Toplantının merkezinde, belediye mülkiyetindeki bazı parçaların SGK ve vergi borçları karşılığında Maliye Hazinesi’ne devrine ilişkin süreç yer aldı; bu başlık, siyasî gruplar arasında kelimenin tam anlamıyla hatları belirleyen bir tartışma başlattı.
Gündemin odağında borca karşılık devir
Görüşmelerde, Mustafa Kemal Mahallesi 140 ada 85 parselin (37 m², temel eğitim alanı), Adatepe Mahallesi 678 ada 101 parselin (8,41 m² / 1248,22 m² ilkokul alanı) ve İnönü Mahallesi 7271 ada 2 parselin (1659,88 m² / 6133,95 m² ilkokul alanı) değerleri karşılığı belediyenin borçlarının Maliye Hazinesi’ne devrine dair önerge öne çıktı. Söz konusu önerge, diğer taşınmaz satış talepleriyle birlikte imar komisyonu ve hukuk komisyonuna gönderildi. Kararın gerekçelendirilmesinde, belediyenin mali yapısının sürdürülebilirliği, kamu kaynaklarının verimli kullanımı ve borca karşılık devir mekanizmasının sağladığı zaman avantajı başlıkları öne çıkarıldı. Buna karşın eğitim fonksiyonuna ayrılmış parsellerin “kamusal ihtiyaç” niteliği, mecliste en sert itirazların toplandığı nokta oldu.
Sevil’den sert çıkış: “Devletin aklı buradakilerin aklını alır”
Oturumun en gergin anları, AK Parti Grup Başkanvekili Burçin Kevser Sevil’in söz aldığı bölümde yaşandı. Sevil, eğitim alanları içinde kalan parsellerin devrine itiraz ederek “Bu devletin aklıyla oynamaktır. Devletin aklı buradaki herkesin aklını alır. Eğer yer verilecekse gölet verilsin, sosyal tesis yapalım” ifadelerini kullandı. Sevil’in vurgusu, bir yandan “eğitim” işlevinin kamusal yarar bağlamında öncelikli olduğunu, diğer yandan belediyenin borç-ödeme stratejisinde devir gibi geri döndürülemez sonuçlar doğurabilecek adımların daha geniş bir değerlendirme gerektirdiğini savunuyordu. Bu çıkış, meclis salonunda yeni bir tartışma dalgası başlatırken, “eğitim alanı mı, borç yönetimi mi?” ikilemi oturumun ruhunu belirledi.
Benzer: “Belediye de hükümet de kamuyu temsil ediyor”
Eleştiriler üzerine söz alan Meclis Başkanvekili Hüseyin Benzer, süreci “kurumsal uyum” ve “kamu yararı” şemsiyesi altında değerlendirdi. Benzer, “Belediye de hükümet de kamuyu temsil ediyor” diyerek, yatırımların ve mülkiyetin farklı kurumlar arasında dağılmış olmasının sahada yarattığı pratik sorunlara işaret etti. Örnek olarak, zemininin Hazine’ye ait olduğu, yatırımının ise belediye tarafından yapıldığı bir spor salonu vakasına değinerek, “Danıştay kullanılmayan yerin faturasını niye ödüyorsunuz diyor” sözleriyle kamu kaynaklarının atıl kalmasına yönelik yargı uyarılarını hatırlattı. Benzer, “Hisse sorunu çözülecek” vurgusuyla devir tartışmalarını yalnızca gelir-gider tablosu değil, aynı zamanda işleyen hizmet düzeni açısından da okumak gerektiğini söyledi.
Chp’den yanıt: “Belediye özel şirket değil”
Tartışma, CHP Grup Başkanvekili Uğur Aydın’ın sözleriyle yeni bir boyut kazandı. Aydın, Sevil’in “devletin aklı buradaki herkesin aklını alır” sözünü “demokratik iradeye saygısızlık” olarak niteleyerek, “Belediye kamu hizmeti yapıyor, özel şirket değil” ifadesini kullandı. Aydın, merkezi idareden yerel yönetimlere dönük “belediyeleri silkeleyin” yaklaşımının pratiğe taşınmaması gerektiğini dile getirerek, devir kararlarında “hizmet sürekliliği” ile “yerel ihtiyaçların korunması” dengesinin altını çizdi. Bunun üzerine söz alan Burçin Kevser Sevil, “Ben devleti değil, AK Parti’yi temsil ediyorum. Sözlerimi manipüle etmeyiniz” diyerek, sözlerinin bağlamından koparıldığını savundu.
Komisyon süreci ve takvim nasıl işleyecek
Oturumda, taşınmaz satışına dönük önergelerle borca karşılık devir başlıkları, mevzuatın öngördüğü biçimde imar komisyonu ve hukuk komisyonuna sevk edildi. Komisyonlar, parsellerin konumu, eğitim alanı statüsü, değerleme kıstasları ve Maliye Hazinesi ile borç mahsup yöntemlerini birlikte ele alacak. Ardından raporlar, tekrar meclis gündemine taşınacak. Bu aşamada muhalefetin alternatif öneriler geliştirmesi, örneğin gölet veya sosyal tesis gibi fonksiyonel takaslar ya da farklı parseller üzerinden dengeleyici bir formül araması bekleniyor. Hukukî zeminde ise Danıştay ve ilgili düzenlemelerin emsal uyarıları, “kamu kaynağının etkin kullanımı” ilkesini meclis iradesinin tam ortasına bırakıyor.
