Temeli atılmadan teşvik aldı, şimdi Gediz Ovası’nın kalbine kuruluyor. Çinli otomotiv devi BYD’nin Manisa’da kurmayı planladığı elektrikli araç fabrikası, sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel boyutlarıyla da tartışma yaratmış durumda. Şirketin Macaristan’daki üretimini erteleyip Türkiye’ye yönelmesiyle birlikte, tarım alanları, yer altı suları ve halk sağlığına dair kaygılar da büyüyor. Bu kararda Türkiye’deki düşük iş gücü maliyetlerinin etkili olduğu ifade edilirken, Gediz Ovası’nın tam sınırına kurulması planlanan tesise karşı çevre örgütleri uyarıyor: “Geri dönüşüm süreci başladığında milyonlarca insanın sağlığı risk altına girecek.”
Teşvik yatırımın önüne geçti
Temmuz 2024’te Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile BYD arasında imzalanan anlaşmayla, şirketin yüzde 40’lık ek gümrük vergisinden muaf tutulduğu duyurulmuştu. Ancak aradan geçen sürede fabrikanın ne aşamada olduğu kamuoyuna net bir şekilde açıklanmadı. Konuyu gündeme taşıyan Bağımsız Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın, sürecin şeffaf yürütülmediğini belirterek şu soruyu yöneltti:
“Teşvikler yatırım yapılmadan, daha ilk günden itibaren başladı. Diğer yandan, BYD Türkiye’de araç satmaya devam ediyor. Ancak yatırımın ne durumda olduğunu hala bilmiyoruz. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Bu teşvikler neden yatırımın gerçekleşmesine bağlanmadı? Çinli otomotiv firması BYD, Manisa’da bir fabrika kuracağını taahhüt etmiş ve bu çerçevede ilave ithal vergilerden hemen muaf olmuştu. Sonrasında BYD’nin pazar payı hızla arttı; peki ya fabrika?”
“Lityum toprağa karışırsa milyonlarca insan zehirlenir”
1 milyar dolarlık yatırımla Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin 7. kısmında kurulması planlanan tesisin, yılda 150 bin elektrikli ve hibrit araç üretme kapasitesine sahip olması hedefleniyor. Şirketin Çin’den 2 bin 500 civarında işçi ve ailesini getireceği, bu nedenle Manisa’da bir “Çin mahallesi” kurulmasının planlandığı da kamuoyuna yansımıştı. Ancak fabrikanın kurulacağı alan, Muradiye Orman Fidanlığı’nın hemen yanında yer alıyor ve Gediz Nehri’ne oldukça yakın bir konumda. Ayrıca tarım vasfı korunması gereken verimli araziler arasında bulunuyor. Uzmanlar bu yatırımın insan sağlığı açısından ciddi tehdit oluşturduğunu vurguluyor.
Aliağa’da zehir tesisinden ders alınmadı
Bugün Türkiye'nin en büyük gemi söküm sahasına ev sahipliği yapan Aliağa, 15 bin ton tehlikeli atığın gelişigüzel şekilde doğaya bırakıldığı, bazı bölgelerde ise üzerlerinin yalnızca toprakla örtüldüğü bir çevre felaketinin adresi olmuş durumda. Lityum, kobalt ve nikel gibi ağır metaller içeren bataryaların ömrü sona erdiğinde, benzer atıkların Manisa’ya taşınacağı riski var. Uzmanlar, Aliağa’daki denetimsizlikten ders çıkarılmadığını belirterek, “Şimdi aynı tablo Gediz Ovası’nda yaşanabilir” uyarısında bulundu.
TURÇEP üyesi ve Çevre Yüksek Mühendisi Vedat Özçömlekçi, konunun bilimsel yönlerine dikkat çekerek şunları söyledi
“Bütün mesele, artık Türkiye'de bilim diye bir şey kalmaması. Bugün, Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi diye bir standart var. Bizde de ‘Hayat Boyu Değerlendirme’ olarak geçiyor. Beşikten mezara kadar bir ürünün ya da faaliyetin tüm etkileri tespit edilir, tanımlanır, analiz edilir ve yorumlanır. Ama Türkiye’de kimse bunu yapmıyor.”
