Haber/ Didar DEMİRCİ

BES İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven, şube toplantı odasında basınla bir araya geldi. Güven, vergi adaletsizliğine dikkat çekerek basına açıklama yaptı. Anayasanın 73’üncü maddesini hatırlatan Güven, “Kişilerin ekonomik gücüne göre vergilendirilmesine olanak sağlayan gelir vergisi, kurumlar vergisi, servet vergisi gibi dolaysız vergiler vergi adaletinin sağlanmasında dolaylı vergilere kıyasla daha adildir. Bununla birlikte, dolaysız vergilemede ise emek gelirlerinin sermaye gelirlerine göre daha az bir vergi yükü altında olması vergi adaletini sağlamada diğer bir unsurdur. 2020 yılında dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüzde 62,90 olarak gerçekleştiği tahmin edilirken, 2021 bütçe programında söz konusu rakamın yüzde 64,31 olacağı planlanmıştır. Aynı şekilde, dolaysız vergilerin toplam vergi gelirlerine oranları sırasıyla yüzde 33,49 ve yüzde 32,25, servet üzerinden alınan vergilerin toplam vergi gelirlerine oranları ise yüzde 3,60 ve yüzde 3,44 olarak gerçekleşmiş/ planlanmıştır. Dolalı vergilerden kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki oranı ise 2020 yılı için sadece yüzde 11,50’dir. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki bu ağırlığı, gelir düzeyleri arasında çok büyük farklar bulunan toplum kesimlerinin aynı harcama miktarı için aynı tutarda vergi ödemesi gelir dağılımındaki çarpıklığı ve vergide adaletsizliği daha da büyütmektedir” diye konuştu.

“Çok kazanandan çok; az kazanandan az”

Kurumlar vergisinin yüzde 22 oranında sabitlendiği halde ücret gelirlerinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesi gereğince yüzde 15’ten başlayarak yüzde 40’a kadar çıkan bir oranda vergilendiğini söyleyen Güven, "Bu da bir başka eşitsizlik kaynağıdır” dedi. Güven, “Son yıllarda gelir vergisine esas tarife belirlenirken vergi dilimlerindeki artışların düşük tutulması ücret geliri elde eden çalışanların yılın daha erken dönemlerinde bir üst vergi dilimi üzerinden vergi ödemelerine neden olmaktadır. Asgari ücret alan bir işçi 2016 yılında Ekim ayından itibaren bir üst vergi diliminden vergilendirilirken, 2017 yılında Eylül, 2021 yılında ise Ağustos ayı ile birlikte bir üst vergi diliminde vergilendirilmektedir. Sonuçta, işçi ya da memur olsun ücret geliri elde edenlerin üzerindeki vergi yükünü artıran bu uygulama vergi adaletsizliğini daha da derinleştirmektedir” diye konuştu.

Dilekçe kampanyası başlattılar

Change.org aracılığıyla ‘Adil bir vergi düzeni istiyoruz’ başlığı altında dilekçe kampanyası başlattıklarını duyuran Güven, “Bununla birlikte, Ocak 2021 itibarıyla ülkemizde dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 2 bin 651 lira 87 kuruş, yoksulluk sınırının 8 bin 638 lira 02 kuruş olduğu Türk-İş tarafından açıklanmıştır. Bağımsız araştırmacılar tarafından 2020 yılı enflasyonunun yüzde 36,72 olduğu duyurulurken, TÜİK bu oranı yüzde 14,60 olarak açıklamıştır. Milyonlarca asgari ücretli açlık sınırında bir ücretle yaşamını sürdürmeye çalışırken, yine milyonlarca kamu emekçisi yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkûm edilmiştir. Bu ülkenin vergi yükünü çeken işçiler, kamu emekçileri ve üretenler olarak ailelerimizle birlikte daha insani koşullarda yaşamak için tüm emekçileri, sendikaları ve demokrasi güçlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz” açıklamasını yaptı. Güven, konuya ilişkin talepleri şu şekilde sıraladı:

“Asgari ücretin vergiden muaf tutulmasını, maaşlarımızın -ücretlerimizin asgari ücret tutarına kadar olan kısmının vergi dışı bırakılmasını, mevcut durumda yüzde 15 olan Birinci Vergi Diliminin yüzde 10’a indirilmesini, artan oranlı kalıcı bir servet vergisi sisteminin uygulanması, temel tüketim harcamaları ve hizmet alımları üzerinden alınan dolaylı vergilerin kaldırılmasını talep ediyoruz.”