeceğiz.

Yüz yüze eğitim için öğretmen ataması gerektiğini alanın tüm özneleri ifade ediyor ancak MEB’de işler bildiğiniz gibi; öğretmen ataması yerine ihtiyacı ücretli öğretmenlerle giderecekler. MEB, e-devlet uygulaması üzerinden ücretli öğretmen başvurularını almaya başladı. Okullarda yüz yüze eğitim için ayrılan ek bir kaynakta yok.

MEB yönetimi ve siyasi iktidar halkın vergileri ile oluşan bütçeyi halkın gereksinimleri ve geleceğimiz için harcamak durumunda. Burada bir tercihe değil zorunluluğa işaret ediyoruz. Öğrencilerimizin eğitimini ve geleceğini kimsenin tercihine bırakmayacağız. Yüz yüze eğitim başlamalı ve tüm kaynaklar bunun için kullanılmalı. Bunun için bir tartışmaya veya kimseyi ikna etmeye gerek yok. Bu toplumsal sorumluluğumuz, kolektif görevimizdir. Kamu kaynakları halka aittir, bu kaynaklar kamusal eğitim için kullanılmalıdır. Haydi görev başına…