Aslanoğlu mesajında “Anne bak kral çıplak” diyecek gazetecilere ihtiyaç var. Sizin gibi korkmadan, çekinmeden gerçekleri yazan gazetecilere ihtiyaç var. İktidarı da muhalefeti de doğrular konusunda uyaracak gazetecilere ihtiyaç var” diye yazarken, kurultay sürecinde de yalnız bırakılmamasını talep etti.

İşte o mektup...

CHP İZMİR İL BAŞKANI ŞENOL ASLANOĞLU’NDAN DİLEK GAPPİ’YE MEKTUP….

"Değerli Üstadım;

100 gündür tutuklu tutulduğum Buca Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nden merhaba.

Uzun süredir sizlerden ayrı bırakıldım. Maalesef ülkemizin son bir yıldır yaşadığı hukuksuzluk ve adaletsizlikten payımı alıyorum. Adaletsizlik ve hukuksuzluk derken kesinlikle bir iddia nedeniyle yargılanmamı kastetmiyorum. Tabii ki devlet bir iddia varsa araştıracak, inceleyecek, şüphe duyduysa yargılayacak.

Benim isyanım, neden tutuklu yargılanıyorum?

Suçu ispat edilene kadar herkes suçsuzdur ve tüm dünyada yargılama tutuksuz yapılır. Tutukluluğa sebep, kaçma şüphesi. Mahkemede dediğim gibi, 3 yıllık il başkanlığı, 20 yıllık şehrin bilinen iş insanı olarak benim kaçma şüphem varsa İzmir'de kimin kaçma şüphesi olmadığını söyleyin de hepimiz kendimize çeki düzen verelim, onun gibi biri olmaya çalışalım.

Kaldı ki... İl kongresine 5 gün kala mevcut İzmir CHP İl Başkanı'nın yurtdışına kaçması Türkiye'nin en rezil olayı olmaz mı? Korkularının kaçma şüphesi olmadığı, aksine bu vatanı asla terk etmeyeceğimize emin oldukları aşikâr. Kaçma şüphesi iddiasına İzmir'deki her adil göz inanmaz, güler.

Delillerin karartılması ise tam komedi. Soruşturma bir buçuk yıl önce başlamış, bir yıl önce savcılığın isteğiyle ben davaya ilişkin gidip ifade vermişim. Yani soruşturmayı bir buçuk yıldır biliyorum, sonrası defalarca yurtdışına gidip gelmişim. Savcılık bir buçuk yıl soruşturmuş, gece sabaha karşı iki yüze yakın kişiyi gözaltına almış, üç buçuk aydır hapis yatıyorum. Hangi delil bir buçuk yıldır bulunamamış olabilir? Bir buçuk yıldır karartmadığım delili hapisten çıkınca mı karartacağım? Komik.

* SORULARINIZI DUYUYORUM

Ben ve Tunç Soyer dışında neredeyse herkesin tutuksuz yargılandığı davada, tutuklu yargılanmam vatandaşın adalete olan inancını sarsıyor. Bu günler de geçer. Bu günlerden geriye yüzlerce gündür yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutuklu tutulup ülkesinin hâline üzülenler ve cezaevi bahçesinde anasını, babasını, eşini bekleyen, yaşamları altüst olan, üzülen aileler kalacak. Bir de gelecek güzel günler için mücadele edenler, gelecekten umudunu kesmeyenler kalacak. Yarına inananlar kalacak. Yarınlar için dimdik ayakta olanlar, karanlığa teslim olmayanlar kalacak. Aydınlık için kendini yakanlar kalacak. Diz çökmeyenler, diz çökmeyenlerle dayanışanlar kalacak. Haksızlığı görüp, ses çıkaranlar kalacak. Adaletsizlikleri, hukuksuzlukları, haksızlıkları topluma aktaran, gerçek gazeteciler kalacak.

Biliyorum Üstadım, iyi bir gazeteci olarak en çok merak ettiğiniz konu CHP İzmir İl Kongresi. Mahpusta olmasam, yan yana olsak soracağınız soruları duyuyor gibiyim. Neler oldu, neler olacak?

Cumhuriyet Halk Partisi'ni uzun süredir takip eden bir gazeteci olarak bildiğiniz gibi biz parti içi rekabeti severiz. Demokrasiyi kendi içinde en iyi sindiren, çok adaylı kongrelere alışık, hararetli kongrelerden sonra bile o salonlardan el ele çıkmayı bilen partiyiz.

