Her ebeveyn, bebeğinin topuğundan kan alınırken veya ilk aşısını olurken attığı o keskin çığlıkla birlikte aynı acıyı hisseder. Ancak yapılan son bilimsel çalışmalar, bu ortak deneyimin ardındaki nörolojik gerçekliğin sandığımızdan çok daha farklı olabileceğini gösteriyor. University College London (UCL) bilim insanları tarafından yürütülen ve 370'ten fazla bebek üzerinde yapılan kapsamlı bir araştırma, yenidoğanların ağrıya verdiği yanıtların, yetişkinlerinkinden hem daha karmaşık hem de temelde farklı olduğunu kanıtladı. Bu şaşırtıcı bulguya göre, minik bedenler fiziksel acıyı tüm şiddetiyle hissediyor, ancak bu deneyimi duygusal bir ıstıraba dönüştüren veya onu anlamlandıran beyin devreleri henüz tam olarak olgunlaşmamış durumda.
Fiziksel acı evet, duygusal acı hayır
Araştırmanın en temel ve çarpıcı sonucu, acının farklı bileşenlerinin bebek beyininde ayrı ayrı işlendiği gerçeğidir. Çalışmayı yürüten Profesör Lorenzo Fabrizi, durumu şöyle özetliyor: "Ağrı, fiziksel, duygusal ve bilişsel boyutları olan karmaşık bir deneyimdir. Ancak yenidoğan bebeklerin beynindeki ağrı işleme ağı henüz tam gelişmemiştir." Bu, bir bebeğin topuğuna batan iğnenin yarattığı fiziksel hissi (yanma, batma, sızı) tam olarak algıladığı, ancak bu hissin yetişkinlerde yarattığı "rahatsızlık, korku, endişe" gibi duygusal acı bileşenlerini aynı şekilde yaşamadığı anlamına geliyor. Bebekler, acının "nerede" ve "ne kadar şiddetli" olduğunu biliyor ama bu acının "ne anlama geldiğini" henüz kavrayamıyor.
Beyin ağları farklı zamanlarda olgunlaşıyor
Bilim insanları, ileri düzey MRI teknolojisi kullanarak 370'ten fazla prematüre bebek ve zamanında doğmuş bebeğin beyin aktivitelerini inceledi. Araştırmanın odak noktası, beyindeki "ağrı konnektomu" olarak adlandırılan ve acı hissini işleyen sinir ağının gelişim süreciydi. Bulgular, bu ağın farklı bölgelerinin farklı zamanlarda olgunlaştığını net bir şekilde ortaya koydu.
Araştırmacılar, acının üç ana bileşenine odaklandı ve gelişimlerini şöyle sıraladı:
- Duyusal-ayırt edici ağ (Fiziksel his): Acının yerini ve şiddetini belirleyen bu ağ, gebeliğin yaklaşık 34-36. haftasında yetişkin seviyesine yakın bir olgunluğa ulaşıyor. Bu, bir bebek doğduğunda fiziksel acıyı net bir şekilde hissedebildiğini gösteriyor.
- Duygusal-motivatif ağ (Duygusal tepki): Acının yarattığı rahatsızlık, nahoşluk ve stres gibi duygusal tepkileri yöneten bu ağ, gebeliğin 36-38. haftaları arasında devreye girmeye başlıyor.
- Bilişsel-değerlendirici ağ (Anlamlandırma): Acıyı yorumlama, anlamlandırma ve gelecekteki deneyimlerle ilişkilendirme yeteneğini sağlayan bu en karmaşık ağın gelişimi ise 42. haftanın bile ötesine, yani doğumdan sonraki haftalara sarkıyor.
Bu bulgular, zamanında doğmuş bir bebeğin bile acıyı tam anlamıyla "yetişkin gibi" hissetmediğini, bu deneyimin zamanla evrimleştiğini kanıtlıyor.
Prematüre bebeklerin bitmeyen 'ilk acısı'
Bu yeni araştırma, aynı ekibin 2023 yılında yayınladığı ve tıp dünyasında büyük yankı uyandıran bir başka çalışmanın da ardındaki nörolojik sır perdesini aralıyor. Önceki çalışma, yoğun bakımda kalan ve sık sık tıbbi müdahaleye (kan alma, iğne vb.) maruz kalan prematüre bebeklerin, bu tekrarlayan ağrıya karşı "alışkanlık" geliştiremediğini, yani acıya adapte olamadığını göstermişti.
Yeni bulgular, bunun nedenini açıkça ortaya koyuyor: Duygusal ve bilişsel beyin ağları henüz gelişmediği için, prematüre bebekler yaşadıkları acı deneyimini işleyip bir sonraki sefer için bir beklenti veya adaptasyon geliştiremiyor. Sonuç olarak, bu bebekler aynı acı verici müdahaleyi defalarca, her seferinde sanki ilk kezmiş gibi, tüm fiziksel şiddetiyle yeniden yaşıyorlar. Bu durum, "bitmeyen bir ilk acı" döngüsü yaratarak, bebeğin gelişimi üzerinde ciddi bir stres faktörü oluşturuyor.
Bu bulgular tıp dünyası için ne anlama geliyor?
Bu araştırmanın sonuçları, özellikle yenidoğan yoğun bakım ünitelerindeki (YYBÜ) uygulamaları kökten değiştirebilecek bir potansiyele sahip. Bebeklerin ağrıyı duygusal olarak anlamlandıramaması, onların acı çekmediği anlamına gelmiyor. Aksine, sürekli tekrarlanan ve adapte olunamayan fiziksel acının, gelişmekte olan hassas beyin üzerinde uzun vadeli olumsuz etkileri olabileceği düşünülüyor.