Eğitim alanlarının geleceği ve kamu yararı hassasiyeti
Tartışmanın en kritik katmanı, eğitim alanlarının kaderine ilişkin. Bu tür alanlar, şehir planlamasında yalnızca parsel bazlı bir “mülkiyet” kalemi değil, aynı zamanda çocuklar ve gençler için kamusal hizmet altyapısının omurgasını oluşturuyor. Bu nedenle, devir kararları yalnızca bugünün bütçe dengelerini değil, yarının okul, kurs ve sosyal öğrenme ortamlarını etkileyebilecek stratejik sonuçlar doğuruyor. Mecliste yükselen itirazlar, tam da bu noktada, “mali disiplin” ile “kamusal fonksiyonun devamlılığı” arasında kurulacak dengeye dikkat çekiyor. Nitekim “eğitim alanı statülü parsellerin devri yerine, aynı değerde farklı bir taşınmaz üzerinden mahsup” yaklaşımı, meclis kulislerinde dolaşan en güçlü alternatifsiz önerilerden biri olarak öne çıkıyor.
Mahallelerde plan ve isim gündemleri
Toplantıda yalnızca devir konuları değil, ilçe ölçeğinde hayatın akışını etkileyecek plan kararları da masaya geldi. Kocatepe Mahallesi’ne ilişkin imar planı değişikliği teklifi, teknik incelemenin ardından komisyona havale edildi. Ayrıca Kaynaklar Merkez Mahallesi’nin bölünerek yeni bir mahalle oluşturulmasına dair öneri, yeni mahallenin adının Söğüt olması teklifini de içerecek şekilde meclise sunuldu. Her iki önerinin de komisyon sürecini tamamladıktan sonra meclisin nihai takdirine sunulması bekleniyor. Bu başlıklar, Bucalıların gündelik yaşamına doğrudan etki edecek; zira mahalle sınırları ve plan kararları, ulaşımdan kamu hizmeti erişimine kadar geniş bir etkiler yelpazesi yaratıyor.
Borç yönetimi: Gelir arayışı mı, mülk erozyonu mu?
Belediyelerin kronikleşen SGK ve vergi borçları karşısında, taşınmaz üzerinden geliştirdiği “borç-mahsup” yönteminin iki farklı okuması var. İlk okuma, içinde bulunulan finansal koşulların “nakit akışı” gerektirdiğini, Maliye Hazinesi ile yapılan devir işlemlerinin faiz yükünü hafifleterek kamu hizmeti üretimine alan açtığını savunuyor. İkinci okuma ise “mülk erozyonu” uyarısı yapıyor; stratejik konumlardaki eğitim alanları veya toplumsal hizmetlere ayrılmış parsellerin elden çıkmasının, uzun vadede telafisi güç boşluklar yaratacağını vurguluyor. Buca Meclisi’ndeki tartışma, bu iki yaklaşımın tam ortasında, “şimdinin bütçesi” ile “yarının hizmeti” arasında bir denge arayışına dönüşmüş durumda.
Siyasi dil, yerel demokrasi ve temsil tartışması
“Devletin aklı” ifadesi etrafında büyüyen polemik, yalnızca bir retorik çatışma değil; yerelde demokratik temsil, kurumlar arası denge ve kamu yararının nasıl tanımlandığına ilişkin daha geniş bir tartışmayı da görünür kıldı. AK Parti ve CHP gruplarının birbirine yönelttiği eleştiriler, Bucalı seçmenin beklentilerinin merkezine yerleşen “şeffaflık”, “katılımcılık” ve “hesap verilebilirlik” kavramlarını yeniden hatırlattı. Bu çerçevede, komisyon oturumlarının teknik raporları kadar, kamuoyuna açık bilgilendirme süreçleri, itiraz ve öneri mekanizmaları da belirleyici olacak. Çünkü Buca Belediyesi ölçeğinde alınacak her devir veya taşınmaz kararı, yalnızca muhasebe kalemlerini değil, kamusal hizmet ağının gelecek on yıllarını etkileme potansiyeli taşıyor.
Vatandaşın beklentisi: Şeffaf süreç, net takvim
İlçede yaşayanlar açısından mesele, siyasî söylemden daha pratik bir düzlemde okunuyor. Eğitim alanlarına dokunan her hamle, ailelerin günlük hayat planlarını değiştiriyor; okul yolundan sosyal etkinliklere, sosyal tesis ihtiyacından gençlere dönük robotik kodlama gibi beceri programlarına kadar geniş bir yelpazede etki yaratıyor. Bu nedenle Bucalılar, komisyon raporlarının hangi veri setleriyle hazırlandığını, değerleme ölçütlerinin nasıl kurulduğunu ve “alternatif taşınmaz ile dengeleme” gibi seçeneklerin gerçekten masada olup olmadığını bilmek istiyor. Net bir takvim, anlaşılır bir dille kaleme alınmış raporlar ve düzenli bilgilendirme toplantıları, tartışmanın sağduyulu bir zeminde ilerlemesini sağlayacak.
Sıradaki adımlar: Komisyon raporları geri geliyor
Süreç, mevzuatın öngördüğü takvim içinde ilerleyecek. İmar komisyonu parsel bazında plan kararlarının bütünlüğünü, hukuk komisyonu ise devir ve borca mahsup işlemlerinin hukuka uygunluğunu tartacak. Raporların meclise dönmesiyle birlikte, çoğunluğu ikna edecek “dengeleyici” bir formül arayışı öne çıkacak. Bu noktada, Hüseyin Benzer’in işaret ettiği hisse sorunu gibi teknik ayrıntılar, Danıştay içtihatlarıyla birlikte, kamu hizmeti sürekliliğini önceleyen bir çözüm tasarımına yön verebilir. Öte yandan Burçin Kevser Sevil’in “eğitim alanları” hassasiyeti ve Uğur Aydın’ın “belediye özel şirket değil” vurgusu, kararın siyasî ve toplumsal meşruiyetini belirleyecek iki ana eksen olarak ağırlığını koruyor.