Gençler işsiz, umutsuz, geleceksiz... Eğitimden ve istihdamdan kopuş her geçen yıl daha da derinleşiyor. Türkiye’de gençlerin eğitimden ve istihdamdan kopuşu her geçen yıl daha da derinleşiyor. TÜİK’in 2024 yılı “İstatistiklerle Gençlik” bülteni ile DİSK/Genel-İş’in yayımladığı Genç İstihdam Raporu, tabloyu çarpıcı şekilde ortaya koydu. TÜİK verilerine göre 15-24 yaş aralığındaki gençlerde iş gücüne katılım oranı 2023 yılında yüzde 45,6 iken 2024 yılında yüzde 47,2’ye yükseldi. Aynı yaş grubundaki işsizlik oranı ise yüzde 16,3 olarak kaydedildi. Erkeklerde bu oran yüzde 13,1, kadınlarda ise yüzde 22,3 oldu.
Ancak asıl çarpıcı veri “Ne Eğitimde Ne İstihdamda” (NEET) olarak adlandırılan gençlerin oranında yaşandı. 2024 yılı itibarıyla bu oran yüzde 22,9’a ulaştı. Genç kadınlarda NEET oranı yüzde 30,1 ile erkeklerin neredeyse iki katı seviyesine çıktı.
Gençlerin yüzde 56,3'ü hizmet sektöründe
İstihdamda yer alan gençlerin yüzde 56,3’ü hizmet sektöründe çalışıyor. Genç erkeklerin en çok istihdam edildiği alan sanayi olurken, genç kadınlar için bu oran hizmet sektöründe yüzde 64,7’ye kadar çıktı. Ancak kadınların toplam istihdam oranı, erkeklerin neredeyse yarısı seviyesinde.
Gençlerin yoğun göç hareketliliği de dikkat çekti. İç göç istatistiklerine göre en fazla göç eden grup 20-24 yaş arasındaki gençler. Göçün başlıca sebebi eğitim olurken, iş bulma ve yaşam koşullarını iyileştirme çabası. Eğitim düzeyine göre genç işsizliğine bakıldığında, üniversite mezunlarının iş bulmakta en çok zorlanan grup olduğu dikkat çekiyor.
Her 4 gençten 1’i NEET
DİSK/Genel-İş Emek Araştırma Dairesi raporuna göre Türkiye'de 15-24 yaş aralığındaki yaklaşık 4 milyon 609 bin kişi istihdamda. Geriye kalan yüzde 60,5'lik kesim işgücü dahilinde değil.
Genç işsizliğine dair çözüm önerilerini sıralayan DİSK/Genel-İş açıklaması şöyle:
“Genç işçilerin sorunlarının çözümü için, devletin geçici ve kısa vadeli istihdam politikaları yerine, gençlerin güvenceli iş gücüne dahil olmasını ve tüm işçilerin sosyal haklarının güvence altına alınmasını hedefleyen sürdürülebilir istihdam politikaları geliştirilmelidir. Üniversitelerdeki bağımsız, özerk ve bilimsel eğitim sistemine yönelik baskılar kaldırılmalı; “Her şehre bir üniversite” politikalarından vazgeçilerek mevcut üniversite ve meslek yüksekokullarının niteliği artırılmalıdır.
Genç istihdamını artıracak kamu yatırımları yapılmalı ve gençlerin düzenli iş yaşamına geçişleri kolaylaştırılmalıdır. Gençlerin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı; sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve örgütlenme özgürlüğü sağlanmalıdır. İşsizlikle mücadele ve istihdamı artırmaya yönelik geliştirilecek politikalarda, genç kadınların iş gücüne eşit biçimde katılımını destekleyen cinsiyet eşitliğine dayalı kamu politikaları hayata geçirilmelidir. Gençlerin ucuz iş gücü olarak görülmesi ve kayıt dışı çalışmaya yönlendirilmesi engellenmelidir.”
“Yurtdışı yolu arıyorlar”
Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Başkanı Lülüfer Körükmez şöyle konuştu:
“Bu kadar fazla üniversite ve bu kadar çok üniversite mezunu olmak zorunda değil. Kalifiye bir eleman olmak, piyasada iş bulmak ve çalışabilmek için üniversite şart değil aslında. Üniversiteyi bir zorunluluk haline getiren politikalar problemli.
