Eğitim-İş İzmir 4 Nolu Yükseköğretim Şubesi, üniversitelerdeki akademik baskı, liyakatsizlik ve bütçe yetersizliklerine dikkat çekmek amacıyla İzmir Demokrasi Üniversitesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı Şube Başkanı Elbey Kale okudu. Kale, yükseköğretim kurumlarının tarihinin en ağır kuşatması altında olduğunu belirterek, “Üniversiteler bilim değil, rant üreten kurumlara dönüştürüldü. Akademik özgürlükler yok sayılıyor, liyakat yerine sadakat esas alınıyor. Bu karanlığa teslim olmayacağız” dedi.

Eğitim-İş, akademik kadroların bilimsel yeterlilikle değil, siyasi yakınlıkla belirlendiğini vurgularken, birçok vakıf üniversitesinin kampüsü bile olmadan ticarethane gibi işletildiğini belirtti. Açıklamada, “Reklam bütçeleri AR-GE harcamalarını geçen kurumlar akademik ciddiyeti zedeliyor. Gençlerimiz nitelikli eğitim hakkından, akademisyenlerimiz özgür bilim üretme ortamından mahrum bırakılıyor” ifadeleri yer aldı.

“Üniversiteyi bırakmak zorunda kalan 2 milyon genç var”

2015–2023 yılları arasında 2 milyondan fazla öğrencinin ekonomik nedenlerle üniversite eğitimini yarıda bıraktığına dikkat çekilen açıklamada, üniversite mezunu gençlerin işsizlik ve düşük ücretle mücadele ettiği belirtildi. “Eğitimin ticarileştirilmesi, milyonlarca genci sistemin dışına itti” denildi.

“YÖK, 44 yıllık bir engel”

Açıklamada, 12 Eylül darbesinin ürünü olan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) de hedef alındı. Avrupa Üniversiteler Birliği’nin 2024 raporuna göre Türkiye’nin akademik özerklik sıralamasında 35 ülke arasında son sırada olduğuna dikkat çekilerek, “Bu tablo, üniversitelerin tek adam rejiminin tahakkümüne sokulduğunun göstergesidir” denildi.

Nevşin Mengü’den Ali Koç'a gönderme Nevşin Mengü’den Ali Koç'a gönderme

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen rektör atamalarının Cumhurbaşkanı tarafından yapılmaya devam ettiğini belirten Kale, “Bu sadece bir anayasa ihlali değil, üniversite özerkliğine açık bir saldırıdır. Üniversitelerde kişiye özel kadrolar açılması olağan hale geldi” dedi.

“Bütçe var ama üniversitelere yok”

2025 bütçesinde devlet üniverselerine 487 milyar TL ayrıldığını, buna karşın Diyanet İşleri Başkanlığı’na 130 milyar TL ayrıldığını hatırlatan Eğitim-İş, “Üniversitelerimiz teknik donanım, laboratuvar, kütüphane ve yurt gibi temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılıyor. Ülke, bilime değil itaate yatırım yapıyor” ifadelerini kullandı. 

Kale açıklamada şunları söyledi: 

"Öğrencilerin demokratik yollarla haklarını arama girişimleri baskılarla, şiddetle bastırılıyor.  Disiplin ve soruşturmalarla cezalandırılan öğrenciler üniversiteden ve KYK yurtlarından uzaklaştırılıyor, haksız yere tutuklanıyor ve eğitim hakları ellerinden alınıyor. İktidar eliyle atanmış rektörlerin, üniversite kampüslerine polisin girmesine izin vermesi; öğrencilere şiddet uygulanması kabul edilebilir bir durum değildir. AKP iktidarı kendisine boyun eğmeyen, itaat etmeyen üniversite öğrencilerini adeta düşman olarak görmektedir. Bu ülkenin en başarılı öğrencilerini haklarını aradıkları için tutuklamanın hiçbir meşru gerekçesi olamaz.

Üniversitelerdeki idari ve teknik personel görmezden gelinmekte, ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Görevde Yükselme ve Unvan değişikliği sınavının merkezi olarak her yıl açılmaması ve mülakat uygulamaları haksızlıklara yol açmaktadır. Bu sınavlar her yıl en az iki kez yapılmalı ve atamalar bu sınav sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir. Ayrıca bu sınavlar, sadece şef ve şube müdürlüğü gibi kadroları değil, fakülte/enstitü/yüksekokul sekreteri ve daire başkanı gibi kadroları da kapsamalıdır. İdari personelin çalışma ortamları fiziki olarak yetersizdir. Döner sermaye payları adil bir şekilde dağıtılmamaktadır. Kamu personelinin önemli bir bölümü için yapılan ek gösterge değişiklikleri, teknik hizmetler sınıfında çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına yapılmamıştır. Bu unvanlarla çalışanların ek göstergeleri 4800-6400 aralığında olmalıdır.

Ülkemizin bilimsel geleceği, aydınlık yarınlarımız için üniversitelerin özerk, demokratik ve özgür yapıya kavuşması elzemdir. 12 Eylül darbesinin mirası olan YÖK kaldırılmalı, üniversiteler siyasi otoritelerden bağımsız, demokratik birer eğitim ve araştırma kurumu olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Üniversitelerin yönetim mekanizmalarının demokratik ve katılımcı yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir. Üniversitelerimizde sürdürülmekte olan özerkliği yok eden müdahaleci politikalar ve akademisyenler, öğrenciler ve idari personel üzerindeki baskılar derhal sonlandırılmalıdır. Yükseköğretime yeterli bütçe ayrılmalı, üniversiteler kamu yararına ve evrensel bilginin ve bilimin üretildiği, ARGE çalışmalarının güçlendirildiği bilim yuvaları haline getirilmelidir. Bilimsel özgürlükler kullanılırken, toplumun gereksinimleri ve öncelikleri temel alınmalı, araştırma alanları bilimsel gelişmeler doğrultusunda seçilmeli, eğitim ve öğretim programları ile ders içerikleri akademik gelişmelere uygun olarak düzenlenmelidir. Akademik ve idari personelin maaş, çalışma koşulları, mesleki ve özlük hakları insanca yaşama ve çalışma koşullarını sağlayacak ve liyakati esas alacak şekilde düzenlenmelidir.

Üniversitelerin özgürlük ve özerklik mücadelesine olan desteğimizi kararlılıkla sürdürecek, hukuksuzca yapılan işlemleri yargıya taşıyacağız."

Kaynak: BÜLTEN