Kapı vurulur ve bir erkek kapıyı açar.

Kadın: “İyi günler az önce camınız kırıldı ve bunu yapan benim çocuğum, lütfen özrümü kabul edin ne kadar masrafı varsa ödemek istiyorum” der.

Adam: “Hiç sorun değil çocuğunuz camı kırdı ve içeri giren top değerli bir vazoya çarptı ve o da kırıldı” diye yanıtlar.

Kadın daha fazla üzülür ve içeri girdiğinde gerçekten bir vazoyu kırılmış görür.

Çok üzgünüm bunun da masrafını ödemek istiyorum” der.

Adam, “Hiç önemli değil, aslında çok büyük bir iyilik yaptınız bana” diye gülümser.

Kadın merakla, “Ama camınız ve değerli bir vazonuz kırıldı nasıl olur?” der.

Adam rahat hareketlerle, “Hanımefendi ben bir cinim ve 100 yıldır o vazoda hapis kalmıştım. Çocuğunuz sayesinde özgürlüğüme kavuştum. Benden üç şey dileyin” der.

Kadın önce şaşırsa da, biraz düşündükten sonra, “Çok güzel ve büyük bir malikane istiyorum” der.

Adam, “Bir dakika” der ve kısa bir telefon görüşmesinden sonra, “Tamam hanımefendi, malikaneniz hazır” der ve “İkinci dileğiniz nedir?” diye sorar.

Kadın sevinç çığlıkları ile “En güzel kıyafetleri istiyorum” der.

Adam yine kısa bir telefon görüşmesinden sonra, “Tamam, hanımefendi, en güzel kıyafetler malikanenize yollandı” der.

Adam “Son dileğinizi de alabilir miyim?” diye sormasıyla kadın çıldırmış bir halde “Dünyanın en güzel mücevherlerini istiyorum” der.

Adam yine kısa bir telefon görüşmesinden sonra, “Tamamdır, yarın tüm mücevherleriniz teslim edilecek” der.

***

Kadın sevinçten çıldırmıştır.

Adam kadına sessizce, “Ee şey hanımefendi, benim de sizden küçük bir ricam olacak” der. “Malum,100 yıldır bir vazodayım, bu sürede hiç kadın yüzü görmedim, benimle bir gece birlikte olabilir misiniz acaba?” diye sorar.

Kadın biraz düşündükten sonra, ona bu kadar güzel şeyler veren birinin, isteğini geri çevirmemesi gerektiğini düşünür ve “Tamam olabilir” der.

Sabah olduğunda adam uyanır, sigarasını yakar ve kadına sorar:

Kaç yasındasın?”

Kadın, “32” der,

Adam gülerek, “Hadi yaa.. Çok enteresan, bu yaştasın ve hala cinlere mi inanıyorsun?”

***

Bitmedi...

Savcı morgdaki üç cesedi incelemek için hastaneye gelir.

İlk cesedi gülümserken görür ve doktora sorar:

Bu adam neden gülümsüyor?”

Doktor gayet rahat bir şekilde, “Milli Piyango'dan büyük ikramiye kazanmış. Sevincine dayanamayınca kalp krizi geçirip ölmüş” der.

Raporunu yazan savcı ikinci cesede bakmaya gittiğinde yine gülümseyen bir erkek görünce şaşırıp, “Peki bu adam neden gülümsüyor” diye sorar.

Doktor, “Efendim bu adam da çok uzun yıllar sonra erkek çocuk sahibi olunca sevinçten kalbine yenik düşmüş” diye yanıt verir.

İkinci raporunu da tamamlayan savcı üçüncü ceset Temel'i görünce şaşkınlığı iyice artar. Çünkü Temel'in cesedi kömür halinde olmasına rağmen gülümsemektedir. Savcı merakla doktora dönerek, “Peki bu neden ölmüş” diye sorar.

Doktor ellerini iki yana açarak, “Efendim Temel'i yıldırım çarpmış” diye yanıtlar.

Bu duruma şaşıran savcı, “Eee o zaman ne diye sırıtıyor” diye sorunca; doktor gülümser bir ifadeyle, “Efendim Temel fotoğrafını çekiyorlar sanmış” der...

***

Kıssadan hisse;

Birincisi; öyle cindir, şeytandır diye olmadık şeylere inanırsanız, zengin olduğunuzu sanırken evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.

İkincisi; Temel bizim Temel.

Bu kadar umutsuzluğa rağmen, gülümsemeniz yeterli...