Bir diğer sebep ise hükümetin yeterli istihdam yaratacak politikalar üretmemesi. Üretim yeterli olmadığında, doğal olarak gençler işsiz kalıyor. Raporlarla gördük ki genç kadınların istihdama katılım oranı erkeklere göre neredeyse yarı yarıya. Bu da toplumsal cinsiyete duyarlı politikaların olmadığını gösteriyor. Gençleri üretimde aktif bireyler olarak gören, onların enerjilerini, yeteneklerini, becerilerini kullanabilecekleri politikalar ne yazık ki geliştirilmiyor.
Bir ülkeden gençlerin gitmek istemesi—ister eğitimli, ister eğitimsiz olsun—bize çok şey anlatıyor. Çünkü gençler bu ülkede kendilerine bir gelecek kuramayacaklarını düşünüyor ve başka yerlerde umutlarını, geleceklerini arıyorlar. Eğitimli olanlar, üniversite mezunları veya eğitime devam edenler bu yolu akademik kanallarla deniyor. Yükseköğrenim almayan ya da almak istemeyenler ise başka yollar arıyor. Ama nihayetinde gençlerin büyük çoğunluğu yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Bugün bir sınıfa girip “Yurt dışına gitmek isteyen var mı?” diye sorduğunuzda, sınıfın önemli bir kısmı el kaldırıyor. Bu tablo, ne yazık ki on yıl, on beş yıl öncesine göre çok daha ağır bir hale geldi. Giderek de büyüyor.”
“Eğitime değil belgeye bakılıyor”
Üniversitelerin içinin boşaltıldığından bahseden Arda Özeren bir genç olarak içinde bulunduğu durumu özetledi:
“Zaten üniversite eğitimi bitince, işe başladığımızda genellikle okuduğumuz bölüme göre değişmekle birlikte, çalıştığın yerde sıfırdan bir eğitim sürecine giriyorsun. Bu, çoğu alanda böyle. Hatta çoğu zaman üniversitede öğrendiğin şeyler, işte pek de karşılık bulmuyor. Bu yüzden de açıkçası çok yeterli olduğunu düşünmüyorum.
Bir de artık işler torpille yürüyor gibi. Bu yüzden her şey biraz hayal gibi kalıyor. Örneğin, ben psikoloji okumayı düşünüyorum. Ders içeriklerine baktım ya da bu okullarda okuyan arkadaşlarımdan dinledim. Gerçekten yetersiz. Artık insanlar artık diplomanın kendisine odaklanıyor. Eğitim içeriğinden çok, o belgeyi almak önemli hale geldi. Sosyal bilimlerde özellikle, hangi üniversitede okuduğundan çok; kendine ne kattığın, kimlerle tanıştığın, nasıl bir sosyal çevre kurduğun daha önemli hale geldi. Tabii ki eleştirmek gerekiyor ama sistem bu haldeyken yapılacak pek fazla bir şey kalmıyor.
“Torpil çok yaygınlaştı”
“İş bulma sürecinde zorlanacağını düşünüyor musun?” sorusuna cevap veren Anıl Özeren “Herkes gibi, evet. Gençler iş beğenmiyor değil, insanca yaşayacak bir ücret, güvenceli çalışma koşulları ve saygı istiyorlar. Devlet alımlarında da torpil çok yaygın. İnsanlar kamuya girip memur olmak istese bile bu sistem yüzünden çok zorlanıyor. Hele yeni mezunlar için bu neredeyse imkânsız hale geldi. Mesela son dönemde birçok öğretmen görevden alındı ya da başka yerlere gönderildi. Bu da insanlarda güvensizlik yaratıyor.
Gençler iş beğenmiyor değil, emeğinin karşılığını istiyor. Özel sektörde yaşanan emek sömürüsüne karşı devletten koruyucu bir politika gelmediği sürece insanlar da bu düzene haklı olarak itiraz ediyor. Buradaki sorun gençler değil, bu sistemi düzenleyemeyen yönetim.” Dedi.