*İZMİR’DE 250 BİN CHP’Lİ

Ama son bir yıldır o kadar büyük bir saldırı altındaki partimiz, her gün bölünmeye, parçalanmaya çalışılan partimize yapılanları herkes görüyor. Adaletsizliklerle hapsedilen yol arkadaşlarımızı herkes görüyor. Onlarca anket gösteriyor ki halkımız bu adaletsizliği görüyor. Partimin yaptığı 59 mitinge katılan vatandaşlarımız bu haksızlığa isyan etmek için meydanlara koşuyor. Onların baskısı arttıkça bizim dayanışmamız artıyor. Bu saldırılardan birbirimize sarılarak korunabileceğimizi biliyoruz. Bu toplumun hata haksızlıklar karşısına susmayan milyonlarıyla birbirimize sarılıyoruz. Türkiye'de 2 milyon, İzmir'de 250 bin partilimizle birbirimize sarılıyoruz.

Bütün bu operasyonların hukuki değil siyasi olduğunu haykırıyoruz. Siyasi diyorsak, siyasi bir cevap vermeliyiz. Bugüne kadar olduğu gibi bugün de partimiz siyasi cevaplar veriyor. Haksızlığa uğrayan herkesin yanında olacağını vaat eden CHP, haksızlığa uğrayan il başkanının da yanında duruyor.

*ÖZGÜR ÖZEL’İN VEFASI

Biz herhangi bir parti değiliz. Yüzyıllık bir partiyiz. Yüzyıllık bir geleneğimiz var. Bu gelenek ve görenekleri hala uygulayan genel başkanımız, genel merkezimiz var. Vefanın bir semt adı olmadığını dosta düşmana bir kez daha gösteren Özgür Özel var.

İl başkanlığına devam etme iradesi bana ait değildir. Ben 3 aydır ne diyorsam hala aynı şeyi söylüyorum. Bölünmeden, parçalanmadan, yıpranmadan, yıpratmadan, hiçbir yoldaşımızı arkada bırakmadan, küsen, darılan kim varsa tüm yol arkadaşlarımızın koluna girerek tek vücut, tek yürek iktidara yürümeliyiz.

Küçük görev büyük görev demeden, bana ne görev verilirse en iyisini yapmaya çalışacağımı, "dur" denirse durup, 'koş' denirse koşacağımı defalarca yazdım, çizdim, haykırdım. O yüzden de adaylıkla ilgili sorularınıza hep aynı cevabı verdim. Partiye bu kadar saldırı varken kişisel isteklerin zerre kadar önemi yok. Herkes hapisteyken konu bu olmamalı. İçeride dışarıda hepimize düşen mücadele etmektir.

O yüzden adaylık iradesi bana ait değildir. Aday olma görevi bana da Genel Başkanımız Özgür Beyin telefonu ile eşim vasıtasıyla tebliğ edilmiştir. İrade genel başkanımızındır. İrade tüm İzmir il Örgütü'ne, her bir üyemize ve bana aynı zamanda ve aynı metotla bildirilmiştir.

Karanlık ile aydınlığın savaşındayız. Bu davada bedel ödeyen, yol arkadaşlarına omuz veren, koluna giren, yoldaşlık yapan, geride kimseyi bırakmayan, hukuksuzluklara başkaldıran başta Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'e, genel başkan yardımcılarımıza şükranlarımı sunarım.

UMUT EDERİM O SALONDA OLURUM

Bugün her zamankinden daha çok birliğe ihtiyacımız var. Büyükşehir Belediye Başkanımız, genç ilçe belediye başkanlarımız, kadın ilçe belediye başkanlarımız, deneyimli ilçe belediye başkanlarımız, tüm İzmir milletvekillerimiz, İzmirli genel başkan yardımcılarımız, partinin bel kemiği ilçe başkanlarımız, bu partiyi var eden kadın kollarımız, gençlik kollarımız ile tek yumruğuz, tek yüreğiz.

Kurtuluşun tek başına olmayacağını bilen, ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ diye haykıran 250 bin CHP’liyiz. O kongre salonuna da tek vücut girecek, o salondan da tek vücut çıkacağız. O gün o salonda sizi görmek hepimizi çok mutlu edecek. Tüm CHP’liler sizi tek yürek iktidara yürüyüş kongrelerine bekliyor.

Umut ediyorum ben de o salonda olurum salonda elinizi sıkar, yol arkadaşlarıma sarılabilirim. Mevcut il başkanı olarak kongreyi açıp, geçmiş 3 yılda neler yaptığımı anlatabilirim.