Şimdi elektrikli aracın en temel bileşeni bataryadır. Bu bataryalarda neler var? Ağırlıklı olarak lityum, ama aynı zamanda kobalt, nikel, kadmiyum gibi onlarca ağır metal içeriyor. Bataryaların ömrü 10 ila 15 yıl. Sonra ne olacak? Bu bataryalar tekrar Manisa’ya gelecek. Şimdiye kadar ne Aliağa’daki gemi sökümünden, ne de Avrupa atıklarından ders alındı. Hiç kimse bu atıkların ne olacağına dair bir sorumluluk üstlenmiyor.
Lityum son derece tehlikeli, yanıcı ve çevresel etkisi yüksek bir element. Geri dönüşüm için öngörülen senaryolar 2030’lara, 2050’lere kadar uzanıyor. Bu süre zarfında Gediz Ovası’ndaki yer altı sularına bu atıklar karışırsa, 8 ila 10 milyon insanın beslendiği bu topraklar zehirlenecek.”
“Gediz Ovası’nın yok edilmesi demek”
Gediz Ovası’nın Türkiye’nin gıda güvenliği açısından taşıdığı kritik öneme dikkat çekildiğini belirten Özçömlekçi risklere dikkat çekti:
“TÜBİTAK belgeleri, Tarım Bakanlığı Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün dökümanları var. Özellikle 0-6 yaş arasındaki çocuklar, bağışıklık sistemleri gelişmediği için en büyük riski taşıyor. BYD buraya ne getirecek, ne götürecek? Bunu terazide tarttığınızda götürdükleri, getirdiklerinden milyarlarca kat fazla. BYD’ye tahsis edilen alan 1.37 km². Çin’deki fabrika ise 129 km². Yani bu işin burada kalması mümkün değil. Genişlemeye ihtiyaç duyacaklar. Bu, Gediz Ovası’nın %1,2’sinin yok edilmesi anlamına geliyor. Nereye genişleyecekler? Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri olan Muradiye Orman Fidanlığı’na. O fidanlık yıllarca emek verilerek kuruldu. Şimdi oraya da göz dikilmiş durumda.”
“Temyiz yoluna gideceğiz”
Özçömlekçi, Çin’den gelecek binlerce kişiyle birlikte adeta ayrı bir kanton oluşacağını savundu:
“Burada bu üretimi yapacak nitelikte insan gücü de yok. Çin’den işçi ve aileleriyle birlikte bir topluluk gelecek. Bu da ‘Çin mahallesi’ tartışmalarını gündeme getiriyor. Dil, kültür, yaşam tarzı her şey farklı. Bu, adeta ayrı bir kanton gibi yaşam alanı kurulması anlamına gelir. Kısacası, en büyük tehlike 10-15 yıl sonra bu bataryaların geri dönüşüm süreciyle başlayacak olan çevresel yıkımdır. Gediz Ovası’ndan beslenen milyonlarca insanın sağlığı tehlikeye girecek. Mahkemelere 30 sayfalık bilimsel beyanlar verdik. Cuma günü sunduk, Pazartesi reddedildi. Mahkeme okumadan karar verdi. Temiz yolu açıldı, oraya başvuracağız.”
ÇED Raporundaki batarya çelişkisi
Nihai ÇED Raporuna karşı açılan davaya sunulan dilekçede eksikliklere şu ifadelerle dikkat çekildi. “BYD'nin Manisa'da kurmayı planladığı elektrikli araç fabrikasına ilişkin Nihai ÇED Raporu, batarya üretimi konusunda belirsizlikler içeriyor. Raporda bir yandan “batarya üretimi yapılmayacak” denilirken, diğer yandan “hazır pil hücrelerinden modül ve batarya imalatı yapılacaktır” ifadesine yer veriliyor. Bu durum, batarya montajının yapılacağını ortaya koyuyor.”
Raporun hiçbir yerinde şu sorulara yanıt verilmiyor:
- Batarya hücreleri nereden getirilecek?
- Taşınma sürecinde ne tür güvenlik önlemleri alınacak?
- Hangi ağır metaller ve tehlikeli kimyasallar içeriyorlar?
- Depolama hangi koşullarda yapılacak? Kaç ton tehlikeli materyal aynı anda tesiste bulunacak?
- Bu materyallerin yangın, sızıntı ve gaz salımı risklerine karşı alınacak önlemler nelerdir?
- Bu süreçlerde hangi ulusal veya uluslararası standartlara uyulacaktır?