Türk televizyon tarihinin en özgün, en çok konuşulan ve absürt komedinin bayrak taşıyıcısı olan yapımlarından biri olan Gibi, altı sezonluk unutulmaz yolculuğunu, hafızalardan silinmeyecek bir finalle noktaladı. Feyyaz Yiğit, Kıvanç Kılınç ve Ahmet Kürşat Öçalan'ın hayat verdiği Yılmaz, İlkkan ve Ersoy karakterlerinin, gündelik hayatın içindeki sıradan olayları akıl almaz maceralara dönüştürdüğü bu fenomen dizi, son bölümüyle izleyicilerini hem kahkahaya hem de derin bir hüzne boğdu. Final, dizinin kendi ruhuna sadık kalarak, beklenmedik, ironik ve tam anlamıyla "Gibi gibi" bir kapanışla ekranlara veda etti.
Altı sezonluk kahkaha tufanı 'tadında' bitti
Dijital platform Exxen'de yayınlandığı ilk günden itibaren kendine has bir izleyici kitlesi yaratan Gibi, kısa sürede bir televizyon dizisi olmanın ötesine geçerek bir kültür fenomenine dönüştü. Sürekli bir şeyleri batıran ama bundan asla ders almayan İlkkan, entelektüel geçinip her durumu kendi sığ bilgisiyle yorumlamaya çalışan Yılmaz ve bu ikilinin arasında denge unsuru olmaya çabalayan saf ve iyi niyetli Ersoy'un maceraları, altı sezon boyunca milyonları ekran başına kilitledi. Dizinin yaratıcısı ve başrol oyuncusu Feyyaz Yiğit'in daha önce sıkça dile getirdiği "Tadında bırakmak istedik" sözü, bu finalle birlikte anlam kazandı. Dizi, popülerliğinin zirvesindeyken, hikayeyi daha fazla uzatmadan, izleyicinin damağında unutulmaz bir tat bırakarak veda etmeyi tercih etti. Bu karar, dizinin kalitesine ve kendi felsefesine olan saygısının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Ekran başında şok etkisi: O unutulmaz son sahne
Final bölümü, izleyicileri tam bir duygu karmaşasının içine bıraktı. Her şeyin sıradan bir Gibi günü gibi başladığı sahnelerin sonunda, üç kafadarın beklenmedik bir şekilde vurularak hayatlarını kaybetmesi, ekran başındakiler için adeta bir şok etkisi yarattı. Yıllardır başlarını bin bir türlü belaya sokan ancak her seferinde bir şekilde paçayı kurtaran bu üç karakterin, sonlarının bu kadar trajik ve ani olması, sosyal medyada büyük bir tartışma başlattı. Yılmaz, İlkkan ve Ersoy'un kanlar içinde yere yığıldığı o anlar, izleyiciler için duygusal bir an olarak kayıtlara geçerken, sahnenin hemen ardından gelen bir detay, bu trajediyi dizinin alametifarikası olan kara mizah potasında eritti.
Tetiği çekenler tanıdık çıktı: İronik finalin ardındaki sır
Ancak Gibi'yi Gibi yapan o absürt ve ironik dokunuş, tam da bu noktada devreye girdi. Yılmaz, İlkkan ve Ersoy'u vuranların aslında dizinin yaratıcı ekibinin ta kendisi olması, dizinin kara mizah ruhuna yapılmış son bir selam niteliğindeydi. Bu meta-final, "kendi yarattığı karakterleri yine kendi elleriyle öldüren yaratıcılar" fikri üzerinden, dizinin felsefesini özetleyen dâhiyane bir kapanış sundu. Bu sahne, izleyicilere hem bir sürpriz yaşattı hem de onlara "Bu bir dizi ve biz onu burada bitiriyoruz" mesajını en çarpıcı şekilde verdi. Karakterlerin ölümüyle yaratılan duygusal etki, tetiği çekenlerin kimliğinin ortaya çıkmasıyla birlikte yerini ironik bir tebessüme bıraktı. Bu, tam da Gibi'den beklenecek bir vedaydı: trajik, komik, absürt ve düşündürücü.
Kamera arkasından ekran önüne: Vedaya ortak olan gizli kahramanlar
Bu meta-finalde izleyicilerin karşısına çıkan isimler, dizinin mutfağındaki gizli kahramanlardı. Dizinin kurgu yönetmeni ve aynı zamanda başrol oyuncusu Feyyaz Yiğit'in eşi olan Sedef İnanç, senaryo ortağı Aziz Kedi ve yapımcı ortağı Barış Ayaztaş, bu son sahnede kısa birer rolle kamera karşısına geçerek izleyicilere ve kendi yarattıkları karakterlere veda ettiler. Bu dokunuş, dizinin sadece ekranda görünen yüzüyle değil, kamera arkasındaki büyük ve yaratıcı ailesiyle de bir bütün olduğunu gösteren anlamlı bir jestti. Yıllardır bu karakterlere hayat veren, onların maceralarını yazan ve izleyiciye ulaştıran ekibin, finalde bizzat yer alarak bu yolculuğu sonlandırması, projenin ne kadar kişisel ve tutkuyla yapıldığının da bir kanıtı oldu. Dikkatli izleyicilerin gözünden kaçmayan bu detay, finalin en çok konuşulan anlarından biri haline geldi.