Bu 3 yılda neler yaşadım neler... Büyük Türkiye depremini gördüm. Günlerce Maraş, Antep, Hatay, Adana, Osmaniye’de çalıştım. Masanın dağılmasını da masanın tekrar kurulmasını da gördüm. 6 genel başkan ile miting de yaptım. 6 il başkanı ile seçim süreci de yürüttüm. Genel seçimleri yönettim. Cumhurbaşkanlığı 1. Tur, 2. Tur seçimini yönettim. İl başkanlığının en zor işi mahalle kongreleri, ilçe kongreleri sürecini CHP tarihinde 2 kez yürüten tek il başkanıyım. 1 olağan, 2 olağanüstü, 1 tüzük kurultayı olmak üzere 4 kurultay gördüm. Kırılması zor bir rekor kırdım. Yerel seçim sürecini yönettim. Biri büyükşehir olmak üzere 29 belediye başkanlığı kazandık. AKP ve MHP’nin birer belediye aldığı seçimde biz 29 belediye kazandık.

CHP tarihinde en çok seçim, kongre, kurultay görmüş il başkanıyım. Çok emek verdim, çok çalıştım. Sonunda hapse de girdim. CHP’nin tutuklu tek il başkanıyım.

Verdiğim emeklerde, döktüğüm saçlarımda, Vera’dan, ailemden uzakta, hapiste geçirdiğim aylarda boşuna değilmiş.

………….

10 MİLYON MUTLU, YA GERİSİ?

Bugün 18-20 bin civarı maaş alan emekli kirasını bile ödeyemez hale geldi. Gıdaya ulaşamıyor. Açlık sınırının altında geliriyle çok zor koşullarla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Asgari ücret, emekli maaşından bir miktar daha çok. Ama asgari ücret de açlık sınırının çok altında. Bakın, yoksulluk sınırı demiyorum: Açlık sının. Asgari ücretle yoksul bir vatandaş olarak bile yaşamı sürdürmek mümkün değil. Aç olarak yaşamak mümkün.

………..

Yaşamak dediğimiz, ömür boyunca piramitlerin inşasına çalışan köleler gibi sadece karnının doyması mı? Ülkenin en az %80’ine, ‘karnın tok yatağa girebilirsen yönetenlere dua et’ diyor iktidar.

……….

Ailelerin tümü perişan. Anneler, kendisi geçinemezken oğlunun evde delirmesinden korkuyor. Babalar, evden çıkmayan, hayattan umudunu kesmiş kızının bu boşlukta başına kötü şeyler gelmesinden endişeleniyor.

Görmüyor musunuz?

Bu işlerin böyle gitme ihtimali var mı Üstadım? Ülkenin %10’unun, yani 8-10 milyon insanının evleri, arabalan, milyonları var. Yedikleri önlerinde, yemedikleri cebinde. Restoranlarda bir gecede gelen 50.000-100.000 TL hesabı rahatlıkla ödeyebilen 10 milyon kişi var. Peki, geri kalan 75 milyon kişi ne olacak?

Bu devranın böyle sürebileceğine inanıyor musunuz?

……

CESUR GAZETECİLERE İHTİYAÇ VAR

Emin olun, gelir seviyeniz ne olursa olsun, bu rejim sürerse 5-10 yıl sonra tüm halkın umutsuz olduğu, suçlardan dolayı dışarı çıkmaktan korkacağımız bir ülke ile karşılaşma ihtimalimiz var. Buna dur demeliyiz. Bunun için gerçekleri daha fazla haykırmalıyız.

Bunun için size ihtiyacımız var. “Anne bak kral çıplak” diyecek gazetecilere ihtiyaç var. Sizin gibi korkmadan, çekinmeden gerçekleri yazan gazetecilere ihtiyaç var. İktidarı da muhalefeti de doğrular konusunda uyaracak gazetecilere ihtiyaç var.

Özgür Özel: “Kıbrıs Türklerinin iradesine saygı göstermek önceliğimiz olmalı”
Özgür Özel: “Kıbrıs Türklerinin iradesine saygı göstermek önceliğimiz olmalı”
İçeriği Görüntüle

Hepimizin daha fazla cesarete ihtiyacı var. O cesareti alacağımız gazetecilere ihtiyacımız var. Kim nerede, ne işliyor bilmeye ihtiyacımız var. Bunun için araştırmacı gazetecilere ihtiyacımız var. Yapılan hukuksuz yargılamaları vatandaşa anlatacak gazetecilere ihtiyacımız var.

Ülkedeki adaletsizlikleri, yargıya güvenin kalmadığını, adalet ölürse devletin öleceğini dosta-düşmana haykıracak gazetecilere ihtiyacımız var. Siz olmadan başaramayız. Siz olmadan bu ülkeye ne adaleti ne refahı getirebiliriz. Bugüne kadar başardığımız ne varsa sizin desteğinizle başardık; siz olmasaydınız, özgür basın ve özgür gazeteciler olmasaydı doğruları topluma ulaştıramazdık.

Gazeteciler bu kadar baskı altındayken, televizyoncular, haberciler, gazeteciler hapse atılırken; cesur duruşunuz olmasa bundan sonra da hiçbir şeyi başarma şansımız yok. Bugünden sonra neyi başaracaksak sizin sayenizde, sizin desteğinizle başaracağız. Bu ülkeye adaleti de özgürlüğü de birlikte getireceğiz.

Sokağın sesinin daha fazla duyulmasına, gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına ihtiyacımız var. Size ihtiyacımız var.

17 EKİM’DE BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN

Hadi gelin, 17’sinde bizi yalnız bırakmayın. İzmirli duruşunu tüm ülkeye gösterelim. Siyasetin kötülük yapmak olmadığını, hizmette yarış olduğunu herkese hatırlatalım. Siyasetin, ülkeyi,

Şehri, vatanı daha iyiye götürme isteği olduğunu haykıralım. Aynı şehirde yaşayan hemşeriler olduğumuzu, çocuklarımızın yine bu şehirde, güzel İzmir’imizde yan yana büyüyeceğini hatırlatalım.

Düşman hukukunun, rakip partililere düşmanca davranışın bu şehri, bu ülkeyi yaşanmaz bir yere çevireceğini haykıralım. Siyasetçilerini hapse tıkan hiçbir ülkenin refaha ulaşmadığını yüksek sesle söyleyelim.

CHP olmasa, tüm CHP’liler hapse atılsa veya yok olsa bile bu ülkenin daha güzel bir yer olmayacağını; hâlâ yüreği kurumamış olanlara haykıralım. Çocuklarına kardeşlik içinde bir ülke bırakmak isteyenlere birlikte seslenelim. Demokrasi olmadan, özgürlükler olmadan ekonominin düzelmeyeceğini birlikte haykıralım. Emeklinin, asgari ücretlinin, çiftçinin dayanacak takati kalmadığını duyuralım.

Hadi gelin, 17’sinde bizi yalnız bırakmayın.

CHP İZMİR İL BAŞKANI

Şenol ASLANOĞLU

BUCA KIRKLAR F2 TİPİ YÜKSEK GÜVENLİKLİ CEZAEVİ

• B Blok Koğuş 40"

İGC Başkanı Dilek Gappi yazdı: İzmir onlara kefil!

Öte yandan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, mektubun ardından bir yazı kaleme aldı.

İşte Başkan Gappi'nin köşe yazısı:

"Türkiye’de tutuklu yargılanan tek il başkanı CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’ndan üzerinde adım yazılı bir mektup aldım.

Mektup hayli uzun. İçtenlikle yazılmış. Ailesinden çocuklarından, 18 aylık kızı Vera’dan ayrı yaşadığı zamanı anlattığı satırları okurken duygulanmamak mümkün değil.

Aslanoğlu, tutuklu olarak yargılanmasına isyan ederken, nitelikli yayın yapan İzmir basınından da şahsım aracılığı ile 17 Ekim’de gerçekleştirilecek CHP İl Kongresi’nde kendisini yalnız bırakmamamızı rica ediyordu.

Mektupta en yoğun tutukluluğuna yönelik isyan duygularına katılıyorsunuz. Çünkü sonuna kadar haklı.

Suçu ispat edilene kadar herkes suçsuz ve tüm dünyada yargılama tutuksuz yapılır.

Tutukluluğa sebep gösterilen kaçma şüphesine ihtimal veren tek kişi dahi yok. Hele ki aday olduğu il kongresine 5 gün kala mevcut İzmir CHP İl Başkanı'nın yurtdışına kaçması mümkün mü?

KAÇMA ŞÜPHESİ AKIL DIŞI

İzmir’de CHP’ye kayıtlı 250 bin partili var. Bu rakama, bizler gibi, kesseniz gerçekleri söylemekten, gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyecekleri de ekleyin. Izmir’in en az dörtte biri CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun kaçmayacağına kefildir.

Aslanoğlu başına gelecekleri, süreç içerisinde bunun hukuki bir davadan çok siyasi bir dava olarak görüleceğini bilmiyor muydu? Kaçsaydı çoktan giderdi bu ülkeden. Çocuğu yurt dışında doğduğunda orada kalırdı.

CHP İl Kongresine tek aday olarak giren Aslanoğlu mu yurtdışına kaçacak?

Delilleri kararta şüphesi de bir o kadar gerçek dışı ve hatta aklımızla alay edercesine mesnetsiz.

Savcılığın bir buçuk yıl boyunca soruşturup bulamadığı delilleri üç buçuk aydır cezaevinde yatan Aslanoğlu hapisten çıkınca mı karartacak?

HAK EDİLEN VEFA

Aslanoğlu mektubunda il başkanlığına aday olan birine İzmir basını olarak yönelteceğimiz muhtemel sorulara da yanıt vermiş. Neden aday olduğunu iki gerekçeyle açıklıyor.

Öncelikle “Vefanın bir semt adı olmadığını dosta düşmana bir kez daha gösteren Özgür Özel var” diyerek adaylığını genel başkanın vefasına borçlu olduğunu yazıyor.

İl başkanlığına devam etme iradesinin kendisine ait olmadığını eşi vasıtasıyla tebliğ edildiğini anlatıyor Aslanoğlu. Ve bu görevi hak etmek için il başkanlığı süresince verdiği mücadeleye, zorlu yolculuklara değiniyor. Bir anlamda bu satırları ‘görev hakkımdı’ diyerek okumak mümkün.

Bizzat bize yönelik çağrısına gelelim.

“Size ihtiyacımız var. “Anne bak kral çıplak” diyecek gazetecilere ihtiyaç var. Sizin gibi korkmadan, çekinmeden gerçekleri yazan gazetecilere ihtiyaç var. İktidarı da muhalefeti de doğrular konusunda uyaracak gazetecilere ihtiyaç var.

Hepimizin daha fazla cesarete ihtiyacı var. O cesareti alacağımız gazetecilere ihtiyacımız var. Kim nerede, ne işliyor bilmeye ihtiyacımız var. Bunun için araştırmacı gazetecilere ihtiyacımız var. Yapılan hukuksuz yargılamaları vatandaşa anlatacak gazetecilere ihtiyacımız var.”

O KRAL ÇIPLAK

Söyleyeceğim şu. Başımızı kesseler, ‘yanlışa yanlış doğruya doğru’ demekten vazgeçmeyeceğiz. İzmir basınında bu şiarla yaklaşan çok sayıda meslektaşım olduğuna da eminim.

Hiçbir baskı bizleri gerçekleri yazmaktan vazgeçiremeyecek!

İşte size kral çıplak notları:

*+ Suçları sabit görülene kadar Şenol Aslanoğlu ve Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer serbest kalmalıdır.

*+ Bu dava hukuki değil, siyasidir. İddialar tutuklu yargılanmayı gerektirecek boyutta değildir.

*+ Kooperatif davasında henüz kişisel çıkar elde edildiği veya kamusal büyük zararlara yol açıldığına dair somut deliller yoktur.

*+ 4,5 milyon nüfusa sahip bir kentte aileleriyle birlikte 1 milyon CHP’li ve üzerine ‘kaçma/delilleri karartma şüphesi yoktur’ diyeceklerle birlikte İzmir Şenol Aslanoğlu ve Tunç Soyer’e kefildir.

*+Türkiye’de onbinlerce zararla sonuçlanmış yapı kooperatifi davası varken İzmir’in kooperatif davasının hukuki olduğunu hiçbir hukuki zemin açıklayamaz.

*+ Suçları sabitleşinceye kadar; siyasi inatlaşma uğruna kent için çaba harcayan insanları cezaevinde hücrelerde tutmak, ailelerini perişan etmek büyük bir vebaldir.

Evet Sayın Aslanoğlu’nun 17 Ekim CHP İzmir İl Kongresi’nde bizi yalnız bırakmayın çağrısına gelince. Öncelikle 13 Ekim’de adaletin tecelli etmesini ve kendisinin bizzat orada olmasını temenni ederiz. Ancak Aslanoğlu demir parmaklıklar ardında kalsa da biz gazeteciler, demokrasinin tezahürü ve kudreti için elbette o gün kongrede olacağız."

Kaynak: HABER MERKEZİ